Hayatım boyunca hep, kötülüklerden uzak mutlu bir yaşam sürmek istemişimdir. Kim istemez ki? Annem babam yanımda olsun, sıcak ve mutlu bir ailem olsun. Dünyada kötü şeyler olsa dahi biz gülüşlerimizin arkasına saklanalım. Kocaman kocaman gülüp sonra da gülüşlerimize saklanırız ve kimse bulamaz bizi. Ama maalesef bir şeyi ne kadar çok istersen hayat sana onu vermiyormuş. İnsan, hayatın ona verdiklerinden ibaretmiş. Ben geçte olsa bunun böyle olduğunu anlamıştım. Ne demiş Dostoyevski, "Biz insanlar feleğin lanetine uğramışız, yaşamımız ta baştan kötülüğe bulaşmış." Bende ta baştan feleğin lanetine uğramışken neden iyi şeyler olsun ki? İyi şeyler olmayacak. Aksine kötü, daha da kötü şeyler olacak.
"Derin! Uyan!"
Aklımın zeminlerine Rüzgar'ın kadifemsi sesi dolarken yavaşça açtım gözlerimi. Göz kapaklarımla sanki kilolarca ağırlık kaldırıyomuş gibiydim. Onları açık tutmak şuan yaptığım en zor işti.
"İyi misin?" diye sordu Rüzgar. Ona baktığımda bir iki metre uzağımda zincirlenmiş haldeydi. Hemen kendime gelip son olanları hatırladım. Ellerime bakınca benim de ellerimde tıpkı Rüzgar'ınkiler gibi zincirlerin olduğunu gördüm. Rüzgar'a cevap vermeyip etrafa bakındım. Etrafta pek ışık yoktu ama yine de nasıl bir yer olduğunu görebiliyordum. Belki bir depo belki de bir evin bodrumu gibi bir yerdi. Klasik türk dizilerindeki o insanları kaçırıp getirdikleri yerlere benziyordu birnevi.
"Derin, iyi misin diye sordum?" dedi tekrar Rüzgar. Ona bakıp "İyiyim," dedim.
Yavaşça ayağa kalktım. Ben kalkınca zincirler de benim bileklerimle doğru orantılı bir şekilde yükseldiler. Yaklaşık bir metre uzunluğundaydılar. Bakışlarımı Rüzgar'a çevirince onun zincirlerinin de uzun olduğunu gördüm. Bu duruma bir anlam veremesem de ona doğru yürümeye başladım. Ben ilerledikçe zincir de benimle geliyordu.
Rüzgar da bana doğru gelmeye başladı. "Çok zekice değil mi?" diye sordu. Neyden bahsettiğini anlamamıştım. Kolunu kaldırıp "Zincirler," dedi. "Bence çok zekice. Muhtemelen birbirimize değmemiz imkansız. Çok yakınlaşacağız ama hiçbir zaman değemeyeceğiz."
"Neden değmek isteyelim ki?" diye sordum.
Rüzgar gülüp "Bizi birbirimize aşık sanıyorlar unutma," dedi.
Birbirimize zincirlerin izin verdiği kadar yaklaştık. İkimizin de kolları geride kalmıştı ve aramızda yaklaşık bir karış mesafe vardı. Nefesini hissedebiliyordum. Bir nefes kadar yakın, bir o kadar da uzaktı bana. Rüzgâr'ın gözlerinin içine bakıp "İyi ki aşık değiliz birbirimize. Yoksa bu zincirler bize azap olurdu," dedim.
Rüzgar kafasını sallayıp "İyi ki," dedi.
O sırada duyulan ayak sesleriyle bir adım geri gittim. Yanımıza yaklaşan adamlara baktım. Bu adamları hayatımda ilk defa görüyordum. Rüzgar'a baktım. Onun da ilk defa gördüğü her halinden belliydi."Kimsiniz siz?" diye tısladı Rüzgar.
Adamlardan biri "Tanışacağız," dedi bana doğru gelirken. Adam bana doğru geldikçe ben geri geri gidiyordum.
"Uzak dur ondan!" diye bağırdı Rüzgar zincirlerin sınırını zorlayacak derecede bize doğru atılarak. Adam ona bakıp "Bu güzeller hep sizin gibi değersiz adamların oluyor. Bence bu haksızlık," dedi saçımı kulağımın arkasına sıkıştırmaya yeltenerek. Buna izin vermeyip hızla elini ittim.
"Dokunma bana pislik!" diye bağırdım.
Adam gülüp "Sakin ol güzelim. Sakin ol," dedi. Birden Rüzgar'a dönüp "Üzerinizi ararken çok ilginç bir şey bulduk," dedi. Sonra bana bakıp "Benim karım da benden gizlediği paraları oraya saklar," diye devam etti sözlerine. O anda aklıma Rüzgar'ın annesinin mektubu gelince kalp atışlarım en şiddetli halini aldı. O mektubu Rüzgar'dan sakladığımı kimse bilmemeliydi. Ama artık çok geçti sanırım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...