ABİS: Bölüm 23

455 76 84
                                    

Rabia'dan:

Önünde bulunduğum devasa eve bakarken bir an olsun geri dönme fikri aklımdan çıkmıyordu. Bu eve yolumun düştüğü ilk günden itibaren içimi saran ürperti hiç azalmamıştı. Buna rağmen içimdeki bu ürpertiyi yok sayabilmek adına derin bir nefes aldım ve bileğimdeki tokayla hafif kıvırcık saçlarımı yukardan toplayıp eve doğru ilerlemeye başladım. Her attığım adımla birlikte kalp ritimlerim de artıyordu. Saniyeler içerisinde beni ürküten o evin kapısını çaldığımı fark ettiğimde artık kaçmamın imkansız olduğunu da fark etmiştim.

Kapıyı benim yaşlarımda bir hizmetli açınca yüzüme dost canlısı gülümsememi yerleştirip "Merhaba," dedim. Hizmetli beni biraz süzdükten sonra sanki beni tanımış gibi aydınlanan yüzüyle kendimi ünlü bir insanmışım gibi hissetmiştim.
"Rabia'ydı dimi?" diye sordu ismini henüz öğrenemediğim hizmetli. Başımı olumlu anlamda sallayıp "Toprak evde mi?" diye sordum. Güzel hizmetli kahverengi gözlerini hafif kısıp gülümsedi.

"Evet. Arka bahçede. Ben geldiğinizi haber vereyim."

"Haber vermesen daha iyi olur aslında. Süpriz yapmak istiyorum." dediğimde kız gülümsemesini biraz arttırıp "Peki. Bu taraftan." deyip bana arka bahçeye giden yolu gösterdi.

Toprak'ı göreceğim ve günler sonra Derin'den bir haber alacağım için o kadar çok heyecanlıydım ki içimde dolaşıp duran heyecan tomurcuklarını sakinleştirmeyi bir türlü başaramıyordum.

Nihayet bahçeye çıktığımda gözüm etrafta kusursuz bedeniyle oturan bir Toprak aradı ama gördüğüm şeyler gözlerimin aradığı kusursuz bedenden çok, Toprak'ın o kusursuz bedeninin acı bir filme figuran olduğu gerçeğiydi.

Toprak'ın ellerini tutan kız birden ona sarılınca onun vücudumda dokunduğu her yer yanmaya başladı. Öyleki yanan bir meşaleyi vücudumda gezdirseydiniz bu kadar büyük bir acı hissettirmezdi bana. Gözlerim hafifçe dolarken biraz daha kendime işkence ederek onları izledim. Kızın uzun sarı saçlarını okşayan Toprak'ın eli ve gördüğüm bu kalbimi buruş buruş eden manzara bir şeyi fark etmemi sağlamıştı. Toprak gibi bir adamın benimle ne gibi bir işi olabilirdi ki? Bu gerçek, ayak parmaklarımdan boğazıma kadar bütün hücrelerimde dolaşırken içimdeki kıskançlık ve öfke her bir zerremi ele geçirmişti. Bakışlarım onların üzerinden ayrılıp bir anlığına yere düştü. O esnada gözümden düşen bir yaş tamda önümdeki sanat eserini andıran fayansa damladı. Bakışlarım tekrar Toprak'ı bulduğunda kızın sanki gözlerindeki yaşları silercesine yanaklarını okşadığını gördüm. Bu görüntünün içime yaydığı acıyla hızla bulunduğum yerden uzaklaştım. Göz yaşlarım yanaklarımı sırıl sıklam ederken bir yandan da ellerimle onları kurulamaya çalışıyordum. Koşarak yola çıktığımda bir anlığına durup eve baktım. "Benden hoşlandığını sanacak kadar kör olduğuma inanamıyorum." diye mırıldandım çatlak çıkan sesimle. Geldiğim yöne doğru gidip biraz yürüdükten sonra kaldırımın kenarına oturup gördüğüm görüntüleri hazmetmeye çalıştım ama bu pek mümkün olmuyordu. Gözlerimi her kapattığımda sanki koskoca bir sinemada yalnız başıma film izliyormuş gibi aklıma sızan görüntüleri bir türlü def edemiyordum. Başımı dizlerime gömüp ellerimi sanki üzerine toprak atıyormuş gibi başımın etrafına doladım. Ne Derin'den bir haber alabilmiştim nede umduğum gibi Toprak'ın o güler yüzüyle karşılaşabilmiştim. Hayatım tam hızıyla mutsuzluk şehrine yuvarlanmaya devam ediyordu.

"Rabia?"

O anda Toprak'ın sesini duymam sanki beni, milyonlarca parçalara bölünmüş kalbimin arasından bir cımbız edasıyla çekip çıkarmış gibi hissetmiştim. Hemen oturduğum kaldırımdan ayağa kalkıp ellerimi göz yaşlarımı temizlesinler diye yüzüme yönlendirirken hızla arkamı döndüm. Toprak'ın beni bu halde görmesi en son isteyeceğim şeylerden biri bile değildi.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin