Gözümü açtım yada açmaya çalıştım. Her yer karanlıktı her hangi bir şey görmek istedim o dakika ama hiçbir şey göremedim. Sonra sesler duymaya başladım.
"Abi döneyim mi buradan ?"
"Dön"
Ses çok tanıdıktı ama...
Bir türlü kimin sesi olduğunu anlayamamıştım. Büyük ihtimalle arabadaydık ve ben arka koltuktaydım. Üzerimde kısa bir elbise vardı ve ayağımda topuklu ayakkabılar. Bileklerimdeki sızlamalardan anladığım kadarıyla da ellerim bağlıydı.
Ağzımdaki bant dudaklarımı iyice germişken ses çıkarmam da imkansızdı. O sırada aklıma gelen şey ile irkildim hatırlıyordum
En son bizden sonraki yarışmacıları izlediğimiz aklıma geldi ama yanımda Buğra vardı. Sonra onun sesi kulaklarımda yankılandı.
"Etrafına iyi bak çünkü gördüğün son şey bu olacak" Alp'ti bu. Tekrar o anı yaşarken ön koltuktaki adam bana doğru döndü daha yeni yeni gözlerim karanlığa alışmıştı.
"Uyandın demek" bacağıma dokunmasıyla kendimi olabildiğince geriye çektim. Ağzımdaki bant yüzünden bağırsam da ne söylediğim anlaşılmıyordu ancak en azından ses çıkarabiliyordum. Alp yanımdaki iri adama bakıp beni işaret etti, adamda kafasını salladı ben daha ne olduğunu anlayamadan burnuma değdirilen bezle bu dünyadan kopmamı sağladı.
Sisli sokak yavaş yavaş netleşirken karşımda babamı gördüm. Onu her zaman görmeye alışık olduğum haliyleydi. Bana gülümserken gözleri güven veriyordu. O an içimi huzur kapladı, hava aydınlık değildi ancak sanki gün yeni doğuyor gibiydi hani o tam güneşin doğmaya başladığı saatlerde hava hafif aydınlık olur ya hah işte tam ondan. Böyle havaları oldum olası severdim ancak evde ve babamın yanında güvende olduğum zamanlar. Dışarıdayken bana hep korkunç bir filmin içerisindeymişim gibi hissettirirdi bu yarı aydınlık hava. Bana gülümseyen babama baktım, bende gülümsemek istedim ancak bir türlü yüz ifademi değiştiremedim. Bana doğru bir adım attı benden de karşılık olarak bir adım bekliyordu ama atamadım. Öylece o sokakta kalakaldım. Babam hala gülümsüyordu eskiden olsa bu gülümseme bana neşe verirdi ama şuan içimde sadece öfke vardı tüm o özleme rağmen.
Açıp kollarımı babama sarılmak istedim bu kadar yakınımdayken tereddüt dahi edemezdim. Öfke ikinci plandaydı, önce kokusunu içime çekmeliydim. Ona koşmak istedim ancak ayaklarımı kıpırdatamadım, kollarımı açmak istedim onlarda hareket etmediler, son çareyi seslenmekte buldum ne yazık ki sesimde çıkmadı. Karşımda öyle net duruyordu ki bir an bana bakmadığını hissettim. Gözleri benimkilerle buluşmuyordu. Sarılmak, özlem gidermek o bu kadar yakınken neden çok daha zordu.
Tam o esnada babamın buharlaştığını fark ettim, bilmiyorum belki de bir sis bulutu önüne geldi göremez oldum. Nefesimin kesildiğini hissettim ama gözlerimi açıp etrafıma bakamıyordum. Artık o sokakta değildim sanki bir boşluktaydım karanlık sinir bozucu bir boşluk. Yine kopmuştum ondan tam sarılacakken.
Bir kız babasını ne kadar özler? Ölmüş bir baba, hiç olmamış bir baba ve giden bir baba nasıl özlenir? Özlem içinde öfkeyi de getirir mi? Sanırım bu sorunun cevabı benim. Öfke nasıl olurda bu kadar sıcakken beraberinde özlemi de barındırabiliyorsa özlemde öyle öfkeyi içinde barındırıyor. Ölen birine bile öfke duyabilir insanoğlu neden öldü? Neden benim yanımda olmadı? Halbuki ölen istememiştir ki ölmeyi biz bunu anlayamayız o an çünkü sadece bencillik edip bizim yanımızdan ayrılışlarına odaklanırız. Bunca zaman babam ölmüş olsaydı eminim ki daha az üzülürdüm. En azından öldü derdim. Ama şimdi kendimi avutabileceğim bir bahanem bile yok. Kendimi çaresiz hissettiğimde sığınabileceğim bir liman sadece, babam olsaydı, yanımdan gitmemiş beni yalnız bırakmamış olsaydı bunlar başıma gelmezdi diyebiliyorum sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yersiz Aşk
ChickLitHayatımda en çok değer verdiğim insan babamdı bizi terk edene kadar... Hayatta çok güzeldi ... Babam gittikten sonra her kez hayatimda sorunlar yaşayacağımı biliyordu ama kimse bu kadarını tahmin etmemişti. Onun yokluğunda ilk iki yılım biraz sorunl...