BÖLÜM 43: Ya Hep, Ya Hiç...

2.7K 170 30
                                    




*Multi: Tatlış Babaannemiz Nazan Sultan*

*İthaf: KISKANÇ OKUYUCUM vininin_premsesi ♥😍❤*


-Dolunay-

Şarkılar söylenmeye devam ederken ben söylemek ve söylememek arasında kararsız bir halde masada tek başıma oturuyordum. Evet, tek başıma oturuyordum. Ex aşkım, karşı masamda o Alev görünümlü Yelloz'la birlikte gülüşüyorlardı. E yani insanlardaki genişlik Konya Ovası, Vardar Ovası büyüklüğünde olunca yapacak bir şey kalmıyordu doğal olarak...

Çantamda çalan telefonumu alıp kimin aradığına baktım. Babaannemin aradığını görünce hızla yerimden kalkıp dışarı yöneldim. Tabi bu ani kalkmam Poyraz'ın dikkatini çekmiş olacak ki bakışları hızla bana döndü. Ona kısa bir bakış atıp dışarı çıkınca hemen aramayı cevapladım.

"Aman aman aman! Kimler ararmış torununu!? Aman yeri-"

"Yemezler Dolunay hanım yemezler! Nerdesin bakıyım kız. Babana sordum okul tatilde dedi. Ama bakıyoruz torun yok ortada. Sonra bir öğreniyoruz ki torun fink atıyor Kapadokyalarda."

"Çok içerlemiş mi benim tontişim?"

"Dalga geçme kız babaanneyle. Var mı bari tanıdık? Nerde kalıyorsunuz orda. Gitmeden arasaydın bizi deden ayarlasaydı yavrum." Bana kızsa da kıyamıyordu. Özellikle Uzay'dan sonra ailede üzerine düşülen torun ben oluyordum..

"Yok babaannecim bulduk yer. Burada Yiğit diye bir arkadaşım var. Tanır mısın Sabancıları ?"

"Yiğit hangi Yiğit? Kardeşi var ikiz? Neydi o çocuğun adı dur hatırlıcam... heh Ege. Hatırladım. E tanımam mı tabi tanırım. Onların anneannesiyle zamanında çok yakındık. Hala da öyleyiz ama evler uzak diye çok sık bulamayız ama hala telefonda görüşürüz. Çok severim çok terbiyeli çocuklardır. Eee sen bırak şimdi onları. Senin o meymenetsiz napıyor?" Yiğitlerden nasıl Poyraz'a geçti bilmiyorum ama ben Yiğitlerde kalmıştım hala. Babaannemler, İstanbul'da olduğundan çevreleri çok genişti. Ama yine de Yiğitlerin ailesini bu kadar yakından tanıdığını bilmiyordum.

"Iıı, Poyraz mı? İyidir herhalde babaannecim." Telefonun ucunda bile olsa şu an burnunu memnuniyetsizce kıvırdığını tahmin edebiliyordum. "Aman aman, kötü olsa da olur. Ayrılmadınız mı hala yavrum?" sesindeki umut kırıntıları güldürmeye yetmişti beni.

Babaannem oldum olası sevmezdi Poyraz'ı. Babamın kalp krizinden sonra hastaneye geldiğinde tanışmışlardı ama Poyraz babamın üzerinde bıraktığı etkiyi maalesef dedemin ve babaannemin üzerinde bırakamamıştı. Onun için babaanneme vereceğim bu ayrılık haberi onun bu yaşında sevinçten dans etmesini bile sağlayabilirdi.

"Sevin Nazan Sultan sevin. Ayrıldık iki gün önce. Ara bana damat adaylarını da evde kalmasın torunun." Gülerek söylediğim şeye karşılık kahkaha aldım karşı taraftan. "Ay Dolunay'ım, güzel torunum. Sen bitir okulunu ben sana ne damatlar bulcam sana yakışır. Ama yavrum beni yanlış anlama sakın. Senin mutluluğun hem benim hem dedenin mutluluğu önümüze kimi getirsen sen mutluysan bizim kabul ederiz babaannecim." Bu lafların altında başka bir şey yatıyordu aslında. "Söyle kız kimi buldun bana?" ilk başta sessizlik olsa da karşı tarafta sonradan konuştu. "Yavrum diyorum ki bu Yiğit evladımın kardeşi Ege na-"

"Oppss! Babaannem sakin, hiç girme oralara! Şimdi beni kızlar çağırıyor öptüm seni." Ardından bir şey söylemesine fırsat vermeden hemen kapattım telefonu. Ege? Olur muyd- ahh Dolunay ne diyorsun kızım sen!

İzmir KızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin