35~Pranga

702 32 19
                                    

Jehan Barbur - GİDERSEN


"Bunu bana neden yapıyorsun? "

Neden neden neden diye kuduran iç sesimi bastırsamda artık buna katlanamıyordum. Yalan söylemesini diledim. Söylediklerinin yalan olduğuna dair bir duygu aradım gözlerinin en derininde.Baktığım bu gözlerde birazcıkta olsa insanlık namına bir duygu aradım. Yoktu. Aradığım o şey yoktu. Olmayacaktı. Olduramayacaktım. O bir boşluktan ibaretti. İçine düşersem kaybolacağım bir boşluk. Bakışlarında gezindim bana istediği kadarını gösteriyordu, belkide yanan gözlerindeki acıyı bile göstermeyecekti. Bir anlık bir boşluktu. Göstermek istediği kadarını görebilirdim. Fazlasını istiyordum ama o sadece bana acı verenleri gösteriyordu.

Peki neden dedim içimden, neden böyle olmak zorundaydı? Söylediklerine inanmak istemiyordum. Gerçek olunmayacak kadar küfürlüydü bu sözler. Dilimi kesen sözcüklerden ibaretti. Nezih'in ağzından dökülen bu zehirli sözleri işiten kulaklarım büyük bir patlamada sağır olmuş gibi çınlıyordu. Yapmaz dedim kendimce. O benim tek güvendiğim sığınağım dedim.

Yapmaz.

O yapmaz.Ben yaparım ama o yapmaz diyeceğim biriydi çünkü.

"Şahdoğlu ailesinde masum arama" gözleri gözlerimi prangalarken devam etti. "Sende dahil." ve son darbesini indirmişti.

