7 ay aradan sonra merhaba. Aslında LOOH'ın keşfedilmesini beklemek için ara vermiştim ama öyle olmadı maalesef ajdjdjsj ben de okunmuyor diye düşünürken aldığım mesajlar beni çok mutlu etti. İki kişiden aldım mesaj ve hikayeyi merak edenlerin olması beni çok çok mutlu edip duygulandırdı. Bu bölüm onlar için. Teşekkür ederim @honeykeepcalm ve @caglator ! İyi ki varsınız tekrar çok çok teşekkür ederim :')
Mart 2014
"Vatikan hakkında ne biliyorsunuz?" dedi Bay Gilbert.
Sıkıntıyla bir nefes verdim ve gözlerimi devirdim.
"Dan Brown'ın Melekler ve Şeytanlar kitabı Vatikan'da geçiyor. Katolikler için önemli bir ülke." dedim.
"Doğru!" dedi Bay Gilbert heyecanla. "Tebrikler, Bayan Fawer." dedi ve tekrar sınıfa göz gezdirdi. "Başka?" dedi.
"Dünyanın en küçük ülkesi." dedi Dominic ve omuz silkti.
"Haklısın, Dominic." dedi Bay Gilbert.
"Ayrıca her yere girmek mümkün değil. Yasaklı yerler var." dedi Destiny.
"Kesinlikle, Bayan Lantern." dedi Bay Gilbert. Her cevapta daha çok heyecanlanıyordu.
"Ülke diyoruz ama oranın şehir mi yoksa ülke mi olduğu hala tartışma konusu." dedi Tyler.
"Kendine ait bir ordusu ve yönetimi olan küçük bir ülke." diye karşı çıktım.
"Bayan Fawer doğru söylüyor." dedi Bay Gilbert.
"Peki ama özerklik ilan etmiş bir İtalya şehri olamaz mı?" diye karşı çıktı Tyler tekrar.
"Özerklik, bir devletten içişlerini ayırmak demek. Ama uluslararası ilişkilerde o devletin bir parçası olarak kabul edilirsin. Vatikan böyle değil. Ayrıca özerklik ilan etmek demek kendi yönetimine sahip olmak demek. Her şekilde ülke oluyor." diye karşı çıktım tekrar.
Tyler konuşmak için dudaklarını araladığında zil çalmıştı. Ardından konuşmamayı tercih etti.
"Bayan Fawer, sizden beklemediğim bir performans." dedi Bay Gilbert gururla.
Sahte bir gülümsemeyle karşılık verdim. Harry'yi düşünmemek için bütün zamanımı derslere ayırıyordum. Gideli çok zaman olmuştu ve ardında kırık bir kalp bırakmıştı. Her şey mükemmelken bir anda ortadan kaybolmuştu. Haber göndermemişti. Hem kırgındım hem de ölümüne merak edip endişeleniyordum. Başına bir şey gelmiş olma ihtimali bitiriyordu beni.
Eşyalarımı toparlarken Destiny yanıma geldi.
"Heaven," dediğinde ona baktım. "biraz toparlan artık." dedi.
"Yapamıyorum." dedim pes ederek. "Susmaya, düşünmemeye çalışıyorum ama olmuyor. Kafayı yiyeceğim, Destiny." dedim.
"Heaven?" Tyler'ın bana seslendiğini duyduğumda Destiny'nin omuzunun üzerinden ona baktım. "Biraz konuşabilir miyiz?" dediğinde kaşlarımı çattım. Tyler'la Edebiyat ve Geometri derslerimiz ortaktı ve bir samimiyetimiz yoktu.
"Ben çocukların yanına gideyim." dedi Destiny ve sınıftan çıktı.
O sınıftan çıktığında Tyler karşımda durdu.
"Merhaba." dedi.
"Merhaba." dedim.
"Yürüyelim mi?" dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...