ABİS: Bölüm 29

351 52 47
                                    

Hiçliğin uçurumlarında yuvarlanan ruhumu kurtarmak için peşinden salladığım ip sanki ayağıma dolanmış beni de uçuruma çekiyormuş gibi hissediyordum. Dileme vurduğum sükûtun zincirleri dilimi kesiyor ama ben yine de onları çıkarıp konuşmaya yeltenmiyor, sadece Ümit Beyin Savaş'a mantıklı bir açıklama yapmasını bekliyordum.
Savaş iyiden iyiye babasına yaklaşınca keşke burada unutulsam diye geçirdim içimden.

''Noluyor burda? Benden ne saklıyorsunuz?''

Ümit bey, oğlunun soru işaretleriyle dolu gözlerine bakarken aklında ona ne söylemesi gerektiğini düşünüp kafasından geçenleri uygun cümlelere dökmeye çalışıyordu. Bu, her halinden belliydi ama onun aksine ben bu konu hakkında değil konuşmak düşünmeyi dahi reddediyordum. Savaş, bir iki adam geri gidip ikimizle de göz teması kurdu. ''Biri bana burda neler döndüğünü anlatabilir mi artık?'' dedi sinirle soluyarak. Ümit Bey, Savaş'a doğru adımlayıp ''Oğlum senden bir şey sakladığımız yok. Bu güzel bayanla bir iş görüşmesi yapıyorduk sadece.'' dedi.
Hadi ama Ümit! Başka yalan mı bulamadın? diye konuşan iç sesimin şuan bir film izliyormuşçasına çekirdek kola yaptığından neredeyse emin gibiydim. Savaş sinirle babasına yürüyüp ''O yüzden mi Derin bana tıpkı baban gibisin dedi? Bana yalan konuşma baba! Ne saklıyorsunuz benden?'' diye bağırdı sinirle. Ümit Bey sinirli bakışlarını bana çevirdiğinde bakışlarımla ''Ne, yalan mı?'' dedim ama sanki o da sinirli bakışlarını değiştirip ''Babasının oğlu.'' demiş gibi hissetmiştim. Bu sessiz diyalog tüylerimi diken diken ederken burada daha fazla kalmamam gerektiğini kendime hatırlatıp iki elimi de göğsümün üstüne kaldırıp ''Sohbetinize doyum olmaz ama ben artık gideyim." dedim ve çıkış kapısına doğru ilerlemeye başladım. Savaş'sa bakışlarını babasına çevirip ''Bu konu burda bitmedi. Konuşacağız" dedi ve benim peşimden gelmeye başlamasıyla gözlerimi devirip okyanuslarım ve gökyüzümü birbirine katıştırdım.

Kapının önüne çıktığımda ilerde beni bekleyen taksiye doğru ilerleyecektim ki Savaş'ın kolumdan tutup beni durdurmasıyla olduğum yerde kaldım. ''Derin.'' dedi Savaş beni kendine doğru çevirirken. İsmimi her söylediğinde yüzünde beliren o görüntü sanki zehirli bir şeymişim gibi bir ifade katıyordu yüzüne.

Bakışlarımı Savaş'ın yakışıklı yüzünde gezdirdim bir süre. Ne Savaş ne de Rüzgar annelerine benziyordu. ikisi de daha çok babalarına benzeyen adamlardı. Öyle ki ben bile daha çok benziyordum annelerine.

Savaş simsiyah gözlerini yüzümde dolaştırırken ''Konuşmamız lazım.'' dedi.

''Hayır Savaş. Konuşacak bir şey yok.''

"Lütfen. Sana kendimi anlatmama izin ver."

Savaş'ın bu yoğun isteği yavaş yavaş canımı sıkarken elimle ilerde beni bekleyen taksiyi işaret edip "Taksi bekliyor." dedim. Savaş gösterdiğim yöne bakıp kocaman adımlarını taksiye doğru ilerletti. Hızla cebinden bir tomar para çıkarıp taksiciyi göndermesini seyrederken tekrar yanıma gelip "Artık taksi beklemiyor." demesine kaşlarımı çattım. "Böyle yaparak mı dinleteceksin kendini?" diye sordum sinirle.

"Lütfen Derin. Bir yerde oturalım. Sadece bir saatini ayır bana. Ben kendimi anlatayım. Ondan sonra sen bana gelmedikçe senin karşına asla çıkmam." Karşıma çıkmayacak olması cazip bir teklif gibi gelirken ellerimi saçıma daldırıp "Tamam ama bir şartım var." dememle birlikte Savaş "Tamam kabul." dedi. Savaş'ın bu hali beni hafifçe güldürürken gözlerinde oluşan bu ışıldamaya şahit olmak anında gülüşümün yok olmasına neden olmuştu. Savaş bunu fark etmiş olacak ki bakışlarını hemen yanımızda duran arabasına çevirip ''Sakin bir yere gitsek daha iyi olur.'' dedi.

Yerimden kıpırdamayıp ''Beni susturdun ama şartımı söylemek istiyotum.'' dedim. Savaş tekrar bana bakıp dinlediğini belli eden bir yüz ifadesi takındıktan sonra. ''Bugün burada ne işim olduğuna dair tek bir soru bile sormayacaksın. Bunun cevabını çok merak ediyorsan içerdeki adama sor ve ondan öğren.'' dedim en ciddi ve kararlı sesimi takınarak. Savaş hafifçe başını sallayıp arabayı işeret etti. Bende adımlarımı arabaya yönlendirip soför koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Savaş arabayı çalıştırıp şuan bulunduğumuz yere çokta uzak sayılmayan sahile doğru sürdü. Başımı cama yaslayıp yol boyunca sesimi ve aklımdaki bütün düşünceleri zihnimin mahzenlerine kilitledim.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin