Bazen her şey planlıdır ve bir o kadar da kurallı. Yaşamak istersin ama hayatın zorlukları seni ölüme iter. Mutlu olmak istersin ama mutsuzluk diye bir kavramın olduğunu unutursun. Hal böyle olunca ne kadar daha bu hayat benim diyebilirsin ki? İnsanın kurduğu planlar ne zamana kadar ona ait olur ki?
"Bu çok saçma!" diye çemkirdim birden. Öyle bir plan yapılmıştı ki benim üzerimden bunu kabul etmemin imkanı dahi yoktu.
"Bizim işimiz zaten mantıkla değil."
Rüzgar o kadar soğukkanlı davranıyordu ki bu beni hayrete düşürüyordu. Onunla nasıl böyle bir işe kalkışırdım ben?
Ellerimi saçlarımın içine geçirip derin derin nefes aldım. Böyle bir şeyi yapmamın imkanı yoktu. Ayağa kalkıp Rüzgar'a baktım. Onu ikna edercesine ellerimi öne kaldırdım ve konuşmaya başladım.
"Bu söylediklerini yapamam Rüzgar. Ben böyle bi kız değilim. Lütfen beni buna zorlama."
O da aynı şekilde kalkıp bana baktı.
"Toprak az sonra gelir ve onun getirdiği kıyafetleri giyip üzerindeki şu paçoz giysilerden kurtul. Bu halde bir işime yaramazsın," dedi.
Ne yaparsam yapayım onu ikna edemeyeceğimi geç olmadan anlamıştım. Ama fahişe gibi davranmak midemi bulandırıyordu.
"Peki başka yolu yok mu?"
"O adamın evine başka nasıl girmeyi planlıyosun Derin? Dikkat çekersen ölürsün. Ölün bir işime yaramaz. Babandan alacağın intikamı düşün. Önce bizi içeri tıkacak delillerden kurtulmalıyız ki babandan elimizi kolumuzu sallaya sallaya intikam alalım. Anladın mı?"
Rüzgar babamdan alacağım intikamı hatırlatınca gözümü sadece bir anlığına intikam bürüdü. Ve her şey tam da o anda oldu. Toprak gelmiş ve ben tam bir fahişeye dönmüştüm. Üzerimde siyah mini bir elbise ve ayaklarımda yüksek topuklu bantlı siyah ayakkabılar vardı. Yüzümdeki makjaya ben karar versem de elbise ve ayakkabılar onların tercihiydi. Saçlarımı at kuyruğu yapıp Toprak ile Rüzgar'ın yanına indim. İkisi de beni süzerken Rüzgar "Saçlarını aç," dedi. Ona karşılık vermeyip koltukta duran ceketimi aldım ve üzerime giyindim. Bakışlarımı tekrar Rüzgar'a çevirince bana doğru geldiğini gördüm. Kıpırdamadan onun ne yapacağını anlamaya çalıştım. Tam önünde durup bana biraz baktı. Gözlerini gözlerime sabitleyip elini saç tokama yükseltti. Kalp ritimlerim de onun eliyle beraber yükselirken hareketsiz kalıp saçımı çözmesine izin verdim. O an sanki bir yıl gibi gelmişti bana. Zaman kavramı sanki çözülen saç diplerimden hiçliğe düşüp kaybolmuştu. O anda kapıdan gelen sesle her şey normale döndü. Zaman kavramı geri geldi çünkü Rüzgar artık bana değil kapıya bakıyordu.
"Takip edilmedin dimi Toprak?" dedi Rüzgar kapıya bakarken. O anda bakışlarımı Toprak'a çevirince gözlerindeki kararsızlığı gördüm.
"Hayır, sanmıyorum," dedi ama bu "evet olabilir" demekle eş değer gibiydi.
Rüzgar benden uzalaşıp kapıya doğru yürümeye başladı. Onu arkasından Toprak takip etti. Benimse kalp ritimlerim amacını aşmış bir şekikde hızlıydı. Neden böyle olduğuna anlam vermek istemesem de bana göre kesinlikle dışarıda birinin olmasındandı.
Rüzgar kapıyı açıp dışarı çıktı. O anda duyulan ses ödümün kopmasına yetmiş ve artmıştı bile. Toprak koşarak dışarı çıkarken bende onun peşinden koşmaya çalıştım. Ki bu ayağındaki apartmanlar yüzünden oldukça zordu.
"Senin burda ne işin var?"
Toprak'ın sorusuyla kimin geldiğini görmek için kapının eşiğinden baktığımda Rabia'yı görmek beni çok mutlu etmişti. Hemen de özlemiştim kardeşimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ABİS
RomanceŞiirin naiflik kattığı bir hikaye Abis. ♡ "Sevgiden kaçmak, sevmekten korkmak, ölümlü insanların yapması gereken son şey bile değildi. Sayılı günlerde misafir oldukları bu dünyada sevgiden kaçmak ve sevmekten korkmak kadar gülünç bir şey olabilir mi...