"Baba,"
"Efendim kızım?,"
"Ben büyüyünce deli doktoru olacağım ve ilk önce seni iyileştireceğim," dedi dört yaşındaki halim.
O gün ben babamın kucağındaydım ve mutluydum. Sıcacık evimizdeydik ve mutluydum. Dahası annem de yanıbaşımızdaydı ve mutluyduk.
"Sen babaya deli mi diyorsun?"
"Değil misin?" deyip güldüm.
"Babalara deli denmez,"
Her zamanki gibi haklıydı. Yüzümü astım. "Tamam baba,"
"Ama ben senin en büyük hastan olabilirim," dedi babam beni kucağından indirip gıdıklayarak. O anda attığım kahkaha sanki bir daha hiç atmayacakmışım gibi gür ve canlıydı.
Ve bir daha asla öyle gülemedim.
"Ağlama artık Derin," dedi Rüzgar bana bir peçete uzatarak. O söyleyene kadar ağladığımın farkında bile değildim. Sanki benden bağımsız birileri gözlerimden aşağı kovalarca su döküyor gibiydi.
"Ölmüş müdür?" diye sordum burnumu çekerken.
"Sanmam. Kurşun tehlikeli yerlere isabet etmemiş."
"Keşke ölse,"
Bunu söylerken içimden kopup düşen acı kütlesi adeta omuzlarıma binip beni arabanın koltuğuna gömdü. O kütleye karşı çıkamayacak kadar yorgundum. Öylece durup Rüzgar'a baktım. Düşünceli görünüyordu.
Bana bir şey söylemeyip sadece sustu. Onun sessizliğine eşlik edip bende sustum. Zaten tek istediğim de buydu. Biraz sessizlik...Çok geçmeden arabanın içini Rüzgar'ın çalan telefonun sesi doldurunca sessizliğin bile, o kadar kolay elde edilemeyeceğini anladım.
Rüzgar hiçbir şey söylemeden telefonu açıp kulağına tuttu. Telefonu açmıştı ama hâlâ susuyordu. Telefonun ucundaki her kimse ve Rüzgar'a her ne söylemişse hızlanan arabadan bunun iyiye işaret olmadığı açıktı.
Hayır, hayır, hayır. Bir olay daha kaldıramam. Lütfen!
Rüzgar arabayı birden ilerdeki yol ayrımından sola döndürdü. Bakışlarım arabanın ibresine değince yüzseksene doğru yaklaşıyor olması kalp ritimlerimle doğru orantılıydı. Rüzgar telefonunu hızla torpidoya atıp sertçe kapattı torpidonun kapağını.
"Noldu?" diye sordum. Ama korkudan sesim o kadar kısık çıkmıştı ki, kendim bile duymakta zorluk çekmiştim.
"Rüzgar?"
Rüzgar bana bakıp "Hiçbir şey sorma. Sadece sus ve yanımda olduğunu bana hissettir," deyip önüne döndü.
Söylediklerini akıl çemberimden geçirip göz yaşlarımı sildim. Rüzgar'ın, vitesin üzerinde olan elinin üzerine elimi koyup "Yanındayım," dedim demesine ama aklım allak bullak olmuştu. Rüzgar'ı neyin bu kadar sarsabileceğini çok merak etmiştim. Onun gibi sağlam görünen bir adamı ne bu kadar sarsmış olabilirdi ki?
Araba birden durunca Rüzgar benim inmemi bile beklemeden indi arabadan. Elimin altından kayan eli sanki ruhumdan bir şeyler çalıp gitmiş gibiydi. Onun eline hemen alışmak gerçekten tuhaf bir histi. Hemde çok tuhaf!
Bende hızla arabadan inip koşarak Rüzgar'a yetiştim. Tekrar elini tutup geldiğimiz yere baktım.
"Ruh sağlığı merkezi."
Rüzgar'ın annesine gelmiştik. Şimdi her şeyi anlamıştım. Rüzgar'ın titreyen çaresiz sesinin bende aradığı desteği şimdi anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...