Toygar Işıklı - Sen yanımdayken
Derdimi anlatamam tutunmuşum paramparça hayata...
Belkide iyi gelmişti. Bir sürede olsa bu acıdan sıyrılmak iyi gelmiş bile olabilir. Kanayan omzumdan çok kanayan yüreğim daha çok acırken soğuk beni kaskatı kesmişti. Üşümek her zaman ki gibi yakamı bırakmamıştı ama bu seferki daha gerçekti. Kasılan çenem ve vücudum ısınmamı daha zorlaştırırken düşüncelerim bir anlıkta olsa durmuştu. Yatakta zıplarmışcasına vücudum sallanırken ne olduğunu anlayamadım.yarım açılan göz kapaklarım güçlü bir kolun kucağında olduğunu gördü ve tekrar puslu görüntüm gitti.Sallantıdan dolayı yaram daha çok acırken acıdan çıkardığım seslere karşılık gelen sesi çok derinden geliyordu. Söyledikleri duymayacak kadar bilincim kapanmak üzereydi. Buna direnmiyordum. Tutunmak için bir çabam yoktu.Esen rüzgar üşümemi artırmıştı ve artık nefes aldığımdan emin değildim.
Sırtımın betondan daha soğuk bir yere konulduğunda görüntüler çok bulanıktı. Ama kokusu çok netti. Sesi her şeye rağmen bilinci kapanmak üzere olan beynime girmişti. Fısıltı gibi gelsede duyabilmiştim.
'Dayan güzelim'
Sesiyle yanan vücudum beni üşütmüştü.Gözlerim açıkla kapalı arası bir şekilde aralandığında mavi gözler hiç görmediğim duyguyla bana bakıyordu.Metal eşyaların birbirine çatmasıyla çıkan sesler ile tanımadığım ve tam olarak seçemediğim beyaz önlüklü bana yaklaştığında etime dökülen sıvı asit dökülmüş etkisi yarattı.Bedenim yay gibi olurken inlemelerim artık küçük çığlıklara dönüşmüştü.
"dokunma bana" sesim dışarı yansımış mıydı bilmiyorum ama bana dokunan o metalin dokunuşunu her hücremi yakmıştı. Etimi kesip atmalarını istedim o an. Belki bu kadar acımazdı. Kollarımdan tutan eller yattığım yerde doğrulmamı engellediğinde kalkacak gücüm kalmamıştı artık.Her yer simsiyahtı. Attığım adımlarla ilerlemeye çalışırken aynı yerde kalmam beni korkutmuştu.adımlarım artık hızlanmış koşmaya başladığımda hala aynı siyahlığın içindeydim. Çıkış yoktu. Kaçış var mıydı? Varsa neredeydi? Korkudan inip çıkan göğsüm artık daha sık inip çıkmaya başlarken gördüğüm alanda tek bir kişi vardı. Babam. Babam bana bir şeyler anlatmak istiyor gibiydi. Onu duyamıyordum. Ona koşmak sarılmak istiyordum ama gidemiyordum. Özür dilerim demek istiyordum. Seni kandırmalarına göz yumduğum için özür dilerim. Bakışları o kadar güzeldi ki.Bakmaya doyamıyorum.Bakışları üzülme der gibi baksada onu üzdüğüm için üzgündüm.
'Baba! ' baba yanıma gel lütfen. Çok acıyor. Canım çok acıyor baba. Hiçbir şey söylemeden bana şefkatla bakıyordu. Konuşmadı. Ama bakışları yıkılmış bir adam gibiydi. Her şeyiyle vazgeçmiş ama bana kızgın değildi. Kızması lazımdı. Kötü bir kızdım ben hiçbir zaman bebi sevdiği gibi ona sevgimi gösterememiştim. Kendi kalıplarımdan çıkamamıştım. Buz gibi kalıbımdan ödün verememiştim. Gözlerinden gözümü alamazken bir şey söylemedini bekledim ama karanlık o kadar baskındıki yavaşça kaybolan gözleri artık parlamıyordu. Gitme diye attığım çığlıklar daha çok canımı yakmıştı.
"Korkma güzelim ben yanındayım...Sana bir şey olmasına izin vermem.Şimdi aç gözlerini.. "
"Baba... " kuruyan boğazımla yutkunmaya çalıştım. Gözlerimi açmak istediğimden emin değildim.Sanki gözlerimi açarsam kötü şeyler olacakmış gibi hissediyorum. Daha kötüsü ne olabilir bilmiyorum ama bunu her dediğimde bir şey oluyordu.Gözlerim kapalı olduğunda babamda başka kimseyi görmüyorum.Onu görmek iyi gelmemişti ama. Benimle konuşmak yerine her defasında o hüzün dolu bakışlarla bana bakıyordu.
Birbirine yapışan kirpiklerimi açtığımda ne zamandır uyuduğumdan habersiz bir şekilde etrafı inceledim.Şömineden gelen çıtırtılar küçük odayı ısıtacak boyutdaydı. Tek kişilik bir koltuk,önünde küçük bir sehpa ve yattığım yataktan başka bir şey yoktu odada. Ahşap tavandaki loş ışık odayı aydınlatıyordu.Yerimden kalkmak için sırtımı dikleştirmek istediğimde gücümü zorlayarak kalktım. Omzumdaki sargının üzerinden gözüken kan lekesiyle yüzümü buruşturdum.Uzun bir uykudan kalkmış gibiydim ama hala yorgun hissediyorum.Burada ne işim vardı ve en önemlisi beni kim vurmuştu? Zihnim yine bir ton şeyle kavrulurken kapıya doğru yöneldim. Babamlar kim bilir nasıl merak etmişlerdir.Daha doğrusu babam merak etmiştir. Annem olacak Hande kişisi beni değil soyadına ne oldu diye merak eder. Her şey onun yüzündendi işte o adamla birlikteyken bizi öldürmüştü. Nefret ettiğim o adamın oğlu Nezih'di. Gerçek şimşek gibi beynime çarparken olanlar bütün acımasızlığıyla gözümün önünden film şeridi gibi geçti. Öfkeden gerilen damarlarım yaramın acısını önemsememişti.Kapının kolunu aşağıya indirdiğimde kapının açılmaması üzerine daha fazla çekiştirmeye başladım.Kapıyı üstüme kilitleyip gitmiş miydi yani.Sinirden kapıyı tekmelediğimde aniden açılan kapı ile geri sendelendim.Dengemi son anda sağladığımda karşımda dikilmiş onu görünce öfkem dahada artmıştı. Her zaman ki gibi soğuk ve ruhsuzdu beni çıldırtacak derecede.Dağınık ve uzamış saçları gözünün önüne gelmişti ve kendi gibi siyahlar içindeydi. Beni hastaneye bile getirmeye tenezzül etmemişti anlaşılan.Ah pardon doğru ya benden nefret ettiği için bunu yapması çok normaldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFGEN|Gardımı düşüren(Askıya alındı)
Teen Fiction... "Nezih sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin" "Söz veremem güzelim" "Bir kere..." son bir umut parçasıyla "Bir kere söz ver" dedim. "Sor hadi" sesinde her an vazgeçebili...