Bir hayat en fazla ne kadar karışık bir hâle dönüşebilirdi? Her sabah dümdüz bir yolda yürümek için açtığım gözlerimi her gece dolamlaçlarla boğuşup kapatan benden başka birilerinin olduğunu düşünmüyordum. Çoğu insanın hayatındaki yollar, sadece ufak kıvrımlardan oluşurken benim dolambaçlı yollarımın üzerinde binlerce tuzak ve hile vardı. Bunun bir haksızlık olduğu düşüncesinin çok kısa bir sürede aklımdan geçip gitmedine izin verdim ve hafiften gözleri sulanan Savaş'a baktım. Hafiften vuran güneş göz yaşını parlarken "Ne dedin sen?" diye sordum Savaş'a doğru ilerleyip.
"Duydun işte." dedi ellerini iki yana açıp. "Aşık oldum sana. Seni ilk gördüğüm andan beri sürekli aklımdasın. Sürekli seni düşünüyorum."
"Sen ne dediğinin farkında değilsin." dedim susması için ellerimi havaya kaldırarak ama o devam etti.
"Ağzımdan çıkan her şeyin farkındayım ben."
"Peki ya evli bir kadına aşık olduğunun da farkında mısın?" diye bağırdım. İçimdeki öfke dağlar kadardı artık. Böyle bir şeyin şakası dahi yapılmamalıydı. Bu, Rüzgar ve Savaş'ı birbirlerine sonsuza dek düşman edecek bir mesele halini almaya başlıyordu ve benim bu saçmalığa bir an önce dur demem gerekiyordu.
"Evli olduğunu televizyondan öğrendim ama bunun için artık çok geçti." diye mırıldandı.
İki elimle kuvvetli bir şekilde Savaş'ı göğsünden itip "Sende tıpkı baban gibisin." diye tısladım. Söylediğim şeyi kendi sesimden duyunca ne büyük bir pot kırdığım gerçeği hınzırca boğazıma yukarı tırmanıp beni nefessiz bıraktı. Ona cevap vermemek için ondan kaçtım ve eve doğru ilerlemeye başladım. Savaş kendini toparlayıp hızla peşimden geldi. Beni kolumdan yakalayıp kendine çevirdi, bakışlarını yüzüme sabitleyip tamda sorması gereken soruyu sordu.
"Babam ne alaka? Sen benim babamı nerden tanıyorsun?"
Onun bu sorusuna cevap vermeyip hızla kolumu elinden kurtardım. Kırdığım pot yüzünden artık hiç peşimi bırakmaz ve bu sorunun cevabını alana kadar sürekli karşıma çıkardı. Ama yinede ona cevap vermeyip eve doğru ilerlemeye başladım. Peşimden gelecekti ki aramıza giren babamla beni bir kez daha durdurması mümkün olmamıştı.
"Hayırdır delikanlı?" diye sorduğunda babam, ben çoktan evin kapısından içeri girmiştim.
Salonun ortasında gözlerini bana diken Leyla hanıma hiç bakmadan hızla merdivenlerden yukarı tırmanmaya başladım. Burası benim babamın eviydi ve hiçkimseye hesap vermek zorunda değildim. Hızla Rabia ve Sude'nin odasına girip sertçe çarptım kapıyı arkamdan. İkisin de bakışları aniden bana dönerken sinirle gidip yatağa sert bir tekme geçirdim.
"Aptal!" diye bağırdım.
"Noldu?"
Rabia ve Sude hızla oturdukları yataktan kalkıp yanıma geldiler. Odanın içinde dört dönüp "Keşke o kaldırımda uyansaydım. Sen niye beni evine alıp götürüyorsun ki? Çok merak etmişmiş beni. Bak baak. Bide aşık olmuş. Aptal herif!"
Rabia, odanın içini bilmem kav kez dolandıktan ve Savaş'a saydırdırdıktan sonra kollarımdan tutup beni durdurdu. Gözlerimin içine bakıp "Noluyor Derin? Ne evi ne aşkı? Ne diyorsun sen?" diye sordu.
Hızla ellerinden kurtulup bana merakla bakan iki çift göz karşısında ellerimi saçlarıma daldırıp küçük bir el hareketiyle açık olan saçlarımı geriye attım.
"Savaş'la karşılaştım kapıda. Günlerdir bana ulaşmaya çalışıyormuş. Beni çok merak etmişmiş."
"Peki aşk ne alaka?" diye sordu Sude. Ona pek bir şey anlatmadığımız için konulara hep yabancıydı ve muhtemelen hiçbir şey anlamıyordu. Bakışlarımı Rabia'ya çevirip "Savaş bana aşık olduğunu söyledi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...