ÇARESİZLİK

55 8 3
                                    

multideki şarkı: Rihanna - Unfaithful

Bulunduğumuz ana o kadar odaklanmıştım ki Halen'ın kafasını kaldırıp bana baktığını bile fark edememiştim; "Niye bakıyorsun?" omuz silkti ve yavaşça gözlerini kapatıp açtı "Hayal gibi geliyo biraz. Biraz da korkuyorum; aramızdaki bağın zedelenmesinden..."
"öyle bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim." birbirimize bakıp gülümserken "gidelim mi artık?" diye fısıldadı. "olur." dedim başımı sallarken. Ben perdeyi ve projeksiyon cihazını alırken Halen da örtüyü ve yiyecekleri aldı eline; "o ayakkabılarla yürüyebilecek misin?" dedim kıkırdarken. "Bata çıka halledicem." dediğinde dudak büktüm ve arabaya doğru yürümeye başladım. Ben önden giderken onun da arkamdan kuma batıp çıkma çabalarını duyuyordum. Sonunda adımı söylediğinde çoktan arabaya varmıştım ama o hala az önceki yerinde duruyordu. Kahkaha atarken elimdekileri arabaya yerleştirdim ve koşarak Halen'ın yanına gittim; "Halledemezmişim."
"Ben dedim sana." kahkahalarımız birbirine karışırken onu kucağıma aldım ve yiyeceklerin de düşmemesi için dikkatli adımlarla arabaya adımladım. Arabaya ulaştığımızda Halen'ı indirdim ve bagajın kapağını açtım. Halen yiyecekleri yerleştirirken ben de cihaz ve perdenin yerini sağlamlaştırıyordum; "Harry?!"
"Evett??" kafamı hızlıca kaldırıp ona baktığımda elindeki bir çift ayakkabıyı bana doğru sallıyordu "Hani yanında ayakkabı yoktu? Unutmuştun??" iki kaşını çatmıştı ama yüzündeki minik gülümseme bunu hafifletiyordu. "Şeyy," dedim ellerimi saçlarımın arasına daldırırken; ahh uzun saçtan sonra bu hallerine hala alışamamıştım.
"aslında unutmuş olabilirim. Aynen unutmuşum. Tamamen aklımdan çıkmış."
"Tabii ki öyledir." son hamlesini tek kaşını kaldırarak yaptı ve ben de sadece mahçupça gülümseyebildim.
"Hadi gidelim artık."
"Gidelim bakalım."

Jessica'dan:

Telefonu kapattıktan sonra Liam'ın yanına döndüm. Bardağı elime aldığımda soğuduğunu fark edip tazelemek için ocağın başına geçtim.
"Calum'la mı konuşuyordun?" bardağa demi koyarken Liam'ın derin sesi kulaklarımı doldurdu; "Evet." dedim duygusuzca.
"Sevgililer gününü mü kutladı?" sıcak suyu doldururken duraksadım "hıhım." çaydanlığı yerine koyup elimi tezgaha dayadım ve devam ettim; "Mesafeler zor oluyor. İki kişi için." birkaç saniye sessizlik olurken "eminim öyledir." dedi. Cevap vermeyi kendimce reddederken çaydanlığı tekrar elime aldım.
"Sophia'yla da böyle oluyordu hep." dediği an elim ayağım boşaldı; bütün vücudumun buz kestiğini hissederken çaydanlık elimden kayarak yere düştü. Çığlık atıp geri çekildiğimde bütün acının elimin üzerindeki yanığa toplandığını hissettim. İç çekip elimi kavrarken Liam yanıma çoktan gelmişti bile; "Jess? İyi misin? Canın acıyor mu?" çok ağlamak istiyordum ama garip bir şekilde elimin titremesi dışında hiçbir tepki veremiyordum. Acımı belli etmek istemesem de elimdeki titreme vücuduma da yayıldığında acıya daha fazla karşı gelemedim.
Liam, "Hadi gel, suyun altına tutalım." deyip elimi tuttuğunda ani bir hareketle kendimi geri çekip ondan uzaklaştım; "Ben hallederim. Sana ihtiyacım yok."
"Jess yapma..." bana doğru bir adım atınca titreyen elimi havaya kaldırıp onu durdurdum. "İlk kez elim yanmıyor Liam. Senden önce de bir hayatım vardı benim." dedim duygusuzca ve mutfaktan çıkıp lavaboya yöneldim.
Kapıyı kapatır kapatmaz derin iç çekişlerim yerini gözyaşlarına bırakırken elimi ılık suyun altına tuttum. Acı suyun altında hafiflese de elimin neredeyse tamamı kıpkırmızı olmuştu. Suyu kapatıp dolabı açtım ve yanık kremini elime aldım. Kremin kapağını tek elle açamamam sinirlerimi iyiyce gereken bıkkınca bağırdım ve kremi yere attım. Lavaboya eğilip ağlamaya devam ederken kapı açıldı. Gözlerimi kapalı tutsam da Liam'ı hemen arkamda hissedebiliyordum.
Derin nefesler almaya çalışırken yere eğildiğini ve tekrar doğrulduğunu hissettim. Elimi nazikçe kavradığında gözlerimi araladım; elinde kremin kapağını benim aksime tek eliyle tek hamlede açtı. Sesimi çıkarmadan elimin üzerindeki eline bakarken ona karşı gelmeyeceğimi anladıktan sonra kremi nazikçe su toplamış elime sürmeye başladı. Arada gözlerime baktığını hissetsem de gözümü elimden ayırmamakta kararlıydım.
Yanan bütün yerleri kremledikten sonra ilk yardım dolabından bir şeyler çıkardı. Gözlerimi kapatıp bu acının bitmesini beklerken Liam nazik ama bir o kadar hızlı bir şekilde elimi sarmaya başladı.
İçimdeki kızgınlık teninin tenime her temasında hanesine çekilse de kendini hatırlatmaktan vazgeçmiyordu.
İşini bitirdikten sonra malzemelerini yerlerine yerleştirdi. Ben hala yüzüne bakmıyordum, bakmak istemiyordum ama bana baktığını hissederken sonunda dayanamayıp gözlerimizi birleştirdim; hiçbir şey söylemedim. Sadece yüzüne baktım.
"Seni kıracağını bildiğim hiçbir şeyi kasıtlı yapmam Jess. Asla..." dediğinde gözlerimi ondan kaçırdım. Sesi tekrar kulaklarımı doldurduğunda tekrar gözlerine baktım; "...en azından sen de yapma, olur mu? Beni sevmediğini söylesen de kalbimi kırma, olur mu?" gözlerindeki kırgınlık vücudumun her bir zerresini yakıp kavururken lavabodan çıktı.
Arkasından çaresizce bakarken iç çektim; "Keşke kalbinin daha fazla kırılmaması için, seni korumak için yaptığımı bilebilseydin sevgilim."

SIRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin