Bölüm 18

142 55 11
                                    

Kayıp(18.bölüm)

Prof.Hambert ve Rudolf Çinde ilk yolculuklarına çıktılar. Çinin Tsin-yan kasabasına gittiler. Kasabada otuz-otuz beş tane ev vardı. Bir taraftan sahralarla, bir taraftan da ormanlarla kaplıydı kasaba. Burada turistler için küçük bir otel vardı. Onlar otele gittiler. İki gün burada gecelemek için para verdikten sonra  iyirmi üç numaralı odaya doğru gittiler. Hemen arkalarından bir genç bavulları taşıyordu.

Kasabada Sin-yank'ın dediği kişiyle- Shina'yla buluşmak için otelden çıktılar. Shina bu kasabanın en yaşlı insanlarından biriydi. O, Kara Şövalyenin ne zaman belirdiğini, ne zaman kan akıttığını iyi biliyordu. Bahçede oturup çay içerken Shina'yla sohbet ettiler.

Prof.Hambert:

"Sin-yank bizi sizin yanınıza gönderdi. Biz Kara Şövalye'yi arıyoruz."

Shina:

"Onu aradığınıza göre Çin'i bu hale getiren sizsiniz! Bir deprem daha olursa evim tamamen yıkılacak."

Rudolf:

"Bak dedecik, hemen Kara Şövalye'nin yerini söylemezsen bu büyü asla bozulmayacak!"

Rudolf'un dediği sözler Prof.Hambert'i bir anda ayağa kaldırdı. Lafı değiştirip konuşmaya başladı.

Prof.Hambert:

"Rudolf!!! Siz az önce galiba Kara Şövalye'nin yerini söylüyordunuz?"

Shina:

"Kara Şövalye yalnızca gece saat on ikide kasabanın tam ortasındaki meydana gelir ve geldiği an önüne çıkan bütün insanları kılıcıyla parçalara ayırır."

Prof.Hambert ve Rudolf iki-üç saat dinlenmek için otele gittiler. Otelin barında çok güzel içkiler vardı. Özellikle de şeraplarıyla meşhurdu bu otelin barı. Otelin sahibi Jhonny Silver genç bir amerikalıydı. Babasını daha doğmadan kaybetmişti. Burada üç-dört senedir çalışıyor. Geceleri bu otelde kalıyor.

Rudolf güzel bir kırmızı şerap içmek istiyordu. Prof.Hambert'te ona eşlik etti.

Rudolf:

"Hey evlat, bize buranın en iyi kırmızı şerabından getir!"

Jhonny:

"Hemen getiriyorum."

Prof.Hambert:

"Silahın hazır mı?"

Rudolf:

"Hazır. Bu Kara Şövalye nasıl biri?"

Prof.Hambert:

"Duyduklarıma göre, çok güçlü bir varlık. Bizim gibi normal insan görünümlü. Kılıcı keskin, gözü kara. Karşısına kim çıkarsa gözünün yaşına bakmadan keser."

Rudolf:

"Peki, siz onu nasıl öldüreceksiniz?"

Prof.Hambert:

"Tabancayla vurmayı deneyeceğim."

Onlar sohbet ederken genç delikanlı elinde bir şişe şerapla geldi.

Jhonny:

"Buyurun, şerabınız geldi!"

Onlar yavaş yavaş içmeye başladılar. Yarım saat sonra şişe tamamen boşaldı. İkinci şişeyi sipariş ettiler.

"Liderler konseyi"-nden Ken-zhi ve Ming büyülü kitabın gömüldüğü yerde inceleme yaptılar. Bu zaman Ming Sin-yank'ın Prof.Hambert'e hediye ettiği köstekli saati buldu yerden. Saatin üzerinde ince işlemelerle ''Sin-yank'' yazılmıştı. Ming "Sin-yank bu kitabı kimin okuduğunu biliyor. Onu bulmalıyız."-dedi.

Sin-yank'ın evine gittiler. Kapıyı çaldılar. Sin-yank yavaş yavaş kapıya yaklaştı. Kapıyı açmadan önce "Kimsiniz?"-diye sordu kapının arkasında bekleyen adamlara. Birkaç saniyeden sonra Ken-zhi kalın bir sesle "Açın kapıyı!"-diye bağırdı. Sin-yank kapıyı açtı. İçeriye girdiler. Ken-zhi hemen büyülü kitabı kimin okuduğunu sordu.

Ken-zhi:

"Büyülü kitabı kim okudu?"

Sin-yank:

"Bilmiyorum. Ben nereden bileyim?"

Ming:

"Bizi kandırma bunak! Bu köstekli saatin ormanda, büyülü kitabın gömülü olduğu yerde ne işi var? Söyle çabuk!"

Sin-yank:

"Tamam söyleyeceğim. Amerikan profesörü okudu. İsmi Hambert'ti. Bir de yardımcısı vardı. Onun ismini hatırlamıyorum."

Ken-zhi:

"Nereye gittiler?"

Sin-yank:

"Tsin-yan kasabasına. Kara Şövalye'yi öldürecekler."

Ken-zhi ve Ming dışarı çıktılar. Tsin-yan kasabasına doğru yola çıktılar.

Prof.Hambert ve Rudolf ikinci şişeyi de içtikten sonra uykuları geldi. Jhonny onları odalarına götürdü. Gece mışıl mışıl uyudular. Sabah küçük bir yer titremesi - deprem onları uykudan uyandırdı.

Yataklarını toplayıp dişlerini fırçaladıktan sonra kahvaltı etmek için aşağıya indiler. Jhonny onlar için güzel bir kahvaltı sofrası hazırlamıştı. Bembeyaz yumurtalardan Çin usulü böcek kebabına kadar her şey vardı sofrada.

Prof.Hambert:

"Woww! Çok güzel sofra."

Rudolf böceklerden birini eline aldı.

Rudolf:

"Bu böceklerin tadını her zaman merak etmişimdir."

Böceği ağzına attı.

Jhonny:

"Bu böceklerin tadı çok güzeldir! Özellikle kasabanın çöplüklerinden topladım."

Rudolf:

"Ne?! Ben kusmaya gidiyorum."

Rudolf lavabo'ya doğru koştu. O gittikten sonra Ken-zhi ve Ming otele geldiler.

Ken-zhi:

"Prof.Hambert sizmisiniz?"

Prof.Hambert:

"Evet, benim. Siz kimsiniz?"

Ken-zhi:

"Bizimle geleceksiniz! Çok önemli bir işimiz var sizinle."

Prof.Hambert:

"Buyurun gidelim!"...

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin