Multide Evan'ın geçmişinden bazı anılar var ;)
Kapıyı ardımdan kapatarak sırtımı soğuk demire yasladım. Yorgunluk tüm bedenime hakim olmuşken gözlerimi zar zor açık tutuyordum. Kafamda Liam'ın yüzü ve sözleri dönerken baş ağrım kendisini iyice gösterdiğinde doğruldum ve yavaş hareketlerle odama çıktım. Üzerimi değiştirip makyajımı sildikten sonra kendime bitki çayı yapmak üzere mutfağa indim.
Suyun başında kaynamasını beklerken midemin bulanması hafif hafif artarken bitki çayını elime aldım ve salona geçip kendimi koltuğa bıraktım. Sarhoşluğum azalmış olsa da hala kendimi tam ayılmış hissedemiyordum.
Çayı yudumlarken kapının çalmasıyla irkildim. Saat gece 1'i çoktan geçmişti ve bu saatte gelecek kimse yoktu.
Ayağa kalkarak girişe ilerledim ve kapıyı açtım. Karşımda Evan'ı görünce kaşlarım çatıldı: "Evan?" kapının pervazına yaslanmış ayık olmayan gözlerle bana bakıyordu; sarhoş olduğu her halinden belliydi. İçeri doğru bir adım attığında dengesini kaybedip sendelerken onu kolundan tuttum. Bütün ağırlığını bana verirken onu zar zor salona taşıdım.
Başını arkaya doğru atıp derin ve yavaş nefesler alırken kollarımı önümde bağladım; gecenin bir saatinde düşmanım olan adamın sarhoş bir şekilde benim salonumda ne aradığı şu anda en merak ettiğim şeydi.
"Burada ne yapıyorsun?" derken koltuğun kol kısmına oturdum.
"Hepsi senin yüzünden." kaşlarım daha da çatılırken derin bir nefes aldım. "Ne diyorsun Evan?" cevap vermiyorken sinirle yerimden kalktım ve mutfağa gidip sert bir kahve yapıp geri yanına döndüm. Kahveyi eline tutuştururken az önceki uykulu halinin az da olsa dağıldığını gördüm.
"Niye buradasın?" kahveden bir yudum alıp bana baktı; "Senim yüzünden." göz devirdim.
"Onu anladım. Ama ne benim yüzümden? Ne diyorsun?" Acı kahveyi kafasına dikti ve ellerini dizlerine yasladı; karanlıkta saçlarının arasındaki beyazlar daha da belirginleşiyordu.
"Ben, ordudayken çok küçüktüm; yirmili yaşlarda falan..."
"Bana ne bundan?"
"Oraya babamın zoruyla birkaç aylık bir eğitim bahanesiyle gittim. Kendisi gibi benim de sert ve disiplinli olmamı istiyordu. Zaman geçtikte oraya alıştım, diğerlerinden iyi olmaya başladım, özel görevlere alındım. İlk başlarda istemeyerek gitsem de sonradan alıştım. Dostlarım vardı ve hatta inanmayacaksın bir sevgilim bile vardı. Bir gün bir görevdeyken..." duraksadı ve derin bir nefes aldı, boğazında biriken yumruyu hissedebiliyordum. "...hepsi öldü. Sevdiğim, evlenmek istediğim kadın ellerimde can verdi." şaşkınlıkla iç çektim. Böyle bir şeyi asla beklemiyordum. Bu Evan'ın neden böyle olduğunu kanıtlıyordu...
"S-sonra?" diye sordum çekinerek.
