Kayıp(64.Bölüm)
Elvis, Alfred ve Rudolf teröristlerin evini uzaktan izliyorlardı. Alfred evde komutan Fredric'in olduğunu söyleyince Rudolf kendisini kaybetmeye başladı. En yakın arkadaşını öldüren katil çok yakınındaydı. İntikam almak için çok iyi bir fırsattı.
Fredric askerleri Wilson ve Alex'le birlikte bu evde sakladıkları silahları topluyordu. Wilson çatışmaların birinde ayağından vurulmuştu. Zorla yürüyordu. Alex ise bomba malzemelerini topluyordu.
Rudolf içeriye girmek için ısrar ediyordu. Elvis onu böyle sinirli görünce sakinleştirmeye çalıştı:
"Sakin ol, Rudolf! İki-üç dakika daha beklemeliyiz. Teşkilattan destek ekip gelecek. Üç kişi onlarla baş edemeyiz!"
Sonra yüzünü Alfred'e tutup kızgın bir ses tonuyla konuşmaya başladı:
"Nerede kaldı destek ekip Alfred?!"
Alfred cevap verdi:
"Geliyorlar efendim. Az kaldı."
Tam dört dakika on beş saniye sonra destek ekip geldi. En önde Rudolf, Elvis ve Alfred gittiler. Alfred kapıyı kırdı. Rudolf eve girip odalara baktı. Salonda Wilson'un cesedi vardı. Alfred'te diğer odaları kontrol etti. Yatak odasında gizli bir yeraltı tünel kapağı olduğunu gördü. Kapak içeriden kilitlenmişti. Rudolf sinirinden dayanamıyordu. Teröristler burunlarının ucundayken onları kaçırdılar.
"Olamaz! Ben dedim size girelim diye. İki dakikada kaçtı şerefsizler!"
Elvis onun bu durumunu görüp onu hastaneye gönderdi. Her an bir delilik yapabilirdi.
Komutan Fredric ve Alex çoktan tünelin sonuna yaklaşmışlardı. Komutan yine tilki gibi iyi bir plan yapıp kaçabildi.
30 dakika önce
"Wilson, sen iyi bir askerdin. Maalesef, artık seni yanımda taşıyamayacağım. Sana güle-güle!"
Wilson sessiz tabancanın kendisine doğrutulduğunu görünce yalvarmaya başladı:
"Dur komutan, yapma! Ne istersen yaparım, öldürme beni!"
Komutan Fredric tetiği çekmekte kararlıydı. Son sözlerini söyleyip ateş etti.
"Ölümden korkan insan değil dünyaya, hiçkimseye hükm edemez! Benim kafama çok silah doğrultuldu bu zamana kadar. Bak, şimdi ben hayattayım, ama o insanlar mezarlarında yatıyorlar."
Şimdiki zaman:
Rudolf hastaneye geri döndüğünde orası çok karışmıştı. İkinci katta polisler bekliyorlardı. Doktorlar yaşlı bir kadının cesedini götürüyorlardı. Bu o kadındı! Dört saat önce oğlu ölen kadındı. Polislerin söylediklerine göre, kadın intihar etmişti.
Bu manzara onu çok sarstı. Dışarıya çıktı. Hastanenin önündeki bankların birinde oturdu. Göz yaşlarını tutamadı. Bir tarafdan ülkenin hali, diğer tarafdan en yakın arkadaşının ölümü içini fazlasıyla acıtıyordu. Zor bir zaman geçiriyordu. Tilkiler ancak uygun bir zaman bulduklarında yuvalarından çıkıyorlardı. Onların yuvalarını bulup dışarıya çıkmadan onları yakalamak gerekiyordu.
Dr.Elisa Jhonny ile yakından ilgileniyor, hatta bazen onun dertlerini dinliyordu. Acılar peşini bir türlü bırakmıyordu. Babasını kaybetmesi onun hayatını çok etkileyecekti. Evlendiğinde babası yanında olup ona destek olamayacaktı. Çocukları olduğunda onlar dedelerini hiç görmeyeceklerdi. Jhonny zor durumda olduğunda en yakın destekçisi-babası ona yardım edemeyecekti.
"Ben ilk defa 24 yaşımda gördüm babamı. Yıllarca onun hasretiyle yaşamıştım. Onu görünce çok istediği bir oyuncağı almış çocuk gibi mutlu oldum. Hemen sarıldım boynuna. Annemin kolyesi sayesinde tanıdım onu ilk defa. Hayatta her ne olursa-olsun umudumu kaybetmemeyi öğrendim ondan. Ben hiçbir zaman babamsız nasıl yaşarım diye düşünmedim. Onsuz bir hayal kurmadım. Yarın bir gün onun öleceğini hiç aklıma bile getirmedim..."
Kendisini fazla tutamadı. Ağlamaya başladı. Dr.Elisa elindeki mendille onun göz yaşlarını sildi.
"Sakin ol, Jhonny! Anlıyorum, çok kötü bir olay atlattın. Ama böyle yaparsan, işin daha da zor olucak. Baban iyi bir adamdı. Tek senin için değil, bütün ülke için önemli bir insandı. Seninle birlikte onu tanıyan diğer insanlarda zor günler yaşayacaklar..."
Komiser William yanında iki komiserle hastaneye geldi. Koridorda oturan Rudolf'a yaklaştı:
"Arkadaşlar takın kelepçeyi, götürün!"
Rudolf ne olduğunu bile anlamadı. Apar-topar hastaneden çıkarıp polis merkezine götürdüler. Burada Rudolf daha fazla dayanamayıp neler olduğunu sordu:
"Ne oldu komiser? Beni niye bu şekilde buraya getirdiniz?"
Komiser William hiç beklemediği bir cevap verdi:
"Vatana ihanet suçundan tutuklusun, Rudolf!..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
AdventureGözlerini kapatır profesör. Derin ve ürkütücü bir karanlığın içine dalır. Karanlıkta göz gözü görmüyorken tanıdık olmayan bir ses kulağını işgal eder: "Yolundan geri dön, Hambert! Yolundan geri dön!" Bu ses bir delinin özenle süslediği hayal ü...