LOUIS

76 9 2
                                    

*Multimedyada One Direction - Once In A Lifetime (acapella)


Jessica'dan:

"Sonunda be!" çocukların sesini duyunca istemsizce Liam'dan uzaklaşıp onlara baktım. Yanımıza gelip ellerini ateşe doğru uzatırlarken Liam'a bütün her şeyi onların anlattığını anladım. "Sanki ben kendi sevgilimle barışmışım gibi hissediyorum, Tanrı'ya şükürler olsun." Niall'a gülümserken Liam beni kendine doğru çektiğinde ona karşı gelmedim. Soğuk havayı aldırış etmeden gözlerimi kapatıp cennetimin tadını çıkarırken Liam kulağıma fısıldadı: "Odaya çıkalım mı?" titrediğimi hissetmiş olmalıydı. Başımı evet anlamında sallarken elimi tuttu ve çocuklara döndü; "Biz gidiyoruz, kahvaltıda görüşürüz." çocuklar imalı bakışlarla bize bakarken onlara göz kırptım ve Liam'ı takip ettim.
Odaya girer girmez Liam arkamdan kollarını vücuduma doladı. Başını boynuma gömdüğünde huylandım ve kıkırdadım. Başımı arkaya yatırıp yanağına koca bir öpücük bıraktım.
Beni kendine döndürdüğünde ellerini belime doladı ve beni kendi vücuduna kelimenin tam anlamıyla yapıştırdı. Uzun uzun birbirimize baktık. "Neden bana öyle bakıyorsun?" diye sorduğumda yine uzun bir süre cevap vermedi.
"Liam?"
"Hm?" kıkırdadım. "Niye öyle bakıyorsun?"
"O kadar uzun süredir bekliyorum ki sana bu kadar yakın olmayı, sarılmayı." ellerimi boynuna doladım ve gözlerimi ruhunu görecek kadar derinlere daldırdım. "Yine de pek uzak kalamadınız ama beyefendi?" muzırca gülümserken onun da elmacığındaki gamzesi belirginleşti. "İtiraf edelim ikimiz de zorlandık bu konuda." gülümsedim.
Bir süre daha birbirimizi izlerken göz ucuyla beni baştan aşağı süzdü. "Sen böyle terlemiyor musun?" diye sorduğunda aklından neler geçtiğini az çok tahmin ettim. "Sayılır, sen terlemiyor musun peki?"
"Ben çok terliyorum." benden uzaklaşıp hızlı bir hareketle üzerindeki hırkayı ve kazağı çıkardığında çıplak vücuduna göz gezdirdim.
Ayaklarımdan başlayıp boynuma kadar ilerleyen bir sıcak hava dalgası bedenimi ele geçirdiğinde ellerimi kendime doğru salladım: "Bir anda bir sıcak bastı sana da oldu mu o?" dediğimde Liam kahkaha atarak bana yaklaştı. Beklemediğim bir anda dudaklarımızı birleştirdiğinde ona karşılık verdim. Soğuk ellerini kazağımın altından tenime yerleştirdiğinde bütün vücudum titredi ama onu öpmeyi bırakmadım.
Elleri bir süre sırtımda gezindikten sonra üzerimdeki kazağı tek hareketle çıkardığında sadece iç çamaşırımla kaldım. Beni göz ucuyla süzerken dudağının kenarının çapkınca kıvrıldığını fark ettim.
"O gece kendimi ne kadar zor tuttuğumu tahmin edemezsin." dedi beni tekrar kolları arasına alırken. "Hangi gece?"
"Senin sarhoş olduğun ve dövmeni ilk fark ettiğim gece." derken elini dövmemin üzerinde gezdirip minik bir öpücük kondurdu. O günün sabahı aklıma gelirken istemsizce gülümsedim. "O rezil halimle bile bir şeyler yapmak mı istiyordun?"
"Senin her halin beni etkileyebilir." göz devirdim. "Niye göz devirdin?"
"Yani, sarhoşken ve berbat bir haldeyken benden etkileniyor olman..."
"Aksine, sarhoşken daha etkileyici oluyorsun." dudaklarımdan küçük bir kahkaha çıktı. "Emin misin?"
"Neden emin olmayayım?"
"Ben sarhoşken yaptıklarımı hatırladığımda yerin dibine giriyorum Liam. Öyle saçmalarken kim etkileyici olabilir ki?" omuz silkti.
"Ben birini tanıyorum." derken bir yandan yüzünü yüzüme yaklaştırıyor ve aşırı temastan çekinmiyordu. Burnunu boynumda gezdirirken kıkırdadım. "Salaksın."
"Olabilir."
"Biraz da aptalsın."
"Belki."
"Ve çok şapşalsın."
"Bence de."
"Ve beni benden alıyorsun." hareketlerini durdurup gözlerimizi birleştirdi. "Ne dedin?"
"Dedim ki," bu sefer ona yaklaşan ben oldum. "yaptığın her hareket başımı döndürüyor." "Biliyorum." deyip güldüğünde ondan uzaklaşarak omzuna vurdum. "Gerizekalı olduğunu da söylemiş miydim?" kahkaha atarken beni kendine yaklaştırdı. "Gel buraya." bana sıkıca sarılırken çıplak tenlerimizin birbirine her değişinde başım dönüyordu.
Beni bir anda kucağına aldığında ağzımdan minik bir çığlık kaçtı. Beni yatağa yatırdığında o da üstüme düştü. "Napıyorsun?"
"Gidişat çok yavaştı, hızlandırmak istedim."
"Öyle mi?"
"Öyle." dudaklarımızı tekrar birleştirirken kendi pantolonunu çoktan çıkarmış benimkine yönelmişti. Elleri çok soğuktu ve bu vücudumu çok geriyordu; gerçi beni geren tek şey soğukluk değildi.
Tek hamlede beni tamamen iç çamaşırlarımla bıraktığında yüzündeki yaramaz gülümseyi yakaladım. Beni öpmeye devam ederken ellerimiz birbirimizin vücudunda dolaşıyordu.
Ortamın ısısının arttığını hissederken nefeslerimi kontrol altında tutmak daha da zorlaşıyordu.
Eli iç çamaşırımın kenarına kaydığında istemsizce onu durdurdum. Benden ayrılıp gözlerimizi birleştirdi: "Bunu şimdi yapmak zorunda mıyız?" dediğimde kaşları çatıldı.
"Bir sorun mu var?"
"Ben, ben bunu daha önce yapmadım." yalan değildi, en azından kendi isteğimle hiçbir zaman yapmamıştım.
"Ciddi misin?" başımı utangaçça aşağı yukarı salladım. "İstemiyorsan yapmayız." gözlerimi ondan kaçırdım. "Özür dilerim." çenemden tutarak ona bakmamı sağladı: "Neden özür diliyorsun?"
"Berbat etmek istememiştim."
"Berbat ettiğini kim söylemiş?" dudaklarıma bir öpücük bırakıp yanıma uzandı ve beni kolları arasına aldı. İkimiz de hala nefes nefeseydik ama ben gözümün önünde canlanan anılarım dışında başka bir şey düşünemiyordum.
"İyi misin sevgilim?"
başımı kaldırıp gözlerine baktım ve gülümsedim. "İyiyim." Elimi yüzünde gezdirirken o da avuç içime küçük öpücükler kondurup duruyordu.
"Liam," dedim dirseğimin üzerinde doğrulup.
"Sevgilim,"
"Eskisi gibi olacağız değil mi? Aramızda bir sorun olmayacak?" elini yanağıma koyup okşarken "Eskisi gibi olmayacağız." dedi. Kalbimin kırılma seslerini işitirken burnumun sızladığını da hissettim; korktuğum şey oluyordu.
"N-neden?"
"Çünkü eskisinden daha da iyi olacağız, daha güçlü, daha sevgi dolu. Ben senden bir kere uzak durdum, artık seni bırakamam." içim rahatlarken sesli bir şekilde "Ohh." dedim ve tekrar uzanıp başımı göğsüne koydum.
"Beni sevmediğini ya da sevmeyeceğini düşündüğüm her an kalbimde yanardağlar patlıyor sanki." burnunu saç diplerime daldırıp derin bir nefes aldı. "Söyle o kalbine orası benim evim, kendine iyi baksın. Ve gitmeye de hiç niyetim yok." istemsizce gülümsedim. Kalbi evim olan adamın evi benim kalbimdi. Tanrım, bir duygu nasıl bu kadar kutsal olabilir?
Anın tadını çıkarırken aklıma Calum'un gelmesiyle keyifsizce iç çektim. Onun kalbini çok kırmıştım, lanet olsun.
"Ne düşünüyorsun?" Liam bir terslik olduğunu anlamış gibi soru yöneltince ona ne söyleyeceğimi düşündüm.
Verecek bir cevabım olmadığı için sessizliğimi korurken "Jess?" dediğinde yavaşça başımı kaldırdım ve başımı yastığa koydum. Gözlerine bakmaya korkuyordum. "Sevgilim sorun ne?" derin bir nefes aldım. "Calum." göz ucuyla ona baktığımda kaşlarını çattığını gördüm: "Ne olmuş Calum'a?"
"Onun kalbini çok kırdım. Beni gerçekten seviyordu." burnundan soluk aldığında tekrar ona baktım: "Senin bütün bunları bilerek yapmadığını anlayacaktır, senin hatan değildi."
"Hayır, benim hatamdı. Ona umut vermeyebilirdim. Liam ben onu..."
"Öptün, biliyorum. Benim gözlerimin önünde hemde. Unutmadım, merak etme."
"Ben öyle demek istememiştim." gözlerimin dolduğunu hissedince gözlerimi ondan kaçırdım.
Aramızdaki sessizlik giderek artarken benden uzaklaşacağı korkusu da içimdeki yerini almış ve giderek genişliyordu.
"Daha fazlası oldu mu?" dediğinde ona baktım: "Ne demek daha fazlası?"
"Calum'la aranızda, öpüşmekten fazlası oldu mu?" yerimde doğruldum, duyduklarımla dehşete kapılırken bakışlarımla da bunu destekledim. "Liam, ne-ne saçmalıyorsun? Daha ben sevdiğim adamla doğru düzgün ilişki yaşayamıyorken zorla sevgili olduğum adamla mı birlikte olacaktım?"
"Bilmiyorum, nedenlerin olabilir..."
"Liam sen, ne söylediğinin farkında mısın?" ellerimin titrediğini hissederken ağlamamak için de zor duruyordum.
Bir şey söylemeden yüzüme bakmaya devam ettiği için sinirlerimin iyice gerildiğini hissettim. Hızla ayağa kalkıp banyoya girdim ve kapıyı sertçe kapattım.
Ellerimi lavaboya yaslayarak destek aldım ve başımı eğdim. Daha barışalı birkaç saat olmuşken onun bu tür şeyler düşünmesine aklım ermiyordu. Üstelik birkaç dakika öncesine kadar neredeyse kendimi tamamen ona teslim edecek durumdayken...
Gözyaşlarım akmaya başladığında yumruklarımı sıktım; sakin olmalıydım. Hıçkırıklar teker teker ağzımdan kaçarken ağlamamı durdurmak zorlaşıyordu.
Kendimi iyice bırakıp elimden geldiğince sessiz bir şekilde ağlamaya devam ederken kapı açıldı, Liam ellerini vücuduma doladı ve beni kendine yaklaştırdı. Anında ona karşılık verirken artık kendimi sıkmıyor, daha rahat ağlıyordum.
Sakinleşene kadar öylece durduk. Derin nefesler alırken o da saçlarımı okşamaya devam ediyordu: "Özür dilerim. Söylediğim şeyin saçmalığını düşünemedim. Tek başına sırtlandığın bu durumun senin için ne kadar acı verici olduğunu sadece tahmin edebilirim. Senin kalbini kırmak istediğin son şey bile değil,"
"Biliyorum."
"Özür dilerim." cevap vermeden ona sarılmaya devam ettim; ayakta olmamıza rağmen tam oracıkta uyuyabilirdim.
Ne kadar öyle kaldık bilmiyorum ama en son hatırladığım şey Liam'ın beni kucağına alıp pdaya götürmesiydi. Uykuya dalmamak için kendimle savaşsam da Liam'ın saçlarımı okşamasıyla bu uğraşlarım pek sonuç vermemişti.
Sabah uyandığımda Liam'ın beni sıkı sıkı sardığı kolları sayesinde hareket edemedim. Dün gece olanların hepsi bir rüya gibi geliyordu. Hayatımın aşkına kavuşmuştum ve bunun için birçok şeyi feda etmiş olsam da sonunda ait olduğum yerdeydim.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin