multi Hazel Hillyer bacımız
- Zayn'in Ağzından. -
"Böyle bir şeyi ne siz teklif ettiniz ne de biz duyduk." dedi Hazel ve arkasına dönüp o da eve girdi.
Hazel giderken Destiny de onun arkasından gitmişti.
Arkamdaki koltuğa tekrar oturdum ve bir nefes verdim.
Haklıydı.
Gitmek istemiyordu çünkü tanımadığı, tanımadığını sandığı, bir seri katille birlikte olmak istemiyordu. Sonuna kadar haklıydı. Onu nasıl ikna edeceğimizi bilmiyordum ama emin olduğum bir şey vardı o da Harry'nin kendi canı pahasına Heavs'e zarar vermeyeceğiydi.
"Ne yapıyoruz?" dedi Troan ve bir nefes verdi.
"Gitmek istemiyor." dedi Liam ve baş parmağıyla alnını kaşıdı.
"Haklı olarak." dedim atılarak.
"Amcam konuşursa belki ikna eder." dedi Troan.
"Troan, Heavs'ın gitmesini istemediğini sanıyordum." dedim iğneleyici bir şekilde.
"Harry'yi öldürme planını ortaya atana kadar ben de istemiyorsun diye biliyordum. Ama Harry'yi öldüreceğini söylediğinden beri bayağı heveslisin." dedi Liam.
"Bize başka seçenek bırakmadı, çocuklar. Onu öldürmek benim de ilk tercihim değildi ama yapacak başka bir şey yok." dedi ve ellerini birleştirdi.
Harry'yi öldürme fikri ondan çıkmıştı ve bunu Des'e söylememiştik. Çünkü Des ne kadar sinirli olursa olsun oğlundan vazgeçmezdi. Troan da bunu biliyordu ve Harry'den kesin olarak kurtulmak istiyordu. Troan Des'e bunu söylersek Des'in bizi affetmeyeceğini ve güveninin sarsılacağını söylemişti üstelik Harry'nin bizi yaşatmayacağını söylemişti. Bu ihtimaller ikimiz için de ağır ihtimallerdi.
Öte yandan baktığımızda Harry dostumdu ama artık etrafımızdaki herkes için büyük bir tehlike arz ediyordu. Sevdiklerimizi korumalıydık. Ona git dediğimizde gitmeliydi ve böyle bir şeye mecbur bırakmamalıydı bizi. Arkadaşımın ölümünde payımın olması uykularımı kaçıracaktı. Kendimi asla affetmeyecektim.
Ama kendime söz vermiştim. Harry ölse bile Heaven'ı Troan'ın almasına izin vermeyecektim. Heaven onu hak eden biriyle birlikte olacaktı ve o kişinin Troan Styles olmadığı aşikardı.
"Her neyse," dedim ve ayağa kalktım. "istemiyor. Zorlamanın anlamı yok." dedim. "Ben eve gidiyorum."
"Beni de bekle." dedi Liam ve hızlı bir hareketle oturduğu yerden kalktı. "Ve Troan," dedi ve omzunun üstünden Troan'a baktı. "sen de burada olmasan iyi olur." dedi tıslayarak.
"Çocuklar!" dedi Troan ve bizi durdurdu.
Öte yandan evden kızların merdivenleri indiğini duyuyordum.
"Ona Harry'nin, biyolojik ailesini öldürdüğünü söylersek -" dedi yüksek sesle ben de onu susturdum.
"Kapa çeneni, Troan!" dedim dişlerimi birbirine bastırarak. "Buraya geliyorlar." dediğimde ifadeniz bir şekilde bana baktı. O da biliyordu geldiklerini ve bilerek yapıyordu.
"Tanrı aşkına!" diye bağırdı kapının sesi geldiğinde. "Eğer evlâtlık olduğunu ve biyolojik ailesini öldürenin Harry olduğunu bilseydi hala gitmek istemez miydi merak ediyorum!" dedi ve arkasına dönüp elini saçlarına geçirdi.
"Sana susmanı söyledim!" dedim ve üzerine atlayıp onu yere yatırdım ellerimle boğazını kavradım.
"Ne?" dediğini duyduğumda hızlıca arkama döndüm.
Gelmişti. Duymuştu.
Ve Troan bunu bilerek yapmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...