Please be nice to me -Kim Hyun Joong
Büyüyünce anlarsın derdi babam. Gerçekten birini sevdiğinde anlarsın derdi, işte o zaman acınında mutluluğunda aynı kişide olduğunu anlarsın.
Ben acıyı yaşamıştım belki bu acı daha başlangıçtı, belkide acı benim kastettiğimden daha büyüktü. En büyük hayal kırıklığım annemdi. Anne demeyi bıraktığım gündü. En büyük acım onun babama yaptığı ihanetti peki şu an hissettiğim şeyin ismi neydi? Onun yanında tarif edemediğim bu his neydi? Kollarında bulduğum bu huzur yanlıştı. Kokusunu solurken cennetle cehennemi aynı anda yaşamaktı. Beni dövdüren yapmadığını bırakmayan bu adama böylesine kapılmamın ismini koyamamıştım.Benden nefret eden adama kapılmak sanırım aptallıktı. Aileme yapılan şeylerden sorumlu olan Hikmet kişisinin oğlu olması gerçeği, düşüncelerimi noktalamıştı.Bana yapılanları es geçebilirdim ama babama yapılanı asla.Ben babasının kızıyım bunu hiçbir duygu değiştiremeyecekti.
Belimi saran kollardan kurtulduğumda bedenimi yataktan kaldırdım onunla aynı yatağı paylaşmayacaktım. Sırtımda gezinen gözlerini anlasamda inatla bakmadan tekli koltuğa kuruldum.Rahat olmaması doğaldı ama başka seçeneğim yoktu. Acıyan omzumu yerleştirdiğimde koltuğun kımıldamamdan dolayı çıkardığı gıcırtı boş odada olan tek sesti. Esneyerek rahatsız koltukta gerildim. Nezih mışıl mışıl uyuyarak bir şey söylemesine gerek kalmadan beni sinir etmişti. Onunla burada neden kalacakmışım ki. Kimden kaçıyoruz ve neden beni koruyormuş gibi davranıyor. Nefret ettiği birini koruyarak ne yapmaya çalıştığını anlamasamda ona bunları soracak değildim zaten cevap verdiği yoktu bana. Beni vuranın kim olduğunu sorduğumda önemsiz dememiş miydi zaten! Yinede beni vuran şerefsizi bilmek istiyordum. Nezih adisi yüzünden bu durumdaydım ve bunu demeye bana mecburdu. Gözlerimi kapadığımda uyumam saatleri almıştı. Tekli koltukta uyumak tahminimden daha zor olmuştu. Bacaklarımı iyice karnıma çektiğimde derin bir uykuya dalmasamda düşüncelerimi susturabilecek kadar uykuya dala bilmiştim. Duyduğum konuşma sesleri ile hafif uykum bölünmüştü ama gözlerimi açmamıştım. Nezih telefonla konuşuyordu konuşmasına bakılırsa Yağız ya da Egeyle konuşuyordu. Şu an uyuyor dediğinde benim hakkımda konuştuğunu anladım.
" Evet benimle kalacak bunun neresini anlamıyorsun!" Sessiz ama bir o kadar sinirli ses tonu ile kendimi söylediklerine iyice verdim.Sessiz kaldığında telefonun karşısındaki erkek sesinin bağırdığını ben bile duyabilmiştim.Nezih'in sessizliğinden ne kadar sinirli olduğunu anlayabiliyordum ve bu beni korkutuyordu.
" seni ilgilendirmeyen şeylere karışma Yağız !" Yağızla konuştuğunu anladığımda rahatlamıştım en azından beni düşünen biri vardı. Hem böylece Ayla beni merak etmezdi. Az çok başıma gelenleri biliyordur yani Nezih'le olup başıma bir şey gelmediği görülmediği için beni deli gibi merak etmiştir. Onu aramam gerektiğini aklıma yerleştirdiğimde Nezih'in odada volta attığını göz ucuyla gördüm.Saçlarını öfkeden geriye atarak dışarı sesli nefes verdi.
