Merhabalaaaar! Yeni bir hikayeyle karşınızdayım. Biraz yazmayı çok sevdiğim vampirler hakkında bir şeyler karalayayım dedim ve böyle bir kurgu çıktı ortaya. Umarım beğenir ve okursunuz. Kucak dolusu sevgileeeer. Öpüldünüüüüz.
------------------
23.06.1997
LondraHARRY
''Hayır! Çocuk bakıcılığı yapmayacağım!'' diye gürledim babama.
Lanet olası bir bebeğe bakmamı istiyordu. O bir insandı ve insanlar yemek içindi bakmak için değil.
''Harold, bu çocuk senin dikkatsizliğin ve başı boşluğun yüzünden burada! Ona bunu borçlusun!''
''Ona hiçbir şey borçlu değilim! Ona yapacağımız tek iyilik onu öldürmek olurdu. İzin vermedin!''
''Bay Styles, bu bebeğe iyi davranacaksınız. O burada bizimle büyüyecek.'' dedi koltukta battaniyeye sarılı çocuğu göstererek.
''O burada olursa ben giderim.'' dedim ve nereden geldiğini anlamadığım bir cesaretle babamın gözlerine baktım.
''Ailesini öldürdün!''
''Ona yeni bir aile bulurum!'' dedim ondan hemen sonra.
''Ne?''
''Çocuklardan birine söylerim ve onu bir evin kapısına bırakırlar.''
''Hayır Harold, böyle bir şey yapılacaksa bunu sen yapacaksın.''
''Baba -''
''Konu kapanmıştır evlat! Ya onu sen bir eve bırakırsın ya da burada bizimle kalır.'' dedi arkasnı dönüp kendine bir içki doldururken.
Desmond Styles, eğer babam olmasaydı çoktan kafasını gövdesinden ayırmıştım.
22.06.1997
LondraYolda uzanmış yeni kurbanlarımın yoldan geçmesini bekliyordum. Ellerimi karnımda birleştirmiştim ve kendi kendime bir şarkı uyduruyordum.
''Hadi aptal arabacık. Şu siktiğim yolda geç artık. Bak Harry çok acıktı...''
Yoldan araba sesi gelince ellerimi kenara bıraktım ve gözlerimi kapattım. Gelenlerin sıcak kanlarının boğazımdan indiğini düşündükçe damağımdaki sızlama ve midemdeki kasılma artıyordu. Şu lanet arabanın gelmesi için dua ettiğimi bile söyleyebilirdim. Arabanın ışıklarını fark ettiğimde zihnimi boşaltmaya çalıştım. Araba fren yapıp durdu ve şoför arabadan inip yanıma geldi. Tanrım kalp atışlarını buradan duyabiliyorum.
''Hey, dostum iyi misin?'' dedi yanıma çöküp bana yaklaştığında.
Zifiri karanlıkta yüzünü seçmek zor olsa da damarının yerini bulmuştum. Dişlerimi derisinin altına geçirmek için sabırsızlanıyordum. Elimle ani bir hamle yapıp kafasını indirdim. Diğer elimle ağzını kapatıp bağırmasını engelledim.
İşte bunu seviyordum. Kanın boğazımdan inerken yarattığı muhteşem duyguyu seviyordum.
Adamın kalp atışlarını duyamadığım zaman onu bıraktım. Ve bu yaklaşık olarak bir dakikamı almıştı.
Arabaya yöneldim ve sürücü koltuğuna oturdum. Kapıyı kapattığımda kadın çığlık attı ve kaçmaya çalıştı. Kapıları kilitledim.
''Tatlım, ben henüz doymadım.'' dedim ve başını kendime yaklaştırıp kocasına yaptığım şeyi ona da yaptım.
Kadının kucağında bir şey ağlıyordu. Lütfen bana onun bir bebek olduğunu söyleme!
Kadın yarı baygın bir şekilde dururken kucağındaki şeye baktım. Battaniyeye sarılıydı ve yeni doğduğunu -birkaç günlük de olabilir- tahmin ettiğim bir bebek vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...