***
Bugün güne farklı başlamıştım çünkü garip bir şekilde mutlu kalkmıştım. Tabi bunda Ayla'nın beni affetmesinin payı büyüktü. Birde Nezih'in göt oluşu vardı ki bu daha bir mutlu olmamı sağlamıştı. Açıkçası beni hemen affetmesine şaşırmıştım ama bunun üstünde duracak değildim. İşime gelen her şeye eyvallahım vardı. Üstümü değiştirmek için paytak adımlarla dolaba ilerlediğimde duyduğum bağırışlar yüzümde oluşan o minik gülümsemeyi silmişti. Normal olan buydu aslında. Aile olmayı beceremeyen bir ev ve kavgası gürültüsü eksik olmayan günler. Seslere aldırış etmeden üstümü değiştirip aşağıya indim. Sesler daha bir rahatsız etmeye başladığında salona varmıştım.
"Hande sakin ol! Dur artık sana dedim" babamın sesiydi bu. Hande yine bir kriz geçiriyordu ve bu beni zerre kadar ilgilendirmezdi. Sürekli sinir krizi geçirmesinden alışmıştım artık. Bu yaptığı sadece yeterince mükemmelliyetçi olamamasına bağlardı veya babamdan yakınmasına. Babamı ilgisiz bulurdu hep. Aklıma gelen düşünceler gözlerimi devirmeme neden olurken hızla evden uzaklaştım. Nereye mi? Ah bugün okula gitmiyordum. Akşam Doğukan'ı yani benim değişimle Doğu'yu aramıştım. Ona bacağımdaki dövmeden bahsetmiştim ve yardım istemiştim. Ben ve yardım istemek gerçekten ironikti. Bacağımdaki dövmenin ne olduğunu ona söylememiştim o da sormamıştı zaten. Bu dövmeyi bir kaç kez sildirmeye kalkıştığımda başıma gelenleri düşünmeden edemedim. Silmemiştiler. Ve bu düşünce hala beni sinir ediyordu. Nezih kalasının nasıl bir namı varsa kimse silmemişti. Ondan gizli Doğu'yla konuştuğumu duymayacağını düşünüyorum ve hemen bugün bu dövmeden kurtulmayı umut ediyorum.
Taksi beni verdiğim adrese bıraktığında bulunduğum yere gözlerimi devirmeden edemedim. Neden böyle psikopat gibi yerler diye homurdandım. Çünkü gerçekten öyleydi. Kapıda beni bekleyen Doğu'yu görmemle ona doğru ilerledim.
"Selam cadı" dediğinde beni kollarına almıştı. Bu kadar samimi davranmasına izin verdiğim nadir kişilerden biriydi.
"Selam. Hadi içeri geçelim "
"Ne bu acele kızım" dediğinde içeriye girmiştik bile. En azından aydınlık diye içimden geçirdim.
"Şu meşhur dövmeni merak ettim doğrusu. Sen dövme sevmezdin. Hatta sadece kaslı erkeklere yakıştığını söylemiştin." gülümsemesi yüzünde yayılırken hafızasına hayran kaldım. Aramızda yaptığımız goy goydu sadece ama öyle olduğunu düşünüyordum. Nezih kasları aklımın ücra köşelerinden fırlayınca kendimi gülümserken bulmuştum. Hayır ya ne diyorum ben. Kendine gel kızım salyaların aktı!
"Evet öyleydi." dedim uzatmadan.
"Hoş geldiniz gençler" sesin olduğu yöne kafamı çevirmemle başımdan aşağıya kaynar sular dökülmüştü. Ege? Nezih gurubundaki sessiz çocuktu bu. Aralarında en masumu buydu bence yüzünden eksilmeyen gülümsemesindendi. Ama şuan bunu düşünmemem lazımdı. Ege Nezih'in yakın arkadaşıydı ve benim burada olduğumu öğrenecekti. Her şeyi geç yine şu lanet dövmeden kurtulamayacaktım. Doğu'ya öldürücü bakışlarımı atarken bir şey anlamamış gibi kaş göz yapıyordu. Mal çocuk, getire getire beni Nezih'in arkadaşının yerine getirmişti.
"Aptalsın Doğu hemde en doğalından!"
"Ne oldu kızım ya tanıdık diye ben şey ettim."
"Şey mey etme Doğu!" biz birbirimizi yerken Ege sadece bize gülmekle yetinmişti.
"Onu sildirmeyi aklından çıkarmalısın Simay." geldiğimizden beri ikinci kez konuşmuştu. Fazla konuşkan olmaması çekingen oluşuna verdim.
"Ne demek unutmalısın" ani çıkışım karşısında biraz irkilsede sinirden ne kendimi ne de çenemi tutamayacaktım. "Hemen şu dövmeyi siliyorsun." ağzımdan çıkan emire ben bile hayret etmiştim. Gittikçe ona benziyordum. Ben ve o. ' Biz ' olamayacak iki özne.
"Bak.. dövmeyi silmem imkansız. Eğer senin buraya geldiğini öğrenirse beni bile..."
"Öldürür." sözü tamamlayan tam olarak bahsettiğimiz kişiydi. Nezih...
"Bir sen eksiktin abi" Doğu'nun ona abi demesine yüzümü buruşturdum. Doğu Nezih'in eski arkadaşıydı ama pek görüşmezlerdi. Zaten o yüzden ondan yardım istemiştim ama keşke istemeseydim.
"Kendini eşkiya falan mı sanıyorsun ya! Bu dövmeyi sildireceğim. Sen ister iste, ister isteme umurumda değilsin." sesimin volü artsada onun kadar keskin bir şekilde konuşamazdım. O konuşunca kağıt kesiği gibi kesilirdi dilim.
"O dövmeyi yok etmen için bacağını kesmen lazım." buz gibi sesiyle yerimden kalktım. Doğuyu beklemeden o yerden çıkmıştın. Sinirle ellerimi saçlarımdan geçirerek söylenmeye devam ettim. Her yerden çıkmak zorunda mıydı bu adam. En olmadık yerde en olmadık zamanda...

EFGEN|Gardımı düşüren(Askıya alındı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin