Uzun bir yolun ardından nihayet araba durmuştu. Son konuştuğumuz şeyler dışında başka hiçbir şey konuşmamıştık. Kelimelerimiz ağzımızı hapis bilip orada kalmayı tercih etmişlerdi. Oysa ne çok şey vardı konuşulacak...
Arabadan ağır hareketlerle inip aynı yavaşlıkla Rüzgar'ın peşinden dağ evine doğru yürüdüm. Hava bir İzmir kasabasına göre gayet serindi. Hafif esen rüzgar sanki kulağıma dışarıda kalmamı fısıldıyordu. Onu dinleyip olduğum yerde durdum. Kafamı geri yaslayıp esen rüzgarı hissetmeye çalıştım.
"Gelmiyor musun?"
Rüzgar'ın sesiyle kendime gelip ona doğru gittim. Ben verandanın merdivenlerini tırmanırken "Sen ilk zamalarda daha akıllıydın sanki," dedi. Sanırım siniri biraz yatışmıştı. Ama yine de ona üzümün üzüme baka baka karardığını söyleyemedim.
Eve girince bir kenara geçip oturdum. Aklımdaki soruları Rüzgar'a sormak istiyordum ama hâlâ doğru zaman olmadığını hissediyordum.
"Kahve yapacağım içer misin?" diye sordu Rüzgar. Başımı olumlu anlamda sallayıp arkama yaslandım. Yorgun hissediyordum. Koltukta yan yatıp Rüzgar'ın gelmesini bekledim ama sanki bu gün evren bana karşıydı. Çalan kapıyla yattığım yerden kalkıp kapıya ilerledim.
"Bakıyorum ben!" diye bağırdım mutfakta kahve yapan Rüzgar'a.
Kapıyı açtığımda karşımda Toprak ve Rabia'yı görmem bana bütün yorgunluğumu unutturmuştu. Hızla Rabia'ya sarıldım.
"Özledim seni," dedi bana sımsıkı sarılarak.
"Bende."
İçeri girince Rüzgar'ı salon sehpasına dört kupa kahve koyarken buldum. Onların geleceğini tabiki biliyordu. Zaten bu evde Rüzgar'dan habersiz taş bile kıpırdamazdı ki.
"Derin dosyaları ver," dedi Rüzgar bana bakarak. Koltuğa bıraktığım çantama doğru ilerleyip içindeki dosyaları Rüzgar'a verdim.
Rabia, "Bunlar ne?" diye sordu.
Ben cevap vermeye kelime ararken Toprak "Bir çok şeyin cevabı," dedi Rabia'ya bakarak. Bunlar kaş ve göz arasında arkadaş mı olmuşlardı?
Rüzgar sırayla hepimizin önüne bir dosya atıp "Bu dosyaları en ince ayrıntısına kadar inceleyeceğiz." dedi. Ben bu durumlara alışmış olsam da Rabia'nın yüzündeki dehşeti görebiliyordum.
"Başka bir yolu yok mu?" diye sordum Rüzgar'a.
Toprak, "Abi, ne tarafa gidersek gidelim karşımıza hep soru işaretleri çıkıyor." dedi.
"Ne yapalım Toprak? Yerimizde saymaktan iyidir."
"Soru işaretlerinin bize cevap vermesini beklemekten başka şansımız yok," dediğimde herkesin bakışaları beni bulmuştu. Yanlış bir şey mi söyledim acaba?
"Evet," dedi Rüzgar dosyayı açarak. "Bazı soru işaretleri cevap olabilir."
Herkes önündeki dosyaları açmaya başlayınca bende içimden dualar yağdırarak dosyamı açtım.
Savaş Demiral
Yaş : 27
Anne adı: Derya
Baba adı: ÜmitDosya'da Savaş'a ait fotoğraflar ve birkaç sayfa yazıdan başka hiçbir şey yoktu. Bir fotoğrafın arkasında ise bir adres yazıyordu.
"Bunların cinayet soruşturmaları olması gerekmiyor muydu?" diye sordum.
"Öyle olduğunu sanıyordum," dedi Rüzgar.
Fotoğrafı Rüzgar'a çevirerek "Bunun kim olduğunu biliyor musun?" diye sordum. Rüzgar uzanıp fotoğrafı elimden aldı.
"Adı yazıyor mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
Storie d'amoreŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...