"Onu önemsediğim yok. Kaç kere demem lazım. O sadece o sürtüğün kızı..." tek seferde söylediği kelimeler gözlerimi birbirine iyice bastırırken tırnaklarım etime geçmişti. Onun benim hakkımdaki düşüncelerini hep merak ederdim demek buydu. O sürtüğün kızıydım onun için. Yanan gözlerimden bir damla yaş süzülürken koltuğa kafamı iyice bastırmıştım. Kafasını duvara sürtüp kıvılcım çıkarsam içimdeki öfke sönmezdi. Yıktığı bu duvar son darbeyi vurarak yerle bir etmişti beni. Karşısına geçip bağırsam ne değişecekti? Annem olacak kadının pisliği yüzünden bunun bedelini benim ödemem haksızlıktı. Gözlerim yavaşça açıldığında kızarmış olduğundan emin gözlerimle ona baktım. Telefonu kulağından indirdiğinde benim uyumuyor olmama hazırlıksız yakalandığı belliydi. Arka cebine yerleştirdiği telefonunu bana bakarak yapmıştı. Yerimden doğrulduğumda bu kadar sakin olmam o lafın büyüklüğü ve çirkinliğiydi. Yavaş adımlarla ona yaklaşırken ne söyleyeceğimi kafamda kurmamıştım.
" Ben bir sürtüğün kızıysam sende o piçin oğlusun." Annem olacak o kadını korumak için dememiştim bunu. Yaptığı şeyi asla affetmeyecektim ama bu haltı tek başına yememişti.Nezih'in babası o Himet şerefsiziyle yapmıştı bu haltı. Bana söylediği o kelimeyi hak etmiyorum ve bunu ona yedirebilirim şu an. Öfkesi her saniye bir kademe daha artarken geri adım atacak değildim. Kasılan vücudu beni ürkütsede takmadım o lafın altında kalacağıma ölürüm daha iyi.
"O benim babam değil." Her kelimeyi bastıra bastıra söylerken ellerini yumruk yapmıştı. Babasından nefret ettiğini anlamak için kör olmak lazımdı. Yinede gerçegi değiştiremezdi onun oğluydu. Hayatımı mahveden o adamın oğluydu.
"Biliyor musun tamda babanın oğlusun.İkinizde pisliksiniz ! " hoşuna gitmeyeceğini biliyordum ama şu an benim canımı yaktığı gibi onunda canının yanmasını istedim. Canı yanan bir tek o olmamıştı yine. Payıma düşeni almıştım. Yaralı omzumdaki pençeleri kurşundan daha derine batmıştı. Omzuma geçen parmaklarıyla beni kendine çektiğinde acıdan yüzüm buruşsada dayanmaya çalıştım. Koyu maviler dahada koyulaşırken ateş saçıyordu. Acıyan gözlerimle inatla ona bakarken ilk defa ikimizde acı çektiğini görmüştüm.
"Sakın ona benzediğimi söyleme" dişlerinin arasından konuşurken kolumu daha çok sıkmıştı.
"Sende sakın onun kızı olduğumu söyleme" aramızdaki bu çekim neydi bilmiyorum, ikimizde yaralıydık ama o hala beni yaralamak istiyordu. Daha ne kadar beni yaralayabilirdi ki daha ne kadar bir insan kırılabilirdi.Bin parçaya bölüne bilirdik. Bu kolaydı ama toplamak zordu işte.Savrulan her hücremi toparlamak çok zordu. Savruluyoruz Nezih. Kim için bu bedel? Bitmedi mi? Bitmeyecek mi?Gözlerine bakarken gördüğüm duvar yıkılır gibi oldu ya da ben öyle sandım.Onun duvarlarını yıkacak güçde değil kimse. Yinede bir şey yakalamak istercesine gözlerinin içine bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EFGEN|Gardımı düşüren(Askıya alındı)
Teen Fiction... "Nezih sana bir şey soracağım ama bana doğruyu söyleyeceksin" "Söz veremem güzelim" "Bir kere..." son bir umut parçasıyla "Bir kere söz ver" dedim. "Sor hadi" sesinde her an vazgeçebili...