"Bir şekilde atlattım, ona göre eğitilmiştim. Ondan sonraki birkaç görev boyunca hiç kimseyi umursamadım, önüme geleni öldürdüm; tamamen hissizleşmiştim. Sonra buraya, Modest'e geldim. Sevdiğim kadın öyle istedi, müziğin veya müzikle uğraşmanın bana iyi geleceğini düşündü. Bu şirketi de o yüzden kurdum. Bu işlerin nasıl yürüdüğünü öğrendikten sonra beraber çalıştığım sanatçıları yükseltmek için her şeyi yaptım. Hepsini göze aldım, zamanla bu işte ustalaştım ve en büyüklerden oldum. Sen gelene kadar..." kararmış gözlerini bana çevirdi. Korkuyla ona bakarken onun bunu görmemesini diledim. "...Sen gelene kadar herkese her istediğimi rahatça yaptırabiliyordum. Senin o sırrın elimde oldukça sana da istediğim her şeyi yaptırabileceğimi düşünüyordum ama öyle olmadı, bir boşluğuma denk geldi ve benim bir açığımı yakaladın. Bütün onurumu ayaklar altına aldın."
"Ofiste böyle söylemiyordun ama?" her ne kadar az önceki bakışlarından çekinsem kendimi durduramadım.
Sinir bozucu bir şekilde gülümseyip ayağa kalktı ve hızlı bir hareketle yanıma gelip üzerime eğildi; gözlerim kocaman açılırken kalp atışlarım da hızlandı. "Beni daha tanıyamadın mı? Bir günde bütün her şeyim değişebilir. Ama sen..." parmağını bana doğru uzattığında bir anda bakışları yumuşadı; gerçekten bu adam tam bir dengesizdi. "Ona hiç benzemiyorsun."
"Kime?" dedim sessizce. Duyduğundan emin bile değilken "Kollarımda can veren, hayatımı birleştirmek istediğim kadına."
"Benzememi mi isterdin?" benden uzaklaştı ama gözleri hala üstümdeydi. "Sanırım. Çünkü o zaman onun gibi birinin beni etkilemesine şaşırmazdım. Ama sen farklısın ve bu yüzden bu benim canımı acıtıyor." duyduklarımla anlık bir felç geçirirken el ve ayaklarımın boşaldığını hissettim. Bu nasıl olabilirdi? Evan'ın benden etkilenmesi imkansızdı.
"Senin benden etkilenmen imkansız." diyerek düşüncelerimi sözlere döktüm. Omuz silkti; "Bence de öyle ama son birkaç haftadır bu tür şeyler kafamı kurcalıyor. Senden etkilenmemem gerektiğini biliyorum ama," ona dehşetle bakarken boğazını temizledi "eğer bana karşı gelip kafa tutmasaydın böyle olmazdı. O yüzden bunların hepsi senin yüzünden."
Sarhoş olmasaydı şu an bana yalan söylediğini düşünürdüm ama sarhoşken insanın içinden geçen şeyleri döktüğünü biliyordum, ne yazık ki...
"Ama çok da büyük bir şey değil. Baş edebilirim, merak etme. Zaten Liam'la yakında tekrar birleşirsiniz." kalp atışlarımın hızlandığını hissettim. "Nerden biliyorsun?"
"Ben bilirim." geriye çekilip geldiğindeki halinden kıyasla daha rahat adımlar atarak evden çıktı.
Ortada şok geçirecek bir sürü şey varken ben en çok Evan'ın bana karşı olan durumunu düşünüyordum. Küçük bir kahkaha attım; şaka olmalıydı. Yani, o patron ve duygusuz psikopatın teki, ona karşı gelmemi gururuna yedirememiş olmalı yoksa bunun başka bir açıklaması olamaz...
Hayır ben Liam'ın beni sevmesini istiyorum Tanrım hatlarda bir karışıklık olmuş olabilir mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIR
Fanfiction"Sen hayatımda gördüğüm en yalancı insansın. Sana aşık olduğum için kendimden tiksiniyorum." sakin ses tonu söylediklerini yumuşatmak yerine daha küçük parçalara ayırıyordu kalbimi. Gözlerimdeki damlalar görüş alanımı yavaş yavaş kapatırken duydukla...