Jessica'dan:
Hediye merasiminden sonra Liam acaba ne zaman terasa çıkacak diye sabırsızlandım. Hayır çocuk bir çıksa bende ardından gideceğim hemen.
Nihayet saatin farkına varıp yanımızdan ayrıldığında bende ardından hemen odama koştum. Tanrım! ona belli etmemek için bir yerlerimi yırttım ve lütfen her şey istediğim gibi olsun...
odama geldikten sonra Amy'yle beraber seçtiğimiz elbiseyi hemen üzerime geçirdim ve önceden Halen'ın yaptığı ve fark edilmemesi için dikkatlice bağladığımız saçımı da açıp dudaklarıma kırmızı rujumu sürdüm ve hazırdım.
Terasa çıktığımda Liam son sahneye yeni başlamıştı ama bir terslik vardı! Louis'nin kesmesini istediğim sahneler de vardı videoda? ahh Louis! demek o yüzden hiçbir şey demeden elimden aldı kartı. offf!
O sahneleri görünce farketmeden dıştan düşünmüş oldum ve sesimi duymasıyla Liam'ın bana dönmesi bir oldu. o bakışı varya... onu bir kere daha ne kadar çok özlediğimi hatırlatmıştı bana.
önüne döndüğünde videoya sonradan eklediğimiz, özel bir konuşma yaptığım ve asıl hediyeyi verdiğim videoda bittikten sonra ekran karardı. ama Liam yerinde öylece duruyordu. yanına gidip kulağına fısıldadığım cümleden sonra gözlerime çocuksu bur mutlulukla bakınca dayanamadım ve boynuna sarıldım.
Kokusu...
Hani bir şey olur, güzel günlerinizi size hatırlatan tek bir şey. Onu hatırladıkça içinizde kelebekler uçuşur, kuşlar cıvıldar, içiniz çocuksu bir heyecanla dolar taşar. Sanki, çok istediğiniz bir oyuncak için birsürü gözyaşı dökmüşsünüz ve sonunda anneniz o oyuncağı size almış gibi.
Parkta salıncak sırası size geldiğinde babanız sizi sallarken "daha hızlııı" diye bağırdığınızda oluşan o özgürlük ve mutluluk hissi gibi.
Radyoda en sevdiğiniz şarkı çıktığında sesi daha çok açıp bağıra bağıra o şarkıyı söylemeniz gibi.
Lunapark'ta oynadığınız oyuncakların birinden kocaman bir ayıcık kazanmışsınız gibi.
Yıllardır göremediğiniz en yakın arkadaşınızla yolda karşılaşmışsınız gibi.
Tüm yıl boyunca geçmek için sabah akşam çalıştığınız dersten sınıf birincisi olarak geçmek gibi.
Matematik sınavından 100 almak gibi...
Kokusu... cennet gibiydi; benim bu dünyadaki cennetim.
Onsuz geçen günlerim cehennem ızdırabı gibi gelirken şimdi bütün günahlarımdan arınmış ve Cennet'ime kavuşmuştum sanki.
Gözümden istemsizce dökülen gözyaşlarım umurumda değildi ama, onun umurundaydı.
Yavaşça ayrıldı benden. Ellerini yanaklarıma yerleştirdi ve gözyaşlarımı sildi.
Bana saatler gibi gelen ama aslında 1-2 dakika süre içinde birbirimizin gözlerinin içine baktık.
Ardından dudaklarımız yavaşça birleşti. o kadar... garipti ki bu kadar uzun süre sonra ona ait olduğumu hissetmek, onu hissetmek...
Birbirimizden ayrıldıktan sonra alnını alnıma yasladı.Bu sefer ben onun gözlerinden akan yaşları fark ettim. Onu hiç canlı canlı ağlarken görmemiştim. Sessizce ağlıyordu. Sanki yanaklarından akıp kirli sakallarına doğru kendilerince bir yol çizen o minik gözyaşlarını, her bir damlası akarken içimde yangınlar çıkaran o gözyaşlarını hissetmiyor gibiydi. Ellerimi yanaklarına yerleştirip gözlerinin içine baktım. Gözlerinden mutluluğu belli olsa da ağlaması canımı yakıyordu. ''Liam... sen, ağlıyorsun. neden?'' titrek çıkmıştı sesim ama buna engel olamamıştım. Kendimin bile zor duyduğum sesimi onun duyduğunu bilmek istiyordum çünkü konuşamayacak kadar yorgun ve kırgındım. Gözlerinin içine endişe ile bakarken o da ellerini yanaklarıma yerleştirdi. Bir anda ağlamaya başladım. Sanki onun bir dokunuşunu bekliyormuşcasına gözyaşlarım sessizce yanaklarımdan süzülürken o da tekrar gözyaşlarımı sildi; gözlerimin üzerlerine minik öpücükler bırakırken alnıma da serpiştirdi o hayat parıltısını.
''Liam...''
''Şşşş Jess...''
''Liam neden ağlıyorsun?''
''Benim güzel kalpli sevgilim. benim canım, hayat damarım. özlemim. güzel gözlüm. Ben yıllardır ağlamadım bile. Beni o kadar etkileyecek bir şey olmadı. Ağlamaktan da utanırım ama bu gözyaşları senin uğruna dökülüyorsa, bundan zerre utanmam. Sen benim zaafımsın. Zayıf noktasım sen benim. Canım acıdı Jess. Korktum. Çocuk gibi korktum. Beni sevmediğin düşüncesine her kapıldığımda kalbim durdu benim. Bana o gün o mesajı attığında o kadar çaresizdim ki... Kabullenmek zorunda kaldım ama yapamadım. Jess seni çok seviyorum. Tanrı'nın bana en güzel, en büyük hediyesin sen bana. Yüca İsa aşkına seni çok seviyorum. Seviyorum demek çok az kaçıyor. Jess ben bütün hayatımı seninle geçirmek istiyorum. Yanımdasın ya şu an. Beni sevdiğini biliyorum ya. Buna rağmen doyamıyorum, buna rağmen seni o kadar çok özlüyorum ki... Jess sensiz bir hayat düşünemiyorum. Tanrım... ben... Jess sana aşığım. Çok seviyorum benim Kırmızı'm. Aşksın, hayatsın benim için her şeysin. Bak Sophia bitti. tamamen. yemin ederim. ayrıldık ve tamamen bitti ilişkimiz-''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Fanfiction"Sen hayatımda gördüğüm en yalancı insansın. Sana aşık olduğum için kendimden tiksiniyorum." sakin ses tonu söylediklerini yumuşatmak yerine daha küçük parçalara ayırıyordu kalbimi. Gözlerimdeki damlalar görüş alanımı yavaş yavaş kapatırken duydukla...