Nisan 2014
Dizlerimde duran başını okşadım ve parmaklarımı nazikçe saçlarının arasına geçirdim. Parmaklarım saç diplerinde geziyordu. Yan profilden bile öyle kusursuz görünüyordu ki.
Günlerdir uyumuyordu, biliyordum. Çok yorgundu. Üzgün olduğunu da biliyordum. Aylar önce aniden ortadan kaybolmasına ve uzun süre dönmemesine neden olan o olay hala onu uğraştırıyordu.
"Çok yıprandın, keşke bunun farkında olabilsen." dedim beni duymayacağını bilerek. "Senin için ne kadar endişelendiğimi tahmin bile edemezsin. Sana bir şey olacak diye ödüm kopuyor."
Elimi saçlarından çıkardığımda kenetlediği kollarını çözdü ve elimi tutup tekrar saçlarına koydu. Ardından tekrar kollarını kenetledi.
"Sen uyumuyor musun?" dedim.
Yorgun bir mırıltıyla uyumadığını belirtti. O mırıltısı bile etkileyiciydi.
"Her şey daha iyi, değil mi?" dedim öyle olmasını umarak.
"Daha iyi olacak." dedi gözlerini açmadan.
"Korkuyorum." dediğimde dudaklarını ıslattı ama gözleri hala kapalıydı.
"Korkma, güzelim. Kötü bir şey olmayacak." dedi.
Beni anlamıyordu. Her saniyem onu kaybetme korkusuyla geçiyordu ve o bunun ne kadar korkunç bir şey olduğunu bilmiyordu.
"Anlamıyorsun," dediğimde sesim titredi. Dolan gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve yutkundum. "eğer sana bir şey olursa -" Harry gözlerini açtı ve sırtüstü uzandı. Artık yüzünün tamamını görüyordum. Gözleri kan çanağına dönmüştü ve gözaltları çökmüştü. Gerçekten yorgundu. Sözümü kesti ve konuşmaya başladı.
"Bana hiçbir şey olmayacak. Benim seni bırakıp bir yere gitmeye hiç niyetim yok."
Boştaki elimi yanağına koydum o da gözlerini kapattı.
"Onu durduracaksınız, değil mi?" dedim.
"Durduracağız." dedi gözleri kapalıyken. "Babama ulaşmadan onu engelleyeceğiz. Sen bunları düşünme."
"Nasıl düşünmem? Seninle ilgili en ufak şeyi bile düşünürüm." dediğimde dudakları yukarı doğru kıvrıldı. "Beni bırakma, olur mu? Kötü bir şey olmasın."
Gözlerini tekrar açtı ve yanağında duran elimi tutup dudaklarının üzerine götürdü. Ardından avucuma sıcak bir öpücük bıraktı.
"Seni asla bırakmayacağım. Bana hiçbir şey olmayacak."
2015
Sabah gözlerimi açtığımda başımı taşıyamıyordum. Korkunç bir baş ağrısı vardı. Dün oynadığımız oyunu kaybetmiştim ve çok içmiştim.
Sol kolumun üstüne döndüğümde karşı koltukta uyuyan Harry'yi gördüm. Bir yastığa sarılmıştı ve şu anki görüntüsü onun hakkında hiçbir şey bilmeyen birine asla Harry'nin çok sayıda insan öldürdüğüne inandıramazdı. Öyle masum görünüyordu.
Oyun oynarken benim hakkımda neredeyse her şeyi bilmişti. Bu beni çok şaşırtmıştı ama Zayn'den öğrendiği şeyleri söylemiş olması bunu normal kılmıştı. Böyle olunca da ister istemez benim hakkımda neden bu kadar şeyi merak edip öğrendiğini düşünmüştüm. Neden herkese karşı ön yargılı ve tedbirliyken bana karşı iyiydi? Neden bana sana asla zarar vermem demişti? Anlayamadığım çok şey vardı. Mesela bir başka şey de neden burada olmaktan mutlu olduğumdu.
Onunla gezme fikri ilk gün midemi bulandırmıştı, günlerin bir an önce geçmesi için dualar etmiştim ama şimdi onunla vakit geçiriyor olmak beni mutlu ediyordu, rahatsız etmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...