ABİS: Bölüm 10

3.8K 367 73
                                    

Kimileri için yaşamak çok basittir. Belli bir düzene alışıp o düzeni korumak benim gibi olmayanlar için gayet sıradan ve basit bir uğraş gibi olabilir. Ama benim düzenli bir hayat sürebilmem demek 'mucizelere şahit oldum' demek gibi bir şey olurdu sanırım. Bunu, babamın kızını bahçede, hiçbir şeyden habersiz oyun oynarken görene kadar hiç düşünmemiştim. Onun için hayat bu evden ve ona hizmet eden bu insanlardan ibaret olsa gerekti. Gayet düzenli ve monoton bir hayat...

Adımlarımı henüz adını bilmediğim yaklaşık altı yedi yaşlarında olan bu kıza çevirdim. Ona doğru gidiyordum ama ne söyleyecektim? Belki de "Merhaba. Ben senin üvey ablanım. Ne berbat bir babamız var öyle değil mi?" diye söze başlayabilirdim. Ya da "Hey ufaklık! Dikkat et de baban yarın öbür gün seni de terkedip gitmesin!" de diyebilirdim. Ama tabiki ağzımdan kuru bir "Merhaba," dan başka bir mırıltı çıkmadı.

Küçük kız anında bana bakıp güzel ve incecik sesiyle "Merhaba?" dedi.

"Ben buralardan geçiyordum ve seni gördüm. Ne kadar güzel oyuncakların var."

"Teşekkür ederim. Hepsini bana babam aldı."

Kız sıcak ve sevgi dolu bir gülümseme ile bakıyordu bana. Onun gözlerine bakınca tamamen babama benzeyen iki çift kahverengi göz gördüm. Bu, çok ürperticiydi.

"Benim hiç böyle oyuncaklarım olmadı," dedim. Bu pekte yalan sayılmazdı. Çok oyuncağım yoktu. Babam bana sadece bir tane kukla almıştı. Onun iplerini elime alınca yalnızca ben ne istersem onu yapıyordu. Birilerini böyle yönetmek gerçekten güzel bir duyguydu. Peki ya yönetilmek?

"İstersen benimle oynayabilirsin. Gerçi biraz büyüdün ama bence oyunun yaşı olmaz."

Bu kız yaşından fazla olgun konuşuyordu. Onu kandırması umarım zor olmazdı.

Yanına gidip oturdum. Elime bir bebek alıp "Bunun ismi ne?" diye sordum.

"Bu bebeği bana babam almıştı. Adı Deniz Bebek'miş," bebeği elimden alıp yüzünü bana çevirdi. "Bence de adı Deniz olmalı. Gözlerine bak. Masmavi."

Boğazıma oturan yumruyu def etmek hiçte kolay olmamıştı. Babam hâlâ annemin adını bir yerlerde yaşatmak istiyor gibiydi. O anda onun bana söylediklerini düşünmenin sırası değildi biliyorum ama annemin ona nasıl bir oyun oynamış olabileceğini merak etmiştim.

"Ne kadar güzel bir isim," deyip derin bir nefes aldım. "Biliyor musun? Benim annemin ismi de Deniz,"

"Gerçekten mi? Benim annemin ismi Leyla, babamın ismi Çağrı ve benim ismim de Sümeyye."

Küçük kız kocaman gülümsemesiyle bana bakarken bende burukta olsa gülümsedim.

"Benim ismim de Derin. Tanıştığıma memnun oldum Sümeyye."

"Bende memnun oldum Derin abla,"

Sümeyye ile biraz oyun oynadıktan sonra bana çok acıktığını söyleyip eve girdi. Bende yavaşça onun peşinden ilerliyordum.

Aşçılarının çok iyi yemek pişirdiğinden heyecanla bahsediyordu ama ben onu pek dinliyor gibi değildim. Aklım yukarıda bir yerlerde beni bekleyen o gizemli dosyalardaydı.

"Sümeyyeciğim, ben bir lavaboya gidip geleyim olur mu? Lavabo ne tarafta?"

"Üst katta sol tarafta," dedi ve biraz düşünür gibi yaptı. Sonra gülüp "Sağ da olabilir," diye lafını tamamladı ve mutfağa girip gözden kayboldu. Onun mutfağa gidişini fırsat sayıp hızla merdivenleri tırmandım. Babamın odasını ve kasasını elimle koymuş gibi bulmayı beklemiyordum ama sanki yıllardır burada onunla yaşıyormuşçasına, kasanın yerini biliyormuş gibi hemen bulmuştum kasayı. Tek eksiğimiz şifreydi.

ABİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin