ABİS: Bölüm 2

8.3K 551 184
                                    

Motorla Gökkuşağı'na döndüğümde aklımda Rüzgar'la konuştuklarımız  dönüp duruyordu. Kalbim ve beynim, aralarındaki bütün bağlantıyı kesmiş ve yollarını ayırmışlardı. Artık hiçbir düşüncem, duygu barındırmıyordu.

"Ne zaman başlayacağız?"

"Çok yakında."

"Peki sana nasıl ulaşacağım?"

"Ben sana ulaşmak istediğim zaman ulaşırım. Sen sadece bekle."

Kafamı geri atıp derin bir nefes aldım. Sanırım şuan ciğerlerime dolan havaya ölümüne ihtiyaç duyuyordum. Hayatımda, geri dönüşü olmayan değişiklikler olacaktı. Buna kendimi hazırlamalıydım. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Bir tek bundan emindim. Kendimden bile emin değilken bundan emindim.

"Derin?"

Rabia'nın sesiyle irkilip kendime gelmeye çalıştım. Tabi bu biraz değişik bir süreç olmuştu benim açımdan. Nedense kendimi, annesinden gizli makyaj yapan ve sonra da annesine yakalanan küçük bir kız çocuğu gibi hissetmiştim.

"Ne yapıyorsun burda?"

"Biraz hava almak için çıkmıştım," dedim ama demez olaydım.

"Geceden beri mi?"

Hay aksi. Uyanmış ve benim salonda olmadığımı görmüş olmalıydı.

"Evet," dedim bir şey çaktırmamaya çalışarak. Rüzgar'la olan meseleyi kesinlikle Rabia'nın dışında tutmalıydım. Onun bu işe karışmasını istemiyordum. Bu işin dipsiz çukuruna sadece kendim atlamak ve sonsuza dek orada düşen kişinin sadece kendim olmasını istiyordum. Rabia bana kafa sallayıp "Bugün Sude'yi okula bırakalım. Birkaç gün sürekli yanında olsak iyi olur. Geceden beri Deniz teyzeyi sayıklayıp durdu," dedi.

"Tamam," deyip spor salonuna doğru yürümeye başladım. Rabia arkamdan seslenip "Ev işini ne yapacağız? Sürekli burada mı kalacağız?" diye sordu. Durup ona döndüm. Henüz bu konu hakkında düşünmeye fırsatım olmamıştı. Ama şimdilik burada kalmaktan başka şansımız yoktu. "Şimdilik burada kalmaktan başka çaremiz yok. Halledeceğiz bir şekilde." Rabia'yı arkamda bırakıp spor salonuna girdim. Bu konuyu kafama takmak istemiyordum çünkü zaten kafam fazlasıyla doluydu.

Uyduruk bir kahvaltı ve sabah rutinlerimizi hallettikten sonra spor salonundan çıkıp Sude'nin okulunun olduğu sokağa doğru yürümeye başladık. Çok fazla konuşmamıştık. Benim sebeplerim mâlumken onlar da sukûtta bana katılmışlardı. Ben böyle düşünürken Rabia birden yanıma sokulup "Çaktırmadan arkana bak," dedi. Hiç de çaktırmadan -bildiğiniz bodozlama- arkama baktım.

"İyiki çaktırma dedim yaa."

"Niye ne oldu?"

"Şu adam bizi mi takip ediyor?"

Tekrar arkama baktım. Ama bu sefer çaktırmamaya özen gösterdim. Adamla göz göze gelince nedense tüylerim diken diken olmuştu. Kimdi bu?

"Neden bizi takip etsin ki? Sıradan bir adam işte," dedim omuz silkerek. Gerçekten de böyle düşünüyordum. Kim neden bizi takip etsin ki? "Anlamanın tek bir yolu var. Sen şu yoldan git," İlerki yolu gösterdi. "Bende buradan Sude'yle okula gideceğim. Bakalım hedef kim?"

"Ne gerek var Rabia?" Gerçekten ne gerek vardı böyle bir şeye? Kimsenin bizi takip ettiği falan yoktu. Ona itiraz etmek istedim ama yolun kalanını yalnız devam etme ve düşüncelerimin gezegenine ışınlanma fikri aklımı çeldi. "Hadi Derin yaa. Bilirsin bayılırım böyle alengirli işlere," deyip hunharca güldü. Rabia'ya gözlerimi devirip
"Tamam," dedim ve Rabia'nın işaret ettiği yola doğru ilerledim. Rabia da Sude'nin koluna girip okulun yoluna doğru yürüdü. En son Sude'nin "Amacınız ne?" sorusunu duymuş çoktan gözden kaybolmuştum. Ellerimi cebime koyup istifimi hiç bozmadan dosdoğru yürüdüm. Arkama bakmak için çantama koyduğum cesareti bir türlü bulamıyordum. Nedense kalp atışlarım olağanın üstündeydi. Kendimi toplayıp bakmayı başardığımda adamın bana doğru geldiğini gördüm. Adımlarım benden bağımsız kalbimin ritmine uyarken kafam ikide bir arkaya dönüyordu.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin