ZAMANLA HER ŞEY DÜZELİR Mİ?

112 14 5
                                    

Niall ve Katy'ye şaşkınlıkla bakmaya devam ederken Liam'ın "Jess?" Demesiyle ona döndüm. Baktığım yere kafasını çevirince o da benim verdiğim tepkiyi verdi. "Yok artık! " Harry'ye dönerken Halen, Demi, Loui ve Am'inde onlara baktığını gördüm. Etrafta bizi izleyen gözlerde onlara çevrilmişti ve bazıları fotoğraf çekiyordu.
Kafamı çevirdiğimde Loui ve Demi'yi de aynı şekilde görünce içimdeki kıskançlık arttı. Loui ve Demi'nin halini gören Harry,  Halen ve Amy de ben ve Liam'a döndüler. Sanki biz sevgiliyiz! Ayrıca burası öpüşme havuzu falanda değil!
Liam'a baktığımda o da şaşkınlıkla bana bakıyordu. Sanki benden bir adım bekliyordu hepsi. Ama, yapamazdım. Jessiam diye bir şey yoktu.
Hiçbir şey yokmuş gibi Niall ve Katy'ye dönüp ellerimle suyu onlara doğru ittirdim. Yüzlerine çarpan suyla birbirinlerinden ayrılıp bana baktılar;  "Olan var olmayan var! Kıskanırlar!" Aynı şekilde Demi ve Loui'ye de ellerimle suyu ittirdikten sonra istemsizce Liam'a kaydı gözlerim; yüzü düşmüştü ve alnına düşen ıslak saçlarını elleriyle geriye doğru ittirdi. Halen ve Amy'ye baktığımda kafalarını "keşke öpseydin" "çocuk haklı" şeklinde sallıyorlardı. Harry'ye döndüğümde ise ellerini iki yana açıp "ben bilmem" hareketi yapsa da o da Liam'ın haklı olduğunu düşünüyordu. Ama biz Liam'la sevgili değiliz ki. Ve, doğru olmaz. Bu kadar insanın içinde olmasaydık belki ama... bir dakika! Tabii ya!
Kimse bir şey söylemeden havuzdan çıkmaya çalışıyordu. Ve bende havuzun ortasında cesaretimi toplamaya çalışırken bi anlık gelen bir cesaretle "korkunun ecele faydası yok Jessica" dedim ve havuzdan çıkmaya çalışan Liam'a doğru yüzdüm. Liam'ı omzundan tutup kendime çevirince  gözlerindeki hayal kırıklığını umursamamaya çalışarak onu omuzlarından suyun içine ittim ve onunla beraber suta batmamla dudaklarımı dudaklarına bastırd.
İnsanların suyun içinde nefes alamadığını kim söylemiş? Liam henim oksijenimdi ve o yanımda olduğu sürece ben her yerde nefes alabilirdim...
Su bizi yukarı itmeye çalıştıkça ona karşı çıkıyorduk. Fakat sonunda ikimizde daha fazla dayanamadık ve birbirimizden ayrılıp sudan çıktık.
Kimse suyun altında ne yaptığımızı anlamamıştı. Zaten etrafta bizimkilerden başka kimse de kalmamıştı.
"Suyun altında ne yaptığımızı kimse anlamamıştı" demiştim ya? Lafımı geri alıyorum. Hepsi anlamıştı ve bize bakıyorlardı. Tanrım! Böyle bir utanç yoktu...
Ama bu bir son olmalıydı. Devamını getirmek bu saatten sonra bana yasaktı.
Hızla havuzdan çıktım. Amy'nin uzattığı havluyu üzerime geçirip, çantamı da alıp hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.
Odaya vardığımda ilk işim telefonu elime alıp Liam'a mesaj atmak oldu: "bu bir sondu Liam. Bunun devamını getiremeyiz. Eğer kaderimizde varsa, bunu bir gün yaşarız. Ama o zamana kadar buna bir son vermeliyiz. Başımıza nelerin geleceğini bize sadece zaman söyleyecek." uzunca bir süre -ben duşa girip çıkana kadar- cevap gelmedi.
Attığım mesaja pişmanlık duyarken Liam'ın gönderdiği mesaj, her şeyi allak bullak etti: "Nasıl istersen Jess..."

*   *   *

O günden sonra Liam'la hiçbir yakınlaşmamız olmadı. Hepsi arkadaşça şeylerdi veya konserlerden sonraki sarılışlar ve konserdeki su savaşlarıydı. Ama arada büyük kavgalarda ettik ve bunlar ciddi anlamda büyük kavgalardı. Ama sonunda ikimizden biri bir şekilde özür diledi ve eski "arkadaş"lığımıza geri döndük.
Bu süre zarfında Liam'dan uzaklaşırken Calum'la daha da yakınlaştık. Sürekli telefonla konuşuyor, sosyal medyada birbirimizin fotoğrafları altına yorum yapyorduk. Bir gün buluşup bir şeyler yapmakta istiyorduk ama benim hali hazırda süren turum ve onun başlayacak olan turu yüzünden doğru tarihi bulamıyorduk.
Ama bu, ardı ardına gelen Jessiam haberlerini ve mesajlarını değiştirmemişti; konserlerde Liam'la bakışmalarımız, Brüksel'deki  partiden çıkışımız, ilk zamanlar fotoğrafıma yaptığı yorumlar hâlâ dillerdeydi. Birbirimizin tweetlerini her retweetlediğimizde veya Instagram üzerinden birbirimizin fotoğraflarını her beğendiğimizde Jessiam bir şekilde gündeme geliyordu. Özellikle konserde sürekli selfie yapıp veya birbirimizin ifşalarını paylaştığımızda, anlarsınız ya işte; yorumlar "Jessiam is real" "be valentine with Liam" tarzı şeylerle doluyordu ve haliyle Jessiam kısa sürede sosyal medyanın en çok konuşulan konusu olmuştu.
Fakat yinede Jalum (Jessica-Calum) kafaları karıştırmayı başarıyordu.
Bu arda Katiall (Katy-Niall) ilişkiside açıklanmıştı. Çok mutlulardı. Niall'ın anlattığına göre Niall, Brüksel'deki partide Katy'ye her şeyi anlattığını ve Katy'nin de aynı şeyi yaptığını söyledi. Ve Niall Katy'ye çıkma teklifini nasıl etti sizce? Barın arka tarafında sadece ikisi varken Niall gitarla  Justin Bieber'ın "Boyfriend" şarkısını söylemiş ve... ahh sonunda Katy tabii kide dayanamamış. Zaten kim olsa dayanamazdı. Onlar için çok mutluydum.
Harry ve Halen cephesinde pek bir şey yoktu. Birbirinden hoşlanan iki kişi değilde, onlarda arkadaş gibi davranıyorlardı. Fakat kimse bunun sebebini bilmiyordu. İkiside dahil.
Louitria (Demetria-Louis) ilişkisi tam gaz devam. Yalnız aylar önce ayrılmalarına sebep olan konu tekrar gündeme geldi ve çocuğun Louis' ten olduğu açığa çıktı. Demi çok kızmıştı ama aşk, her şeyi yenerdi ve öyle de oldu. Barıştılar.
Amy Zayn... sürekli ayrı kalıyorlardı. Amy'nin dediğine göre Zayn, albüm çalışmalarına başlamıştı. Amy onunla gurur duyuyor ve onu tekrar göreceği günü iple çekiyordu.
Haa bu arada Joe da kendine bir sevgili yapmıştı. Bir aile dostu olduğunu söylemişti. Adı ise Megan'dı. Yüzyüze konuşmasak bile, Joe'nun fotoğraflardan gösterdiğine göre çok güzel bir kızdı ve Joe onu çok seviyordu.
Ben mi? Ben ise gün geçtikçe daha da tanınıyordum; dergilere kapak oluyor, radyo programlarına konuk oluyor, röportajlara gidiyordum. Tabii turdan boş vakit buldukça.
Tanınmak güzel şeydi ama, ne yalan söyleyeyim ünlü olmadan önceki hayatımı özlüyordum; tekdüze bir hayat... aslında bakılırsa eski  hayatımın özlediğim tek yanı bu. Eski hayatımda olmayan huzur ve mutluluğa sahibim ben şu an. Ahh biliyorum. Çok dengesizim.
Bir yandan bu işler, bir yandan da tur. Şu anda Cleveland, Ohio'ya gidiyoruz. Ve kızlar Liam'ın 2 gün sonraki doğum günü için bir şeyler hazırlamaya çalışıyorlar. Hepsinden çok heyecanlı olsam da, bunu onlara belli etmemeye çalışıyordum.
"Sizce pasta nasıl olsun peki? "
"Batman olmaz. Geçen sene Batman'li pasta yapmıştık."
"Hmm doğru. Peki ya Superman olmaz mı?"
"İki yıl üst üste süper kahraman pastası?.."
"Uff Payno olsun diyeceğim ama o da çok klaskk kaçar." Katy, Demi ve Halen'ın konuşmasına "buldum!" diye girince ikisidr kafasını kaldırıp Katy'ye baktı;  "Hani, babacık ya. Bir de böyle kasları falan var. Pasta yuvarlak olur, üzerinde dr babacığı andıran bir bıyık olur. Böyle ağırlıklar falanda koyarız? Olmaz mı?"
"Ya çocuk 22 olacak. Sanki 30'una gelmiş gibi olur. Olmaz o Kat. Ama iyi fikirdi."
Hepsi çaresizce düşünürken elimdeki telefonu bıraktım ve yerimde doğrulup Halen'ın önünde duran kağıt-kalemi önüme çektim. Kağıda bir şeyler çizerken "bakın..." dedim "...4-5 katlı bir şey olur. Pastanın konsepti Harry Potter olur. Katların hepsi farklı açılardan üst üste yerleştirilmiş büyü kitaplarından oluşur.  Kitapların kenarlarında da "happy birthday Payno" veya "22nd birthday of our Daddy" falan ve gibi gibi. Pastanın en üstünde de asa ve Harry Potter'ın ilk serisindeki Snitch Ball falan olur."

Kağıda çizdiğim taslağı kızların önüne itip tekrar oturduğum koltuğa gömüldüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kağıda çizdiğim taslağı kızların önüne itip tekrar oturduğum koltuğa gömüldüm.
Demi "Tamamdır. Pasta da hallolduğuna göreeee hediyeye gelelim." Dediğinde endişe içinde yutkundum. Giyeceğim kıyafet bile hazırdı ama hediyem hazır değildi. "Jessica?" Halen'ın sesiyle düşüncelerimden ayrılıp ona döndüm; "hım?"
"Sen hediye aldın mı?"
"Şey. Ya... pehh tabii kide al... madım ya. Ne alacağıma bir türlü karar veremedim."
"Ben şapka aldım. Ama özel tasarım. Sadece bir tane. Hıhh." Demi'ye kızgın gözlerle bakarken "pislik..." dedim "...ya onu ben düşünmüştüm."
"Eee Jessicacığım, erken davranan kazanır."
"Uffff"
"Bende yemek tarifi kitabı aldım. Aslında Liam isteyince çok güzel yemekler yapıyor da, içindeki o aşçıyı keşfetmesi lazım."
"Yemek tarifi kitabı mı? Pehh çok klasik Kat. Ben saat aldım;  özel üretim Polo saati. Çocuk saat özürlü ya. Hiç bilmiyor takmayı."  Hah! Halen sayesinde "alınabilecekler" listemden saati de çıkarmış oldum. Özel bir şey yapmam lazımdı...
Amy, yerinde yayılarak ellerini kafasının arkasında birleştirip "en rahatınız benim. Benim hediyem en iyisi." Dediğinde tek kaşımı kaldırıp ona baktım; "Ne aldın ki?"
"Söylemem." ellerimi göğsümde bağlayıp yanaklarımı şişirip kendimi iyice koltuğa gömdüm. Hepsinin hediyesi hazırdı ama benim henüz bir fikrim bile yoktu. Çaresizlik en kötüsüydü. Onlar 5 yıldan uzun süredir onunla beraberler ve her şeyini biliyorlar. Oysa ben? Aşık olduğum adamı doğru düzgün tanımıyorum bile...

*   *   *

Konser boyunca hediyeyi düşündüm ama aklıma hiçbir şey gelmedi. Bir şey bulmalıydım. Özel bir şey.
Otelin kafesinde otururken düşüncelerimden telefonumun zil sesini duymamla ayrıldım;
"Alo? Cal?"
"Alex? Napıyosun?"
"Oturuyodum."
"Bir şey mi düşünüyodun sen?"
"Nerden anladın?"
"Bilmem tahmin ettim. Ne düşünüyodun?"
"Hediye."
"Ne hediyesi? Doğumgünü mü?"
"Uhmm evet."
"Liam için mi?"
"Hı? Yo hayır Liam'ın hediyesi hazır. Başka biri için. Özel biri için. "
"Hmm anladım. Ne almayi düşünüyosun peki? Aklında ne var?"
"İşte bilmiyorum. Özel bir şey olmasını istiyorum ama bulamıyorum."
"Video yapmayı düşündün mü?"
"Hayır??"
"Yaşadığınız olayları anlatan bir video hazırlayabilirsin."
"Tabii ya! Nasıl aklıma gelmedi ki? Cal ben... Nasıl teşekkür ederim bilmiyorum. "
"Hmm mesela bana bir kahve ısmarlayabilirsin."
"O zaman buluşacağımız günü iple çekiyorum." ikimizde kıkırdarken "tamam o zaman..." dedi "...sonra görüşürüz Alexie."
"Görüşürüz Cal." Telefonu kapatır kapatmaz kahvenin dibini fondip yaptım ve çantamı da alıp Harry'nin odasına gittim. Kapısını kırarcasına çalarken uykulu gözlerle kapıyı açınca içeri daldım. Yanıma geldiğinde bir şey söylemesini beklemeden direkt konuya girdim  "Londra'ya gitmemiz gerekiyor!"

*Sanırım en geciken bölüm bu oldu. Derslerin yoğunluğundan vakit bulamadım. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Bir sonraki bölüm en kısa zamanda gelecek. Sizi seviyorum♡

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin