UZAKLAŞMA

58 9 7
                                    

*Multide Evan beyefendi var...

"Her şey için teşekkürler Jessica. Seni görmek güzeldi."
"Hiçbir şey yapmadım ki. Ayrıca ne zaman istersen ben buradayım. Seni mutlu görmek harika." elini koluma koyduğunda ona sarıldım. Ayrılırken "Bu arada," dedi annesiyle konuşan Liam'ı göstererek. Gözlerimiz birleştiğinde birbirimize gülümsedik. "Liam'la ayrılmış olsanız da aranızda bazı şeyler bitmemiş gibi görünüyor." mahçupça gülümsedim. "Seni çok sevdiğimi biliyorsun Jessica. Ve kardeşimle seni çok yakıştırdığımı da... İkiniz de ne üzülmeyi ne de ayrı kalmayı haketmiyorsunuz. Ne olursa olsun, aşk daima kazanır. Bunu unutma." bir şey söylemeden başımı salladım ve Ruth'un yanından ayrıldım.

Liam'la arabaya doğru ilerlerken bir yerlere gitmeyi teklif etti. "Nereye?" diye sordum. "Sakin bir yere." tam aklımdan geçirirken "Hyde Park'a gidelim mi?" diye sordu. Gülümseyip "Olur." dedim ve arabaya bindik.
Havanın soğuk olmasından dolayı üzerindeki ceketi omuzlarıma koydu. Kokusu ciğerlerimi doldurduğunda içimin ısındığını hissettim.
"Güzel bir gündü." dedi insanların arasından geçerken. "Evet, öyleydi." yürümeye devam ederken "Hyde'yi seviyorum. Çoğu zaman yürüyüşe buraya gelirim." dedi.
"Biliyorum." yaklaşık 2 yıl öncesine kadar bir Directioner olduğumu unutmuş olmalıydı. Gerçi, ona karşı olan hayranlığım hala bitmemişti...
"Seninle başbaşa kalabildiğimiz için memnunum." dediğinde ona baktım; yere bakıyordu ve yüzünde huzurlu olduğunu belirten bir ifade vardı. Ya da ben huzurlu hissettiğim için onu da öyle görüyordum.
"Şöyle oturalım mı?" işaret ettiği banka oturduk. Etrafta hiç insan yoktu ve ağaçlar başımızın üzerinden gökyüzünü kapatıyordu. Yağmurun oluşturduğu bulutlu hava ve hafif gün ışığı ağaçların yapraklarının arasından birleşerek harika bir manzara oluşturuyorlardı. Huzurum artarken derin bir soluk aldım; temiz hava ciğerlerimi doldururken minik bir titreme vücuduma dokunup uzaklaştı.
"Sanırım burası senin yerin?" gülümsedi. "Evet, kalabalıktan uzakta. Pek insan gelmiyor bu taraflara."
"Seçimini yaptığın şeyler hep iyi oluyor." bakışlarıyla bakışlarım buluşurken gülümsemeye devam etti. Ardından bir şey söyler gibi oldu ama vazgeçti. Gözlerini kaçırdığında ben inatla ona bakmaya devam ettim; elmacığındaki küçük gamzesi belirginleşmişti. Her nefes alışverişinde havada bulutçuklar oluşuyordu. Burnunun kırmızılığı gözlerinin altındaki hafif kızarıklarla ve buğday rengi teniyle harika bir kontrast oluşturmuştu. Gülümsedim. "Üşüyor musun?"
"Hayır, gayet iyiyim."
"Burnun öyle söylemiyor ama?" soru sorarcasına baktığında burnunu parmaklarımla kapatıp biraz ısınmasını sağladım. Elimi çektiğimde hala bana bakıyordu. Bir şey demeden yavaşça başımı omzuna yatırdım. Yüzünü göremesem de şaşkınlığını hissedebiliyordum.
Yaklaşık yarım saat boyunca orada öylece oturmaya devam ettik. Hiç konuşmadık. Kalp atışlarımız sakinliğin sesine ve nefeslerimiz havaya karışırken sadece sustuk. Konuşmaya gerek yoktu, biz birbirimizi hissediyorduk.

Liam'dan:

Günün anlam ve önemini hangi kelimelerle anlatırım bilemiyorum. Şimdiye kadar yaşadığım birçok şeyi şarkı sözlerine dönüştürdüm, hepsini hayatımın bir yerlerinde kullandım ama bu, bu başkaydı. Bunu kelimelerle anlatamıyordum. Jess bana farklı şeyler veriyordu; sessizliği en sevdiğim ses, yokluğu bile bütün varlıklardan daha etkiliydi. Sevgi miydi bu aşk mı, bilemiyordum. Ama ikisinden de güçlü bir şey olduğunun farkındaydım.
Başını omzuma yaslaması, nefes alıp verişi, hiçbir şey yapmayışı bile o kadar anlamlı geliyordu ki.. Aşkı, sevgiyi, huzuru ilk defa iliklerime kadar hissediyordum.
"Ne düşünüyorsun?" sesini duymamla düşüncelerimden ayrıldım; "Bilmem."
"Ne düşündüğünü bilmiyor musun?" dedi kıkırdayarak. Bir şey söylemeden beklerken bu sefer aynı soruyu ben sordum: "Sen ne düşünüyorsun?"
"Bilmem," bir sessizlik olurken başını kaldırdı ve gözlerime baktı: "Peki ne hissediyorsun?"
Keşke içimden geçenleri, hissettiklerimi söyleyebilseydim. Ne yazık ki şu anda burada, yanımda olması Calum'la beraber olduğu gerçeğini değiştirmiyordu.
Neden şu an benim yanımda? Calum'u sevdiğini biliyorum. Vicdan azabı çektiği için mi benim yanımda kalıyor?
Bütün bu sorularımı gözlerinde arıyordum ama o kadar derin bakarken aklımdaki bütün her şey uçup gidiyordu. Gözlerim dudaklarına kayarken telefonu çaldı ve benden uzaklaştı. Harika zamanlama!
"Efendim?.. Hayır, evde değilim... Bir şey mi oldu... Tamam, olur. Görüşürüz." telefonu kapatıp bana döndüğünde ondan önce davrandım: "Gidiyor muyuz?" mahçupça gülümseyip başını yukarı aşağı salladı. Kısa saçları sallanıp kendi danslarını yaparken gülümsedim ve bir anlığına olsa onu öpme düşüncesini kafamdan uzaklaştırmaya çalıştım.

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin