UMUT

43 7 1
                                    

Uçaktan inene kadar Louis sürekli telefonuyla ilgilendi, arada onunla konuşmaya çalışsak da üzerine çok gitmemeye karar verdik.
"Onun için endişeleniyorum," dedi Liam Louis'nin arkasından bakarak. "Biliyorum, ben de öyle. Ama şu anda bunu çok belli etmememiz gerekiyor, moralini daha da bozmayalım."
Havalimanından çıkıp hastaneye gidene kadar hiç kimsenin sesi çıkmadı. Louis boş boş dışarıyı izlerken biz de çocuklarla birbirimize bakıp duruyorduk.
Hastanenin kapısından girince Louis'nin ortanca kız kardeşi Felcite bizi karşıladı. Birbirlerine sıkıca sarıldılar. "Durumu nasıl?" diye Louis ondan ayrılıp asansöre doğru ilerlerken; biz de onları takip ettik. "Doktor kesin bir şey söylemiyor, biz de bilmiyoruz."
Louis güçlü durmaya çalışırken Felicite derin bir nefes aldı ve o sırada asansöre bindik. Asansörün içi sessizlikle dolarken Felicite'yle göz göze geldik ve birbirimize gülümsedik. Koluna dokunup kulağına eğildim: "Her şey yoluna girecek, umudunu yitirme." gözlerini yavaşça açıp kapattığında şakağına bir öpücük kondurdum.
Johannah'nın odasının olduğu kata geldiğimizde sırayla asansörden çıktık ve koridorda ilerledik. Louis'nin büyük kız kardeşi Lottie ve diğer kızları görünce yanlarına gittik. ben Daisy ve Phoebe'nin yanına otururken çocuklar da Lottie'nin yanına gittiler ve doktorla konuşmaya başladılar.
Kızlara dönüp "kafeteryaya gidelim mi? Bir gelişme olursa bize haber verirler." dedim.
"Ben burda kalacağım."
"Ben de." kızlara umutsuzca bakarken Harry yanımıza geldi: "Doktor hala kesin bir şey söylemiyor, burası da yeterince kalabalık. Herhangi bir şey olursa ilk sizi arayacağım, söz veriyorum." Harry kızları ikna etmiş gibi görünüyordu. Ellerimi kızların sırtlarına koyup onlarla beraber ayağa kalktığımda Harry'le birbirime baktık. İkimizin de üzüntüsü gözlerimizden okunuyordu, ama o bir sorun olmayacağına beni de inandırmak istercesine gözlerini kırptı. O diğerlerinin yanlarına dönerken ven de kızlarla beraber oradan ayrıldım.
1-2 saat sonra Harry aradığında kızlarla tekrar yanlarına çıktık. Hızlı adımlarla onları takip ederken Harry bizi gördüğünde yanımıza geldi ve kızları alıp koltuğa oturdu. O sırada lavabodan çıkan Liam'ı görünce hızla yanına gittim: "Haberler ne?" duvara yaslanıp iç çekti, "Şimdilik iyi, ama tamamen iyileşmesi için iliğe ihtiyacı var. Tüm aile üyelerinden kan alıp uygun ilik var kı diye bakacaklarmış."
"Biz de verelim, belki bizden de çıkar." gözlerime bakıp gülümserken ben de beni onaylamasını bekliyordum. Bir anda sarıldığında anında ona karşılık verdim: "Olur," dedi sessiz bir ses tonuyla "biz de verelim." o anda yorgunluğunu ve umutsuzluğunu almak istedim; hepsinin. Louis'nin, Lottie'nin Felicite'nin, Daisy ve Phoebe'nin, daha hiçbir şeyden haberi olmayan Doris ve Arnes'in bile...
Birbirimizden ayrılarak diğerlerinin yanına gittik. Hemşire yanımıza gelip kan verecekleri çağırırken "Biz de vermek istiyoruz," dedim Liam'ı da göstererek.
Niall ve Harry de "Evet, biz de veririz." dediklerinde Louis burukça gülümsedi.
"Teşekkür ederim çocuklar."
"Teşekküre gerek yok dostum. Annene yardım edemesek bile başkalarına bir umut olabiliriz belki." Louis elini Liam'ın omzuna koydu, teşekkürünü bu şekilde göstermeyi umduğunu biliyorduk.
Kanları verdikten sonra sonuçların çıkmasını beklerken dakikalar saat gibi geliyordu. Zar zor geçen birkaç saat sonunda uygun ilik Felicite'nin kanında bulunmuştu. Tabii ki bizim verdiğimiz kanlar da boşa gitmemiş, kan bankalarına gönderilmişti. Felicite'yi kan vermesi için başka bir odaya alırlarken hepimiz de rahatlamış bir şekilde oturup beklemeye başladık. Liam'la beraber kafeteryadan döndüğümüzde çocukların yanına gittik. Harry ikizleri eve bırakacağını söyleyip yanımızdan ayrılırken Johannah'nın eşi Dan de hepimize teker teker teşekkür edip karısının yanına gitti. Biz de daha fazla beklemenin bir şey ifade etmeyeceğini düşünerek gitmeye karar verdik. Louis: "Benim evimde kalabilirsiniz çocuklar, yeterince yer var." dediğinde Niall, Liam ve ben birbirimize baktık. Liam: "Sağol dostum ama siz ailecek tek başınıza kalsanız daha iyi olur, biz bir otel ayarlarız sen bizi merak etme. Ne zaman istersen ara bizi, hemen geliriz." teker teker Louis'yle sarıldıktan sonra asansöre doğru ilerledik. Hepimizin mental yorgunluğu beden yorgunluğuna dönüştüğü belli olurken asansörü beklemeye başladık. Asansörün kapısı açılınca karşımızda Zayn, Amy ve kızları görünce hepimiz bir anlığına birbirimizi tanımaya çalıştık. Olayın farkına varır varmaz hepsiyle kısaca selamlaştık. Demi koşar adım sevgilisinin yanında giderken Katy, Amy ve Halen da onları takip etti. Zayn: "Durumu nasıl? Louis iyi mi?" dediğinde Niall bizden önce davrandı: "Merak etme kardeşim, daha iyi. Uygun ilik bulundu." Zayn rahatladığını belli ederken Liam elini onun omzuna koydu: "Hadi sen Louis'nin yanına git. Biz otelde kalacağız, kardeşleriyle baş başa kalması daha iyi olur. Size konum atarız." Zayn başıyla onaylayıp Louis ve kızların yanına giderken biz de asansöre bindik.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin