Yemekten sonra ilk işimiz tiyatro salonuna gitmek oldu.
Fatih gayet sıcak bir tavırla bizi selamlarken tabi ki Buğra buz gibiydi.
Artık şarkıyı çok iyi biliyor ve söyleyebiliyorduk bu yüzden Fatih önce şarkıyı fonda dinleyerek dans etmemizi önerdi. Daha sonrada Canan hoca eşliğinde dansıyla şarkısıyla her şeyini bizim üstlendiğimiz son prova olacaktı.
Ve yarın. Yarında tüm okula büyük bir gösteri olacaktı. Heyecandan ölmeli miyim? Bilemiyorum.
Üstümü değiştirip sahneye tekrar geldiğimde şarkı çalmaya başladı. Derin bir nefes alıp Buraya yaklaştım.
Her zamanki gibi ilk hareketlerimiz gayet iyiydi. Bu sefer düşmek veya bitirememek istemiyordum. E tabi Buğrayla öpüşmekte istemiyordum.
Allahım yardım et.
Son adımlara geldiğimizde Buğra pis pis bakmaya başladı gözlerimi kapamaya karar vermiştim sonuçta onu görmezsem bir şey olmazdı.
Bir kaç dakika sonra kollarımız birbirinden uzaklaşmış ama ellerimiz hala birleşikti. Klasik esneme hareketimizi yapıp birbirimize yapıştık.
Yapmıştım.
İçimde kelebekler uçsa da sonunda yapmıştım. Fatih bizi alkışlamaya başlayınca ona doğru baktım. Öyle bir alkışlıyordu ki bizi, gözleri sevinçten parlıyordu resmen. Onun bu halini görünce bende gülmeye başladım. Buğra durmuş bana bakıyordu hala ellerim omzundaydı ama birbirimizden çok uzak görünüyorduk.
***
Saatler sonra Buğrayla eve dönmüş yorgunluktan karşılıklı koltuklara yığılmıştık.
"Yarın büyük gün ha" Buğra koltukta yan dönüp konuştuğunda ancak kafamı sallayabildim.
"Herkesin önünde beni öpmede" sonra gülüp devam etti.
"Eski sevgilin görür de intihar eder falan, aman" sürekli gülüyor olması ve dalga geçmesinden gına gelince hiçbir şey söylemeden ayağa kalktım. Merdivene doğru ilerlerken arkamdan bağırdı.
"Şimdi de küsmeye mi başladın ufaklık"
Acaba ben ne yapmıştım da ceza olarak Buğrayı çekiyordum.
Yukarı çıkar çıkmaz odamda sinirden iki üç tur attım. Nasıl bu kadar sinir bozucu olabiliyordu bu? Telefonum test kitaplarım derken elime geçen bir dergiyi karıştırmaya başladım. Hayatım ne kadarda garipti böyle. Belkide herşeyden herkesten birkaç ay içinde alışmış olduğum bu yoğunluktan kurtulmam gerekliydi. Kim bilir?
Uykumdan terler içinde uyandığımda her yer karanlıktı. Baş ucumdaki komidinin üstünde duran dijatel saatim gece 6yı gösterirken nasıl uykumun olmadığına inanamayarak yataktan kalktım.
Saat daha altıydı ya altı. ne yapılır ki bu saatte. Mutfağa inip kendime bir kahve yaptıktan sonra terasa çıktım. Güneşin doğuşunu seyredebilirdim en azından.
Pijamamın kollarını çekiştirirken arkamdan bir ses geldi.
"Senin de mi uykun kaçtı" Buğra dün gece bizde mi kalmıştı ya? en son ben odama giderken abimle sohbet ediyorlardı.
Cevap vermenin üşengeç ama en samimi bulduğum yöntemi ile kafamı salladım.
"Peki kahven şekerli mi?" keşke cevap verebilsem dediğim anlardan birni yaşadıktan sonra elimden kahvemi alıp tadına baktı. Oysa ben daha sıcaklığından dudaklarımı yaklaştıramamıştım bile.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yersiz Aşk
Literatura FemininaHayatımda en çok değer verdiğim insan babamdı bizi terk edene kadar... Hayatta çok güzeldi ... Babam gittikten sonra her kez hayatimda sorunlar yaşayacağımı biliyordu ama kimse bu kadarını tahmin etmemişti. Onun yokluğunda ilk iki yılım biraz sorunl...