Gözlerimi açtığımda bana çok yabancı bir yerde uyanmıştım. Nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. Aklıma birden dün yaşadıklarım dolunca gözlerimin dolmasına engel olamadım. Yavaşça yattığım yataktan doğrulup etrafa bakındım. Bir evdeydim. Ama kimin evinde?
"Rüzgar." dudaklarımdan dökülen o zehirli isim göğsümün sol tarafında etkisini gösterip nefesimi kesti. Gözlerimi odanın kapısına çevirip sabırla kapıdan içeri Rüzgar'ın girmesini bekledim. Çok geçmeden benim umutlu bakışlarım eşliğinde kapı açıldı. Ama hayır gelen Rüzgar değildi.
"Savaş?"
Savaş elinde kahvaltı tabağıyla gülümseyerek yanıma geldi.
"Adımı unutursun sanıyordum."
Gülümsemesi o kadar büyüktü ki beni bile gülümsetmeyi başardı.
"Duyduğum bir şeyi unutmam kolay olmuyor." dedim Savaş yanıma otururken.
"Daha iyi misin?"
İyi falan değildim ama hepimizin her zaman yaptığı şeyi, yani kötüyken hiçbir şey olmamış gibi iyiyim demeyi, başardım.
Savaş kahvaltı tabağını bana uzatıp "Evde bunlar vardı." dedi.
"Gerek yoktu. Ben eve gidince yapardım kahvaltımı. Teşekkür ederim."
Savaş tekrar kocaman gülümseyip "Rica ederim." dedi.
Gerçekten dünyada böyle insanlar kalmış mıydı?
Yavaş hareketlerle bana getirdiği kahvaltılardan yemeye başladım. Yaptığı omlet çok lezzetliydi.
"Beğendin mi?" diye sordu.
Beğendiğim yüzümden okunuyordu ama insan yine de kendi yaptığı bir şeyin taktir edilmesini gerçekten istiyordu.
"Evet çok güzel." dedim.
Savaş biraz yerinde kıpırdanıp "Derin." dedi.
Ona doğru baktım. Ne söyleyeceğini tahmin ediyordum ama yine de susup onun konuşmasını bekledim.
"Dün gece ne oldu?" diye sordu.
Kahvaltı tabağımı yavaşça yana bırakıp Savaş'a döndüm.
"Her şey için çok teşekkür ederim Savaş. Yani sen olmasan belki o soğuk zeminde uyanacaktım. Beni misafir ettin. Kahvaltını paylaştın. Bunlar için gerçekten sana borçlandım. Ve emin ol borcumu en kısa zamanda öderim."
"Derin ne borcu Allah aşkına. Borçun falan yok bana. Sen bana seni bu kadar kötü hale getirecek ne yaşadın o evde onu söyle."
"Seni daha tanımıyorum Savaş. Kusura bakma. Söyleyemem."
Hızla ayağa kalkıp "Her şey için çok teşekkür ederim. Şimdi gitmem lazım." deyip evde çıkış kapısını aramaya başladım. Savaş'ta peşimden gelip "Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Çıkış kapısını bulabilirsem eve."
Savaş kolumdan tutup beni kendine çevirdi "Evimin labirent gibi olduğunu söylerler." deyip sırıttı.
Beni çıkış kapısına doğru yönlendirip "Seni ben bırakacağım. İtiraz kabul etmiyorum."
Ona başımı sallayıp motoruna doğru ilerledim.
"Arabayla gidelim. Daha rahat edersin." dedi beni arabasının olduğu yöne doğru yönlendirerek. Beni yönlendirmesine izin vererek arabaya bindim. O da arabanın etrafından dolaşıp sürücü koltuğuna oturdu. Arabayı çalıştırıp yola koyuldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...