Hastahane

73 1 0
                                    

Başımı ellerimin arasına almış gözlerim kapalı bir şekilde dakikalardır bahçedeki bankta oturuyordum.

"Halüsinasyon" diye tekrar ettim bu bir hayaldi babam falan yoktu. Hepsi bilinç altımın oynadığı bir oyundu.

"Hadi içeri geçelim" abim kolumdan tutmaya çalışırken hızla kendimi çektim.

"Her şeyi öğrenmeden kıpırdamayacağım abi" derin bir nefesi alıp sakince yanıma oturdu. Bu kaşınmalar, halüsinasyonlar, unutmalar neden oluyor artık anlamam gerekiyordu.

"Doktor bundan sonra krizlerinin daha şiddetli olacağını söyledi" yanlış bir şey söylemediğinden emin olmak ister gibi bir tavrı vardı.

"Neden kriz geçirdiğini bunu neyin tetiklediğini bilmen çok zor olacakmış artık" nefes alış verişlerini çok net duyabiliyordum yavaşça ayağa kalktım.

"Hatırlamayacak mıyım yani krizlerimden öncesini?" abimde ayağa kalkıp ellerimi tuttu.

"Sadece son yarım saati unutacaksın. Yani kriz geçirmene sebep olan kısım sadece bugün ki gibi çağrışımlarla aklına gelecek ama..." gözlerim dolmuştu bunu hak edecek ne yapmıştım.

"Ama hiçbir zaman tam olarak bilmeyeceğim" diye abimin sözü tamamladım.

Kafasını olumsuz anlamda salladı.

"Ben senin her zaman yanında olacağım sana her şeyi anlatacağım"

"Sen her zaman benimle olamazsın" dedim ağlarken. Kendimi küçük bir bebek gibi hissediyordum. Annesine muhtaç bir bebek gibiydim. Abimin de sessizce ağladığının farkındaydım. O hep böyle ağlardı vücudu titrerdi bir tek ağlarken başka bir şeyden fark edemezdiniz onun ağladığını. Ben böyle değilim tabi yüzüme bakan her insan anlar ağladığımı o an ne kadar yıkık ve kırık olduğumu. Gözümdeki yaşları silip abimin omzuna başımı koydum.

"Peki" dedim sakince. "kaşınma ve halüsinasyon da mı bu yüzden"

"Evet. Kaşınmaların o anki sinirden ve açığa vuramadığın duyguların yüzünden oluyormuş ama halüsinasyonların sebebini doktorda anlamadı."

Abimle beraber eve girdiğimizde yavaş adımlarla odama ilerlemeye başladım. Odama girdiğimde tüm soğuk havaya rağmen camı açtım normalde en sevdiğim yer olan odam bile şuan bana cehennemden farksız görünüyordu. Camın önüne geçip uzun uzun dışarıyı izledim. Karlı İstanbul havası ne kadarda yalnız hissettiriyordu insana kendini. Sanki bu soğukta sokakta ailemden bir haber tek başıma kalmışım gibi hissediyordum. Gerçi aileden geriye neyim kalmıştı ki? Belki bir anne belki bir abi? Babasız da aile olunur mu? Ve ya tek bir birey bile olsa yine de aile sayılır mı? Abi yeter mi babasızlığa, annesizliğe.

Elimin tersiyle yanağıma aktığını fark ettiğim yaramaz bir gözyaşı damlasını ittim.

Çok kısa bir zamanda hayatımın tamamının değiştiğini yenilerde anlıyordum. Babam zaten yoktu ama annem, evet hiçbir zaman onu tam olarak annelik yaparken görmedim. Onun aklı hiç bende değildi ama yine de bedenin yakınlarımda olduğunu bilmek iyi hissettiriyordu. Peki ya abim. Başından beri beni hiç yalnız bırakmayan biricik prensim, oda şimdilerde benim yüzümden nelere katlanıyordu. O an fark ettim. Yıkılan tek hayal benimki değildi. Abim. İçinde hep iyi niyet olan bu güzel adam kardeşini yaşatabilmek için hayatını boşa harcıyordu. El birliğiyle mahvediyorduk gençliğinin baharında güzel günler yaşabilecek bu hayatı.

Yersiz AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin