Troan'ın tavsiyesiyle Destiny yukarıdaki yatak odalarından birine götürüldü. Dinlenmek istiyordu. Bu evde sayısız oda vardı.
Destiny uyuyana dek biz de, ben ve Hazel, onun olduğu odadaydık. İkimiz de konuşmamış sadece Destiny'ye bakmıştık.
Destiny uykuya daldığında Hazel oturduğu etajerden kalktı ve üzerini düzeltti.
"Çocuklar aşağıyı toplayacaklardı. Gidip yardımcı olayım." dedi.
Onları her ne kadar görmek istemesem de burada kalırsam düşüneceğim tek şey onlar olacaktı. Bu yüzden evi toplamalarına yardım edersem belki kafamı biraz olsun dağıtabilirdim.
"Ben de geleyim." dedim düz bir sesle.
"Nasıl istersen." dedi ve gülümsedi.
Hızlı adımlarla önce kapıya ben ulaştım ve hızlıca çıktım. Hazel bir adım arkamdan geliyordu.
Merdivenlerden indiğimizde çocukların biblo parçalarını topluyorlardı.
"Bizi affetmeyecek olması üzüyor." dedi Liam.
"Affedecek." dedi Zayn.
"Nerden biliyorsun?" dedi Liam. "Onun güvenini sarstık, Zayn. Heavs'ın güvenini sarstık." dedi ve başını eğdi. "Lanet olsun." diye tısladı.
Hazel'ın bana baktığını hissetmiştim. O konuşmadan önce boğazımı temizledim ve ben konuşmaya başladım.
"İş bölümü yapmadan burayı bitiremeyiz." dedim. "Ya da her neyse, istediğinizi yapın. Ben de istediğimi yapayım." dedim.
"Kitaplığı ben alıyorum." dedi Troan elini kaldırarak.
Onu umursamadım ve kırılan pencere camlarını toplamak için pencere kenarına ilerledim.
"Des, hepsinin bir sırasının olduğunu söylüyor. Ve haklı. Hepsi kronolojik bir sıraya sahip." dedi. Yerden bir kitabı aldı ve kitaplığa yerleştirdi.
"Pekala, bu sehpanın sağlam kaldığı söylenemez." dedi Liam. "Bunu dışarı çıkaracağım ve yerdeki biblo parçalarını toplamaya devam edeceğim." dedi.
"Ben de sana yardım edeceğim." dedi Zayn.
"Tamam, bende Heaven'a yardım edeceğim." dedi Hazel ve bana doğru gelmeye başladı.
Çöpler için getirdikleri torbalardan birini aldım ve tekrar pencerenin önüne döndüm.
Topladığım kaba parçaları torbaya doldurmaya başladım.
*****
Elektrikli süpürgeyle küçük cam parçalarını topluyordum. Zemini üç kez üst üste büyük bir titizlikle temizledim.
Temiz olduğuna ikna olduğumda süpürgeyi kapattım.
"Bitirdin mi?" dedi Troan.
Ona bakmadan başımı sallamakla yetindim.
"Bahçede kahve içelim." dedi hepimize.
"Kahveyi hak ettik." dedi Liam.
"Ben eve gideceğim." dedim.
"Gitme." dedi Troan. "Yani Destiny uyanırsa seni sorabilir. O yüzden söyledim." dedi toparlamaya çalışarak.
Her ne kadar kalmak istemesem de haklıydı. Destiny vampirlerin arasında korkabilirdi ve beni sorabilirdi. Onu yalnız bırakmam hoş olmazdı. Ben olsam korkardım.
"Pekala." dedim ve kollarımı kenetledim.
Bahçeye geçtiğimizde bahçe takımını süzdüm. Tekli olan koltuğu gözüme kestirdiğimde hızlı adımlarla gidip oturdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...