"Hadi hadi çabuk ol!" diye bağırdım kahkaha atarak. O kadar çok ıslanmıştıkki bir an önce şömineye koşmamız gerekiyordu. Rüzgar beni tekrar kucağına alıp "Demesi kolay küçük hanım." dedi. Evet gerçekten de demesi çok kolaydı.
Şöminenin önüne geçtiğimizde ikimizden de sular damlıyordu. Rüzgar beni yere oturtup "Beğendin mi yaptığını şimdi üzerimizi değişmemiz gerecek." dedi yanıma otururken. Islak saçlarına elimi daldırıp "Çok yakışıklı oldun." dedim gülünce sanki hatamı gizleyecekmişim gibi. Rüzgar iki elini arkasına koyup alaycı bir gülümseme takındı.
"Ben hep yakışıklıyım."
Bu söylediği gözlerimi devirmeme neden olmuştu. Evet hep yakışıklıydı ama biraz mütevazı olabilirdi canım.
Üşüyen ellerimi şömineye yaklaştırdığım sırada Rüzgar ayağa kalkıp "Bize giyecek bir şeyler bulmalıyım." dedi ve salonun sol tarafında bulunan dolaba doğru yürümeye başladı. Dolaptan kendine bir kazak ve bir pantolon çıkartıp kenara koydu. Benim içinse burdan görebildiğim kadarıyla bir tayt, uzun lila rengi bir sweatshirt ve bir sürü ıvır zıvır çıkarmıştı. Dolaptan aldıklarını bana getirip "Umarım kendin giyinebilirsin." dedi. Evet kendim giyinebilirdim ama bunlar kimindi? Çok kuvvetli bir tahmine sahiptim ama Rüzgar'ı üzmek istemediğim için bu tahminimi dile dökmemiştim.
Rüzgar tahminimce banyonun olduğu kapıya doğru ilerlerken ondan duyduğum "Of" sesi yüreğimi burkmuştu. Galiba annesinin ve babasının eşyalarını giyecektik şuan. Bu Rüzgar için dayanılmaz bir şey olmalıydı. Onu çok iyi anlıyordum. Hatta onu bir tek ben bu kadar iyi anlayabilirdim çünkü onunla aynı şeyi yaşamıştım. Bende annemi kaybetmiştim ve bu o kadar acı verici bir şeydi ki buna hâlâ nasıl dayandığımı anlayamıyordum.
Zor da olsa üzerimdeki ıslak kıyafetlerden kurtulup küçücük salonda biraz yürümeye çalıştım. Tam anlamıyla diklenemiyordum çünkü karnımdaki dikişler yüzünden canım yanıyordu. Ama birkaç adım da olsa yürümek bana iyi gelmişti. Salonda duran aynanın önüne doğru adımlayıp kendime baktım. Islak saçlarım ve ben, biraz fazla yorgun gözüküyorduk. Üzerimdeki sweatshirtü yukarı kaldırıp ıslanmış sargıma baktım. Galiba bu sargının değişmesi gerekiyordu. Gelirken eczaneye uğradığımızı hatırladım o anda. İllaki Rüzgar yaram için bir şeyler almıştır diye düşündüm. Mutfakta duran poşetlere gitmeden önce Rüzgar'ın hâlâ banyoda ne yaptığını merak etmeden duramıyordum. Kambur belimle banyo kapısına doğru ilerleyip kapıyı tıkladım.
"Rüzgar?"
Seslenmeme bir yanıt alamayınca kapıyı daha sert tıklattım. Ama yine bir cevap alamamıştım.
"Rüzgar bak giriyorum." diye seslendim. Ama yine bir cevap alamayınca yavaşça kapıyı açmaya başladım. Kapı açıldıkça içimdeki endişe kat sayısı daha da artıyordu. Kapı ardına kadar açılınca gördüğüm manzara kalbime kanın pompalanmasını zorlandıracak derecede üzmüştü beni. Rüzgar ıslak kıyafetlerle banyonun zeminine oturmuş babasının eşyalarına bakıyordu.
Banyoya çıkan bir basamağı kapının kenarlarına tutunup zorla çıktıktan sonra hızla Rüzgar'ın yanına gidip oturdum.
"İyi misin?" diye sordum endişenin elli tonunun da hakim olduğu sesimle.
Rüzgar bana cevap vermeyip kafasını geri yasladı. O sırada yüzünün bana dönük tarafından bir damla yaş süzülüp yere damladı. O anda kendimi o yaşa hapsedip bende dökülebilirdim yanaklarından. Onun gözünden düşen yaş, benim intiharımla eş değerdi.
"Annem gibi olmuşsun." dedi ağlamaklı sesiyle. Canının yandığı o kadar barizdiki, o anda bizi yağmura çıkaran aklıma milyonlarca küfürü dizmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...