KEVIN! KEVIN!

142 20 1
                                    

Jessica'dan:

Gerçekten çok sıkılıyordum. Kızlar tek arabayla geldikleri için Katy ve Demetria da Halen'la beraber gitmişlerdi. Bende Sophia ve Liam'ın fingirdeşmelerini izlemek zorundaydım. Aslında tam "fingirdeşme" sayılmazdı. Çünkü Sophia yalnız olmadıkları için Liam da ben olduğum için rahatsızdı. Zaten bende daha fazla bu "manzarayı" izlemeyecektim.
Bıkkınlıkla yerimden kalkıp bahçeye çıktım. Salıncağa oturup derin bir nefes aldım ve gökyüzünü izlemeye başladım. Hava ilginç bur şekilde çok açıktı ve yıldızlar çok net olmasa bile belli oluyordu. Hayranlıkla gökyüzünü izlerken gözümün önünden bur yıldız kaydı. Belki yıldız değildir, benim hayallerimden bir parçadır diye düşünürken yeniden bir yıldızın kaymasıyla gözlerimi kapattım ve bir dilek tuttum. Yıldız ya da değil; ben yinede dilek tutmak istiyordum. Huzurum bozulmasın...
"Jessica? "
"Nialler?"
"Ne yapıyorsun burada?"
"Hiiiç. Öyle gökyüzünü izliyordum."
"Senin canın bir şeye mi sıkıldı? "
"Hayır desem inanacak mısın? "
"Uhm.. sence?" ikimizde kıkırdarken o da yanıma oturup benim gibi bağdaş kurduğunda başımı omzuna yasladım. Ve konuşmaya devam etti: "Liam ve Sophia mı? "
"Nereden anladın? "
"Şöyle söyleyeyim; çok belli oluyordu. Yani, sürekli onları izliyordun ve arada gözlerin dolduğunda gözyaşlarının akmasını engellemek için tavana bakıyordum."
"Nialler? Sen hiç, kendini kaybolmuş hissettin mi? Yani böyle kalbininbir yarısı sende, ama diğer yarısının olduğu yerde başka kalpler de var. Aslında ne hissettiğimi bilmiyorum. Nefret mi, aşk mı, kıskançlık mı, bilmiyorum. Bazen gerçekten kendimi çok yalnız ve kaybolmuş hissediyorum. "
"Biliyor musun? Şu anda ne hissettiğini benden başka kimse anlayamaz. "
"Anlaşılan seninde bir kalp yaran var. Dökül bakalım. " bu soruyu duyduktan sonra bir şeyler düşündüğü gökyüzüne derin derin bakmasından anlaşılıyordu. "Niall? Katy mi?" yüzünde oluşan tebessümden sonra Katy olduğunu anlatmıştım. Zaten onları ilk gördüğümde tahmin etmiştim ama emin olamamıştım. "Aslına Katy'yle ciddi bir ilişkimiz olmadı. Olacaktı ama..."
"Ama?"
"Ama ben istemedim. İstedim aslında. Ama onun kalbini kurmaktan korktum. O günden sonra bana karşı eskisinden mesafeli davranıyor."
"Bu mesafeli hali yani? Mesafeli hali böyleyse, mesafesiz halini merak ediyorum doğrusu. " ikimizde birkaç saniyeliğine de olsa minik bir kahkaha attık. "Mesafeli derken yakın bir arkadaşı gibi davranıyor. Açıkçası beni hâlâ seviyor mu, emin değilim. "
"Peki onunla konuşmayı denedin mi?"
"Birkaç kere denedim ama, konu hakkında konuşmak istemedi. Bende bir daha denemedim. Onun yaptığı gibi arkadaşımmış gibi davrandım."
"Belki cesaret edemiyordur. Katy'nin sana karşı olan bakışlarını gördüm. Sanki yaklaşmak istiyorda, yaklaşmıyormuş gibiydi. Bence Katy de senin gibi korkuyor. "
"Nasıl yani?"
"Yani... o da senin onu sevmediğini düşünüyor ve bence sana yakınlaşamıyor. İstiyor, ama o da yapamıyor..."
"Ama onu çok seviyorum. "
"Biliyorum Nialler. Ama sadece dene. Tekrar dene. Yine dene. Yine yenil. Ama daha iyi yenil. Denemekten pişman olmazsın."
"Gerçekten böyle mi düşünüyorsun?"
"Evet. Çünkü Katy, içinde yaşadığı şeyi dışınada yansıtan bir kız. Duygularını gizleyemiyor. Neden böyle davrandığını da tahmin edebiliyorum ve anlıyorum. Onunla konuşmalısın Nialler. İkinizinde kafasında soru işaretleri varken, ikinizde mutlu olamazsınız. "
"Teşekkür ederim Jessica. Ahah işe bak. Sözde ben seni rahatlatacaktım. Senden çok benim hakkımda konuştuk. " ikimizde kıkırdarken ayağa kalktım ve ben kalkınca o da kalktı. "Ben zaten rahatladım. Hangi konu hakkında olursa olsun, konuşmak iyi geliyor. Beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim Nialler." kollarını vücuduma sardığında bende kollarımı onun beline doladım. "Ne zaman ihtiyacın olursa, ben buradayım. Ve lütfen üzülme, zamana bırak."
