4.8

232 15 11
                                    

Ağustos 2014

Sırtımı yatağımın başlığına yaslamış, bacaklarımı iyice kendime çekmiştim. Yorganım hala üzerimdeydi.

"Hadi ama Heaven bahçeye çıkalım! Hava öyle güzel ki! Üstelik annen bizim için mutfağa dondurma bırakmış." dedi Hazel heyecanla.

"Ve limonata yapmış hem de kendi elleriyle." diye ekledi yatağımın kenarında oturan Destiny.

"Canım hiçbir şey istemiyor." dedim ve omuzlarımı silktim. "Lütfen beni rahat bırakın."

"İki ay oldu, Heavs. Tamam, kabul ediyorum çok kötü bir kaza geçirdin ama hayata dön artık." diye isyan etti Hazel yatağıma oturmadan önce.

Louis'nin saldırısının üzerinden iki ay geçmişti. Üstelik Harry'yi son görüşümün üzerinden de iki ay geçmişti.

O gece Lilia ve Desmond yetişip bizi kurtarmışlardı. Yani kısmen kurtarmışlardı çünkü ben Louis'nin gerçek anlamda saldırısına uğramıştım. Gözlerimi açtığımda hastanedeydim ve Stylesların dostu olan doktor tarafından tedavi edilmiştim. Harry yoktu.

Çıkan arbedede ayağım kırılmıştı ve alçıya almışlardı. Günlerce yataktan çıkamamıştım, Harry yoktu.

Hastaneye gelir sanıyordum, gelmemişti.
Evime gelir sanıyordum, evime de gelmemişti.
Bugün gelir yarın gelir diye diye iki ay geçmişti. Harry gelmemişti. Yine ortalıktan kaybolmuştu, yine hiçbir şey söylememişti.

"Hiçbir şey söylemeden gitmiş olması çok saçma." dedim. Bu konuyu milyon kere konuşmuştuk ama ikna olmuyordum. Hiçbir ihtimal beni tatmin etmiyordu. Louis ona bir şey yapmış olabilir miydi? Liam ve Zayn o gece Lilia'nın Louis ve adamlarını alt ettiğini söylemişti, beni hastaneye götürenin Harry olduğunu söylemişti ama düşünmeden edemiyordum. Elimde değildi.

"Daha önce de yaptı, Heaven. Yani saçma değil." dedi Destiny.

Gözlerinin içine baktım. Ağlamamak için savaş veriyordum.

"Ama geri geldi," diyerek karşı çıktım. "yine gelecek biliyorum. Beni bırakmaz o."

"Ben çocukların konuşmalarına kulak misafiri oldum." dedi Hazel çekinerek. Bir şeyler bildiği belliydi. Sırtımı yatağın başlığından ayırıp ona iyice yaklaştım.

"Ne duydun?" dedim heyecanla. "Geri gelecek dediler değil mi?"

"Desmond'la konuşmuşlar." diyerek başladı. Gözlerini kaçırıyor ve parmaklarıyla oynuyordu. "Desmond onlara Harry'nin dönmeyeceğini ve senin onlara emanet olduğunu söylemiş. Kendi aralarında bunu tartışıyorlardı."

İnanmamıştım. İnanmayacaktım. Harry beni bırakıp gitmezdi. Geri dönmemek üzere gitmezdi. Dayanamazdı. Beni görmeden yapamazdı.

"Kafayı yemiş olmalılar!" dedim ve tekrar yaslandım. "İmkansız bu!"

HARRY

Babama sarıldıktan sonra beni görmeye gelen çocuklara baktım.

"Sürekli görüşeceğimizi biliyorsunuz." dedim. Buna artık ben de inanmıyordum. Heaven'a ulaşmamak için onlardan da uzak durmalıydım.

"Bunu yapmak istediğine emin misin gerçekten? Seni hatırlamayacak, biliyorsun." dedi Zayn.

Bu düşünce en çok benim canımı acıtıyordu. Onun bana bakarken parlayan gözlerini göremeyecektim. Ben anbean onu düşünürken, o benim varlığımdan habersiz olacaktı. Üstelik bütün hayatını benimle geçirmesine rağmen... Ben 17 yılı aklıma kazımıştım, onun aklından toza üfleyip onu yok eder gibi silecektim kendimi.

locked out of heavenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin