ABİS: Bölüm 33

346 32 44
                                    

Hayatınız sizin gözlerinizin önünde kayıp giderken onu durdurmaya çalıştıysanız eğer, ta baştan yaptığınız şeyin kocaman bir hata olduğunu, hayatınızın kuyruğuna takılıp kaydığınızda anlayacaksınız. Başından beri anlattığım kötü başlayıp şahane bir aşka dönüşen bu hikayenin tepetaklak olduğu kısımlara hazır mısınız?

Hayır...

Hazır olduğunuzu sanmıyorum. Çünkü benim zihnim bile, o akşamdan sonra olanları hatırlamaya hazır hissetmiyor.

Gözlerimi kapayıp zihnimdeki takvimleri karıştırmaya devam ettim.

23 Aralık.

Rüzgar'ın doğum gününün sabahı...

"Günaydın." diye karşılandım Rüzgar tarafından. Sesindeki naiflik ruhumu okşarken içimde bir yerlerde biraz mutluluk kırıntısı aradım. Yavaşça koltukta dikleşip bulunduğum yere baktım. Tanıdık gelen ev, zihnimin biraz daha uyanmasıyla iyiden iyiye netleşirken "Günaydın." diye mırıldandım. "Neden burdayız?" Şuanda Rüzgar'la ilk zamanlarımızı geçirdiğimiz dağ evinde olmak içimde garip hislerin oluşmasına neden olmuştu. Kafam ilk zamanları hatırlarken ruhum bu zamanda kilitli kalmak istiyordu.

"Başbaşa kalırsak gönlünü daha kolay alırım diye düşündüm." dedi Rüzgar koltuğun önünde hâlâ diz çökmüş ve hafif sıyrıklar olan yüzünün arkasından gülümseyerek. Yavaşça yattığım yerden dikleşip ondan tarafa döndüm. Koltukta oturur bir pozisyon almış ve tamda gözlerinin içine kilitlemiştim bakışlarımı. Elimi kaldırıp yüzündeki yaralarda gezdirirken "Değdi mi?" diye sordum. Rüzgar'ın tebessümü yüzünde solarken sessiz kaldı. "Değdi." dedi içinden geçip giden acıları tarumar ederek. "Hemde öyle bir değdi ki. Bir daha asla senin yanına yaklaşmayacak." Gözlerimi hafifçe devirip bakışlarımı tekrar Rüzgar'ın kahverengi ormanlarına çevirdim. "Sorun gerçekten bu mu? Ben miyim senin kavgan?"

Rüzgar ellerimi iki avucunun içine alıp onları adeta bir kafes gibi sardı. Bakışlarımı birbirini bu denli tamamlayan ellerden alamadım bir süre. Zihnimin tozlu raflarından bir adet tuval çıkarıp usta bir sanatçı gibi çizdim bu görüntüyü tuvale. Ve tekrar kaldırdım tozunu hiçbir zaman almayacağım rafa.

"Sen benim sadece kavgam değilsin. Sen benim her şeyimsin. Bunu anlaman lazım artık. Seni berbat bir hayatın içine çekip kendi bataklığıma saplayacaktım. Belki seni bir hiç uğruna ölüme götürecektim. Bu koskoca karanlıkta seni boğacaktım. Ama hiçbir şey planlandığı gibi gitmedi. Sen bu koca karanlığı güneş gibi aydınlattın. Sen benim kalbimde daha önce hiç açmayan çiçekleri açtırdın. Şimdi sen söyle. Ben sana bu kadar aşıkken nasıl dayanabilirim başka bir adamın da sana bu şekilde bakmasına?"

Rüzgar'ın uzun ve anlamlı konuşmasını dinlerken gözlerim dolmuş, içimin acı sularında kayıklar ufuklara doğru yelken açmışlardı. Karanlık hafif hafif dağılırken yerini bambaşka bir karanlık almaya hazır gibiydi. "Nerden biliyorsun bana karşı hislerinin olduğunu?" diye sorduğumda "Çünkü sana, benim sana baktığım gibi bakıyor. Bunu görmemek için kör olmak gerekir." diye cevapladı sorumu.

"Beni bu kadar seveceğin ne yaptım?"

"Senin bir şey yapmana gerek kalmadı. Kalbim her şeyi tek başına yaptı zaten."

Ellerimi Rüzgar'ın elinden çekip göğsüme bağladım. Çelişkili ve kısık çıkan sesimle bakışlarımı Rüzgar'ın kahverengi ormanlarına yoğunlaştırdım. "Ya bir gün seni bırakıp gidersem?" diye sordum içimden kopan büyük bir acı kütlesini görmezden gelerek.

"Sen beni bırakıp gitmezsin." dedi bir elini yanağıma çıkarıp baş parmağıyla yanağımı okşayarak.

"Ya gidersem?" dedim yanağımda olan elini tutup kendimden uzaklaştırırken. "Her şeyi yakarsın, beni yakarsın." Bakışlarımı yere indirip sessiz kaldım. Rüzgar da bu cümlesinden sonra biraz sustu. Kısa bir sessizlikten sonra içimi kasıp kavuran şu sözleri sarfetti.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin