Ayağımın önündeki taşa hafifçe vurarak ileri ittim. Düşünebildiğim tek şey bugün okulda ne yapacağımdı. Hafızamı milyon kez zorlamama rağmen bugünkü ders programımı hatırlayamamıştım dolayısıyla çocuklardan biriyle ortak dersim var mı bilmiyordum.
Aklımı kurcalayan bir diğer şey ise doğum günümde olanları hatırlayan birinin olup olmadığıydı. Çocukların gözden kaçırdığı biri olmuş olabilir miydi? Veya etki altına alırken yanlış bir şey yapmış ve başarısız olmuş olabilirler miydi? Yani o korkunç anı hatırlayan birileri olabilir miydi?
I wish I could lay beside you when the day is done...
Keşke gün bittiğinde yanına uzanabilseydim...
Adele'in şarkısı kulaklarıma dolduğunda aklımdaki düşüncelerden kurtulmaya çalıştım. Bu çok sık olmazdı. Yani müzik dinlerken bir şeylere dalmaz ve şarkının yarısını kaçırmazdım. Kulaklıklarıma hafifçe dokundum ve cebimden telefonu çıkarıp şarkıyı başa sardım.
This is how the story went.
Bu, hikayenin nasıl başladığı.
I met someone by accident.
Kazara biriyle tanıştım.
*****
Okul bahçesine girdiğimde derin bir nefes aldım ve kulaklıklarımı çıkardım. Kimse hatırlamasa bile ben doğum günümde olanları biliyordum. Bu yüzden birileriyle göz göze gelmekten kaçınıyordum. Amacım hızlıca içeri girmek ve dolabımdan ders programıma bakıp soluğu sınıfımda almaktı.
"Heavs!" aniden birinin önüme atlamasıyla irkildim ve başımı kaldırdım.
Blair D'Anteli. Okuldaki hiçbir partiyi kaçırmayan, kendine has bir tarzı olan ve samimiyetten ölen bir kızdı.
"Blair," dedim ve tuttuğum nefesimi verdim. Beni korkutmuştu. "merhaba." dedim biraz daha rahatlamış şekilde.
"Merhaba!" dedi gülümseyerek. "Partin muhteşemdi!" dedi ve ellerini çırptı.
Hayır, Blair. Partim rezildi.
"Oh," dedim ve gülümsemeye çalıştım. "T-teşekkür ederim. B-beğenmene sevindim." dedim.
"Ba-yıl-dım!" dedi heceleyerek. Ardından elini mor kısa saçlarına attı ve kaşıdı. "Aslında sana sormak istediğim bir şey var." dedi.
"İçeri girerken konuşsak?" dediğimde başını salladı. Birlikte girişe doğru ilerledik.
"Sene bitiyor, biliyorsun." dediğinde başımı salladım. "Biz de son sınıf oluyoruz." tekrar başımı salladım. "Dillere destan, bizden sonra 10 dönemin daha konuşacağı efsanevi bir parti düzenlemek istiyorum." dedi elleriyle partinin büyüklüğünü anlatmak için kocaman kocaman şeyler yapıyordu. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı ve anlatırken acayip heyecanlıydı.
"Yani, bana sormak istediğin şey ne?" dedim. Sadede gelse iyi olurdu.
Dolabıma geldiğimizde ben anahtarımı taktım ve dolabı açtım. O da yan tarafa yaslanmıştı ve hala anlatıyordu.
"Sen de bu parti işinden anlıyorsun." dediğinde hafifçe gülümsedim. Aslında benim doğum günü partime Hazel yardımcı olmuştu. Öyle mükemmel partiler hazırlayabilecek kapasitede olduğumu düşünmüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
locked out of heaven
Fanfiction''Adının anlamını biliyorsun değil mi, Heaven?'' dedi eliyle yanağımı okşayıp yeşil gözlerini gözlerimle buluştururken. ''Evet, cennet.'' dedim gözlerimi ondan kaçırırken. ''Adının hakkını veriyorsun, Heaven...'' dedi ve yüzüme yaklaştı. ''Tanrı...