Bu konuştuğum kişi Niall mı, emin değilim. Aslında şaşırmamam lazım. Sonuçta duygusal biri ve bu konularda çok hassas ve ciddi. "Neyse ben yatayım artık. En azından kendime bir hayrım olur." Dedim kollarımı serbest bırakırken. "Tamam, yat bakalım. İyice dinlen ve çok düşünmemeye çalış. Çok düşünmek kalbime iyi gelmiyor. Kendimden biliyorum. "
"Tamam, çalışırım. " dedim gülerek. "Sen aç mısın? İstersen bir şeyler hazırlayıp öyle yatayım."
"Yok sağol. Az önce bir şeyler atıştırdım."
"Peki, iyi geceler Nialler..."
"İyi geceler Mommy."
"Mommy mi? Nereden çıktın bu şimdi?"
"Çünkü moralim bozukken, veya konuşmaya ihtiyacım olduğunda hep yanımda annem olurdu ve sen tam bir anne gibi davranıyorsun. Annemin yokluğunu aratmıyorsun. Bu yüzden sen, benin için anneciksin. "
"Ya Nialler... Buraya geeell..." dedim ve tekrar boynuna sarıldım. ya ama bu çocuk çok tatlı. Kıyamam ki... sarı civcivim ya. Nialler'ım...
"Tamam haydi yat artık. Dinlenmem lazım. Yarın yola çıkacağız. " kollarımı ondan ayırdım ve dolan gözlerimi ellerimle sildim ve beraber içeri geçtik. Louis "siz ne yapıyorsunuz dışarıda? " dediğinde kuruyan dudaklarımı yalayıp cevap verdim. "Hiiç dertleştik biraz." dediğimde, Liam'la göz teması kurdum. Mahçup olmuştu, utanmıştı. Hayır ağlamayacağım. Ağlayıp kendimi daha da zor duruma sokmayacağım.
Gözlerimi Li'den ayırıp Loui'ye döndüm: "Loui, Kevin nerede?"
"Odamda da, neden sordun?"
"Şey, uyuyacağım. Ama bir uyku arkadaşına ihtiyacım var. Yoksa zor uyuyabilirim. Aslında bugünden dolayı biraz kötü hissediyorum. Böyle zamanlarda ihtiyacım oluyor. Normalde tabii kide tek başıma uyuyabilirim. "
"Hmm tamam da, Kevin peluş değil ki." Dediğinde kahkahama engel olamamıştım.
"Zaten onu söylemiyorum. Peluş olan Kevin'dan bahsediyorum." Herkes kahkaha atarken biz de Liam'la birbirimize bakıyorduk ki, Louis'in sesiyle herkes ona döndü: "Odamda; gardolabın yanındaki küçük dolapta."
"O nasıl tarif ya? Göbekten dön, ilk sağa girdikten sonraki ilk sağda! Neyse teşekkürler Tommo. Hepinize iyi geceler. "
"iyi geceler"
"iyi geceler Mommy."
"iyi geceleeer."
"Jess?" Liam'ın sesini duymamla ona doğru döndüm. "İyi geceler. "
"İyi geceler Liam." Hızla odama yöneldim.
Liam neden bana Sophia'nın geleceğini söylemedi ki. Belki üzülmemi istemediği içindir ama, yalan söyledi. Beni asıl üzen bu oldu. Uff şimdi Sophia olmasaydı Liam'la beraber uyuyacaktım. Umarım Sophia erkenden gider. Liam'a karşı her ne kadar kızgın ve kırgın olsam da, beni düştüğüm kuyudan sadece o çıkarabiliyor. Bu yüzden, ona ihtiyacım var. Her anlamda...
Odama girdiğimde üzerimi değiştirip yatağa girdim ve kendimi uykunhn kollarına bırakırken bir anda Kevin'ı almadığım hatırladım ve yerimden kalkıp Louis'in odasına gittim. "Gardolabın yanındaki küçük dolabı" açtığımda Kevin'ı elime aldım ve odadan çıktım. Tekrad yatağa girdiğimde Kevin'la oynamaya başladım. "Sende mi yalnızsın Kevin? Kim bilir ne zamandan beri o dolapta tıkılısın? Biliyor musun, benimde senden bir farkım yok. Bir gün mutluysam, diğer gün o günün bin katı daha üzgün oluyorum. Yaşadıklarım yetmiyormuş gibi birde bu Sophia olayı. Liam'ın bana karşı olan hislerine inanıyorum. Ama kalbim... kalbimi çok kırdı. Ne zaman onunla yakınlaşsak, mutlu olsak, bir şey oluyor ve bir anda uzaklaşıyoruz. Başa dönüyoruz. Bazen, yaşadıklarımın gerçekliğinden bile şüphe duyuyorum. Bu kadar kısa bir sürede bu gruba girdim ve... Liam. Ne bileyim onunla yaşadıklarım, her şey çok hızlı gelişti. Bende bazen hızımıza yetişemiyorum ve tökezliyorum. Bur gün gelip, tökezlemekle kalmayıp düşmekten korkuyorum. Zaten önceki hayatımda yaşadıklarım sürekli aklıma geliyor. Ve vicdanım sızlıyor. Çocuklara söylediğim... neyse, seni bu konularla sıkmak istemiyorum Kevin. Zaten, şimdiye kadar bir çok şeye şahit olmuşsundur. Şimdiiii.. seninle uyuyabilirizz.." Kevin'la güzel bir sohbetten sonra ona sarıldım ve elimden geldiğince kendimi uykunun kollarına bırakmaya çalıştım.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin