*Rüya'lı Berk'li bir bölümle karşınızdayım. OY ve YORUMLARINIZI bekliyorum!*
-Rüya-
Sabah uyandığımda başımın felaket derecede ağrımasından dolayı ilk başlarda gözümü açamamış yatakta yatmaya devam etmiştim. En sonunda gözümü araladığımda etrafın tanıdık gelmemesinden dolayı salak salak etrafa bakarken hızla yataktan fırladım. Bizim evde değildim, Dolunayların evde de değildim? Yavaş yavaş paniklemeye başlarken üstüme göz atmamla ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı. Üstümde olan erkek tişörtü, otel odası... Fuck You! Kesin siktiler beni yaa?
Ben hala kafamda ki 45 düşünceyle boğuşurken odanın içine yarı çıplak bir şekilde gelen Berk'le yerimden kıpırdayamadım. Oha la baklava mığ o?!
Dün ne olduğunu düşünürken hafızam bana ihanet edip hiç yardımcı olmuyordu. Birkaç adım geri gidip bakışlarımı zor da olsa Berk'in gözüne çevirdim.
"D-dün ne oldu?!" diye fısıltı gibi çıkan sesle sorduğumda Berk'in yüzüne ilk başta şaşkınlık ardından da ibne bir gülüş yerleşti. Bir adım "Ne yani, dünkü o ateşli gecemizi hatırlamıyor musun?" diye aynı sırıtışla cümlesini bitirdiğinde akmak için direnen gözyaşlarımı tutmaya çalışıyordum.
"Ateşli gece?" diye sorarcasına sorduğumda sırıtışını yüzünden silmeden cevap verdi.
"Evet, ateşli gece. Mmm, çok iyiymişsin o konularda..." diyip göz kırptığında gözümden firar eden yaşı hızla silip güçlü durmaya çalıştım. Artık ne kadar başarılı olabildiysem...
Seri adımlarla yanına ulaştıktan omzuna vurmaya başladım. "SEN. SEN NASIL ADİ BİR ADAMSIN!!! SARHOŞ BİR KIZDAN YARARLANMAYA UTANMIYOR MUSUN PİÇ KURUSU!?" Diye söylenirken omzuna vuran ellerimi bileğimden tutup vurmamı engelledi. "Aaaa, öyle deme ama Rüya'cım. Dün gece hiç de öyle demiyordun ama. Alınıyorum bak!" diye yapmacıktan dudaklarını büzdüğünde ben hala dün gece neler olduğunu düşünmeye çalışıyordum. Bileklerimi kurtarmak için çırpınırken sövmeme tam gaz devam ediyordum.
"Seni tanımıyorum ama senden nefret ediyorum..." Artık tutamadığım gözyaşlarım sicim sicim akarken Berk de kollarımı bırakmıştı. Kolları olmasa daha önce düşecekmişim gibi bırakır bırakmaz sırtım duvara gelecek şekilde yere çöktüm. Bir yandan hızla akan gözyaşlarım bir yandan da ezberlemiş gibi söylediğim "Senden nefret ediyorum, senden nefret ediyorum..."
Yanıma oturan Berk'e hiç bakmadan sözlerime devam ediyordum. Bir anda beni bebek gibi kucağına alıp başımı göğsüne yaslamasıyla nefesimin kesildiğini hissettim.
"Şşşş, şaka yaptım. Olmadı öyle bir şey.. Özür dilerim böyle tepki vereceğini düşünemedim." Diye sakinleştirici bir şekilde konuşurken bir eli de sırtımı sıvazlıyordu. Aldığım bu haberle başımı hızla kaldırıp elimin tersiyle gözümden akan yaşı sildim. Aldığım haber benim için uzun zamandır pamuk şeker yemeyen çocuğa alının pamuk şeker kadar önemli ve değerliydi.
O heyecanla Berk'in gözüne bakıp iki üç kere gözümü kırpıştırdım. "G-gerçekten mi?" diye sorduğumda bu halime gülümsedi. "Gerçekten." Bir süre sonra yüzündeki gülümseme soldu. Değişik bakmaya başladı. Yani... Söyle diyim gözü koyulaştı, bakışları vücudumda baştan sona gezdi. Bacaklarımda ve dudaklarımda fazla oyalanmasından dolayı bir şey mi var diye bakışlarımı bacaklarıma çevirdim. Hmm, baktım ve... Hiç bişey yoktu. Kucağında oturduğumdan dolayı zaten kısa olan tişört nerdeyse başıma gelecek kadar kısalmıştı. Rahatsızca kıpırdandığımda bakışlarını zorla yüzüme kaldırdı. Ben kalkmak için kollarını bacaklarımdan çekmesini beklerken kurduğu cümleyle ilk başta şaşırıp ardından gülmeye başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İzmir Kızı
Novela JuvenilSanki zamanı ayarlamışız gibi Poyraz'ın beni öpmeye başlamasıyla gökyüzüne havai fişeklerin atılması bir olmuştu. Poyraz'ın dudakları beni işgal ederken aklımdaki düşünceyle birlikte gülümsedim. Çok klişeydi bu. Kız sevdiği çocukla ayrılma evresine...