Bakışlarına derin anlamlar yükleyerek uzun bir süre baktı gözlerimin en içine ve konuşmaya başlayabildi:
-Eylül'üm... Güneşim. Lafa nereden başlayacağımı bilemiyorum. Aslında evde ezberleyip geldim ama şu an ne diyeceğimi unuttum. Sanırım yanında hiç bu kadar heyecanlanmamıştım...
Benim hayatımda senden başka hiç kimse olmadı, olamazdı. Seni bu kadar severken, hiç aklımdan çıkmazken nasıl başkasına bakardım? Her gün her saniye aklıma gelirdin İsviçre'deyken. Aklım hep sendeydi. Kalbim, gözüm hep seni aradı. Sanki bir gün karşıma dikelip ''kara gözlüm'' diyecekmişsin gibi gelirdi. Bende sana ait şeyler vardı. Ne zaman senden uzaklaştım, hiç kimseye ve hiçbir yere ait olamadım. Gece rüyalarıma girdin. Ne zaman pes edecek gibi olsam hep hayalin belirdi önümde. Senin için sabrettim. Sana kavuşmak için bekledim. Bu kadar uzun süreceğini bilmeden, belki bir çocuk aklıyla... Eskide kalan bir sevdayla sabrettim.
Bir an olsun sevmekten vazgeçmedim seni. Bir gün bile ''olmaz'' demedim. Yedi sene... Dile kolay. Yedi sene sürdü bu bekleyiş. Senin beni bekleyip beklemediğini bilmeden yaşadım bunca sene. Bazen ''belki çoktan evlenmiş çocuk sahibi olmuştur'' diyerek ümitsizliğe de düştüm. Ama inanmak istemedim. Eğer ben bekliyorsam, Eylül'de bekliyordur dedim.
Uçurumdan atlamadan önce birbirimize söz vermiştik, hatırlarsın. Ben ''evleneceğim kişi sen ol'' demiştim. Sen de benim gibi bakan ve benim gibi seven birini dilemiştin. Şimdi büyüdük, aradan çok zaman geçti, çok şeyler yaşandı. Ayrı kaldık, yıprandık. O zamandan bu zamana değişmeyen tek şey sana olan aşkım oldu. Şimdi bu dileğimi yeniden dile getiriyorum... Ama bu sefer sadece saf bir dilek değil.
Güneşim... Benimle evlenir misin?
O ara elinde tuttuğu kutuyu açtı; Yüzük. Yok hayır, Demet Akalın'ın tektaşı kadar büyük ve gösterişli değil. Orta boyda, beyaz altın. Herkesin alabileceği takabileceği bir taş boyutu. Bana göre ise dünyanın en anlamlı yüzüğü.
Yusuf'un başından sonuna kadar söylediklerini pür dikkat dinledim. Gözlerimi kocaman açtım, ağzım kulaklarımda, kalbim ise bağımsızlığını ilan etmişti sanki bu soru karşısında. O kadar mesut ve şaşkındım ki!
Bu teklifi bekliyor muydum? Evet. Bir gün soracaktı tabii. Ama o günün bu gün olacağını hiç düşünmezdim. Yani... Bilemiyorum. Çok ani oldu sanırım. Hazırlıksız mı yakalandım? Belki de. Ama hayatım boyunca hiç unutamayacağım bir evlenme teklifi oldu. Gözlerimden iki üç damla yaş süzüldükten sonra cevap verebildim sadece:
-EVET ! Belki küçüktük o zamanlar... Bazı şeylerin yeni yeni farkına varıyorduk. Çocuktuk... Şimdi arkama bakıyorum. Sensiz geçen bunca sene geliyor gözümün önüne. Eksiktim, yarımdım. Atlamadan önce istediğim eş, şu an karşımda duruyor. Hani demiştim ya ''senin gibi...''. Gibisi fazla kaçmış. Bu resmen sen! Benim kara gözlüm. Kimseyle paylaşamadığım, yanında kendimi bulduğum, yokluğunda eksiklik, varlığında huzur bulduğum, sevdikçe sevesim geldiği... Karagözlü Yusuf'um. Bazen şaka gibi geliyor. Sanki tüm bu yaşananlar rüyaymış gibi. Bir gün uyanacakmışım ve her şey kaldığı yerden devam edecekmiş gibi. Sen geldikten sonra o kadar huzur doldu ki içim! Sanki toz pembe bir bulutun üzerindeyim. Gökkuşağı Sen, rüzgar Sen, yağmur Sen... Bu büyü hiç bozulmasın. Öyle iyi geliyorsun ki bana... kelimeler yetmez seni sana anlatmaya.
Birden ayağa kalktı ve yüzüğü parmağıma taktı. Ölçüp de alınmış, bana özel tasarlanmış bir yüzüktü sanki. ''Çok zarif'' diyerek gülümsedim. Yüzbinlerce anlam yüklediğim ve evliliğe ilk adım olarak nitelendirdiğim yüzüğümden gözlerimi alamıyordum resmen! Parmağımı sağa sola çevirerek parlamasını izledim uzun bir süre. Ayy çok evlenimsi duruyor! Yeni gelin loading resmen yaa :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Eylül sabahı
RomanceBir Eylül sabahı; ''Çünkü herkesin siyah bir denizi vardır...'' Karanlık bir cukurda yapayalnız kalmış gibi hissettiğim günler oldu. Denizin mavisi bulanıp siyaha döndüğü günler de, gökyüzünde tutunacağım hic bir yıldızın olmadığı zamanlar da oldu...