ABİS: Bölüm 27

408 61 73
                                    

Hayat.

Sadece beş harften oluşan bu kelimenin etrafında pervane olup bütün ömrümüzü onu güzel yaşayabilmek için mücadele ederken harcadığımızı fark ettim. Ve bunu da şuan bahçede, Rüzgar'ın dizine uzanmış bir şekilde akıl süzgecimden geçiriyordum. Kimi insanların güzel yaşamak için mücadele ettikleri hayatı ben sadece yaşamaya çalışarak
geçiriyordum. Dudaklarımdan histerik bir gülümseme peydah olduğunda sallanan koltukta kafası geri yaslı olan Rüzgar tahminimce dikleşip bana baktı. Bunu saçımı okşayan elinin durmasından ve salıncağın biraz hareket etmesinden anlamıştım.

"Noldu güzelim?" diye sordu merak dolu sesiyle.

"Hiç." dedim ama içimden "Beni öldürmeyi başarana ödül koymak gerek." diye geçirmiştim.

"Belkide koymuşlardır. Ben bu kadar saldırıya başka bir neden bulamıyorum da. Hayır yani senin öldürülmen demek benimde öldürülmem demek."

Her zamanki geveze iç sesim konuşmaya devam ederken onu susturup düşüncelerime odaklandım. Rüzgar'la tanıştım tanışalı hep birileri tarafından öldürülmeye çalışılıyordum. Hayatımın Rüzgar gibi mükemmel bir varlıkla kesişmesinin cezasıydı bu sanırım. Gülü seven dikenine katlanır tarzında da betimlenebilirdi şuan içinde bulunduğum durum.

"Neden güldün?" diye üsteledi sorusunu. Sesi yumuşaktı. Sanki biraz bile sesini yükseltse kırılıp gidecekmişim gibi bir psikolojiye bürünmüştü.

"O adamı ambulansın götürüşü geldi aklıma. Hep paramedik olmak istemiştim. Genç bir paramedik görünce kendimi hayal ettim birden." dedim içimden geçenlerle alakasız olarak. Yavaşça Rüzgar'ın dizinden kalkıp sallanan koltukta bağdaş kurup ona döndüm. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde onun da güldüğünü görmüştüm. "Neden gülüyorsun?" diye sordum harkulade gülümsemesinin peydah olduğu yüzüne bakarak.

"İstersen olabilirsin. Sen iste ben biricik karımı tıp bile okuturum."

Güldüm. Evet daha saatler öncesinde kafama dayanmış bir silahla burun buruna olmanın şokunu atlatmıştım. Galiba bu tarz olaylara alışmış, daha etkilenmiyordum.

"İsterim tabiki. Ama bunun için üniversite sınavına çalışmam gerekecek. Ders çalışmayı seven bir kız olmadım hiç." dedim gözlerimi devirerek.

Rüzgar başımı ellerinin arasına alıp alnıma küçük bir öpücük kondurdu. "Sen merak etme. Özel üniversiteler zenginler için var." diyip göz kırptı. Ellerimi göğsümde birleştirip dudağımı bükerek konuştum. "İşte bu haksızlık. Devlet üniversitesine girmek için gecesini gündüzüne katıp çalışanlar da var. Baba parasıyla yada koca parasıyla üniversite okuyanlarda. Ben ikinci kategoriden olmak istemiyorum. Eğer sınava gireceksem çalışıp emeğimin karşılığını almayı tercih ederim."

Rüzgar bu haklı isyanıma gülmekle yetinirken o sırada yanımıza gelen Toprak ve genç bir adama döndü bakışlarım. Oturduğum yerde oturuşumu düzeltirken üzerimdeki siyah pijamama kaydı bakışlarım. Ben hâlâ neden pijamaylaydım?

"Sonunda yengemizle tanışma şerefine nail olabildiğim için çok mutluyum."

Tanımadığım adam bana elini uzatınca kısa bir süre eline baktıktan sonra sıkmak için elimi kaldırmıştım ki adamın bana uzattığı elini başka bir el doldurunca elin sahibine baktım.

"O da tanıştığına memnun oldu Yiğit." dedi Rüzgar Yiğit'in elini sıkarak.

Yiğit gülüp "Buna n'olmuş böyle Toprak?" dedi yanda sırıtan Toprak'a bakarak. Toprak gülüp "Ne olduğu belli değil mi abi?" diye cevap verdi.
O sırada elinde kahve fincanlarıyla bize doğru gelen Nergis'le hepimizin bakışları ona döndü.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin