Konserden önceki gün Nıall'ın Viyana'dan bir arkadaşının evinde kaldık. Aslında bu çok iyi olmuştu çünkü otelde kral dairesinde, çocuklarla beraber kalacaktım. Odalarımız ayrı olsa bile, bir evde kalmamız daha rahat oldu.
Konser akşam 5'te olmasına rağmen ben heyecandan olmalı ki, sabah 5.30'da uyanmıştım. Daha güneş bile doğmamıştı. Bende bahçeye çıkıp güneşin doğumunu izlemeye karar vermiştim. Üzerimde sadece pijamalar vardı ama aylardan Haziran olması bir şey değiştirmemişti.
Bahçede aynı bizim evdeki bahçedeki gibi bir salıncak vardı. Salıncağa oturduktan sonra havayı izlemeye başladım. Tabii kide yine Lıam'ı düşünüyordum. 2 haftadır doğru düzgün benimle konuşmamıştı. Onu geçtim, yüzüme bile bakmıyordu. Benden resmen uzaklaşmıştı ve bu benim canımı çok acıtıyordu. Derin bir nefes alıp arkama yaslandığımda Lıam'ı yanımda görünce hem korkudan hemde heyecandan kalp atışlarım hızlanmıştı; ''Üşümüşsündür. Hava soğuk.'' yerimde doğrulunca elindeki şalı sırtıma örttü ve yanıma oturdu; ''teşekkür ederim.''
''erkencisin.''
''evet, uyku tutmadı. sende erkencisin.''
''uyku tutmadı.''
ikimizde sessizce gökyüzünü izlerken aşık olduğum sesiyle konuşmaya başladı: ''Olmuyor!'' şaşkınca suratına bakarken ;
''ne olmuyor?'' dedim. ''Seni kendimden, kendimi senden uzaklaştırmaya çalışıyorum ama yapamıyorum. Senden uzaklaşmaya çalıştıkça daha çok bağlanıyorum. Sen bana ne yaptın Jess?!''
İkimizde birbirimize bakarken şaşkınlığımı saklayamıyordum. Sonunda kendime engel olamayıp boynuna sarıldığımda huzurla doldum. Sonra bir anda ne yaptığımın farkına varıp ondan ayrıldım; ''özür dilerim. bir anlık oldu. ben-ben engel olamadım. özür dilerim.'' rezil olmuştum, kekelemiştim. Asıl bu çocuk bana ne yapmıştı böyle??
Ben yerimde doğrulurken elimi tuttu ve diğer eliyle çenemden tutup beni kendine doğru çevirdiğinde yavaşça kollarını vücudüma dolarken bende ellerimi onun vücüdüna dolamıştım. Birbirimizden ayrılırken dudaklarımızın çok yakın olması kalbimin daha da hızlı atmasına sebep oluyordu. Bu sefer birbirine yaklaşan dudaklarımızdı. Onun pembe dudaklarıyla benim heyecandan buz tutmuş bembeyaz dudaklarım birleşirken Harry'nin sesini duymamızla büyük bir hızla birbirimizden ayrılıp yerimizde doğrulduk; ''bu saatte neden ayaktasınız?''
Lıam: ''Umm.. Şey, uyku tutmadı bende bahçeye çıktım. Bahçeye çıktığımda Jess'de buradaydı.'' deyip boğazını temizledi. Harry o alışkın olduğum sinir bozucu gülümsemesini yüzüne takınmış, bana bakıyordu. Şimdi sıçtık!! Anlaşılan o ki, bundan sonra Harry'nin ağzından kurtulamayacaktım.
Biz içeri geçerken güneşte çoktan doğmuştu. Lıam'la Harry yan yana otururken bende onların karşılarına oturmuştum. Birkaç dakika hiçbir şey konuşmadan otururken devrim yapıp sessizliği bozmuştum:
''Açsanız kahvaltı hazırlıyım. Hatta aç değilsenizde hazırlıyım. Zaten Nıall yemeğin kokusuna, Louıs'de Nıall'ın sesine uyanır. Zaten ev sahibide evde değil. Ne dersiniz?''
Lıam tam ağzını açarken Harry Lıam'ın konuşmasına izin vermeden konuşmaya başladı: ''Bence de sen kahvaltıyı hazırla!'' hızla yerimden kalkıp mutfağa gittim ve patatesleri soymaya başladım.
Harry'den:
Jessica mutfağa gittikten sonra Lıam'la başbaşa kaldık. Lıam'a dönüp konuşmaya başladım: ''Onu üzme Payno. Sana çok değer veriyor.'' anlamamış gözlerle bakarken çok komik duruyordu. Buna rağmen ciddiyetimi bozmamaya çalışıp konuşmaya devam ettim: ''Eğer Sophia ile barışırsan ya da başka bir şey olursa, ya Jessica'dan ya da Sophia'dan vazgeçmek zorundasın. Jessica çok narin bir kız. Güçlü durduğuna bakma sen, dokunsan ağlayabilir. O yüzden onu üzme Payno. Sen benim erkek kardeşimsin, evet. Ama o da benim kız kardeşim ve o bana emanet. Onu üzersen, beni de üzmüş olursun!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Fanfiction"Sen hayatımda gördüğüm en yalancı insansın. Sana aşık olduğum için kendimden tiksiniyorum." sakin ses tonu söylediklerini yumuşatmak yerine daha küçük parçalara ayırıyordu kalbimi. Gözlerimdeki damlalar görüş alanımı yavaş yavaş kapatırken duydukla...