Kayıp(48.bölüm)
Lei:
"Aaa!!!"
Jhonny:
"Baba, bu ses Lei'nin sesi!"
Prof.Hambert:
"Koş oğlum içeriye!
Jhonny ve prof.Hambert içeriye koştular. Ying Lei'nin kafasına silah dayamıştı. Lei zor durumdaydı.
Ying:
"Sonunda geldiniz! Jhonny çıkar cebindeki zehiri!"
Jhonny cebindeki bir poşet zehiri çıkardı.
Ying:
"Babanı sen öldüreceksin! Çabuk o zehiri profesöre içir! Yoksa, Lei'ye yazık olacak."
Jhonny:
"Hayır yapamam!"
Ying kötü kötü gülümseyerek cevap verdi:
"Ama ben Lei'yi öldüre bilirim."
Jhonny ve prof.Hambert çok zor bir durumdaydılar. Jhonny başka çaresi olmadığını görünce, zehir poşetinin ağzını açtı. Babasının gözlerinin içine baktı. Ağlamamak için kendisini zor tuttu.
Prof.Hambert:
"Hadi, evlat dök şu zehri ağzıma!"
Jhonny:
"Yapamam, baba."
Ying "Yapacaksın!"- diye bağırdı. Jhonny karşısında duran Lei'ye baktı. O da çok üzgündü. Prof.Hambert'in ölmesini istemiyordu. Kaş-göz hareketleri yaparak "Yapma" demeye çalışıyordu.
Jhonny:
"Beni affet, baba!"
Jhonny elindeki zehir poşetini babasının ağzına doğru yaklaştırdı. Zehiri dökmeden önce birkaç saniye babasını izledi.
Bu zaman dışarıdan siren sesleri geldi. Bir polis arabası evin önünde durdu. Bunu gören Ying camların birinden dışarı çıkıp kaçtı. Prof.Hambert son anda kurtuldu.
Kapı çalındı. Jhonny koşup kapıyı açtı. Gelen komiser Plator'du. "Selam delikanlı"- deyip içeriye geçti. Bir görev için buraya gelmişti. Son günlerde onların evinin olduğu mahallede iki ev soyulmuştu. Hırsızın kimliği belirsizdi ve hep kaçmayı başarıyordu. Yakalanamazsa diğer evleri soymaya devam edecek, belki de bir gün onların evini soyacaktı.
Bir bardak kahve içip konuştuktan sonra kalktı komiser Plator. Çıkarken son kez tenbihledi onları.
Prof.Hambert, Jhonny ve Lei bu olaylarla uğraşırken Rudolf'ta Rusyada ölen sevgilisinin mezarını ziyaret ediyordu. Bir yıldır onun mezarını hiç ziyaret etmemişti. Düğünden iki önce onun mezarının önüne gitti. Sakince durdu birkaç dakika. Neden bu kadar sakin olduğunun nedenini hiç bilmiyordu. Kelimeler gelmiyordu içinden. O birkaç dakikada eski anıları hatırladı sadece.
2 yıl önce
Soğuk kış günlerinden birinde Natalya hastalanmıştı. Rudolf bütün gece uyumamış, onun başının ucunda beklemişti. Natalya sabah uyandığında karşısındaki tezgah dikkatini çekti. Tezgahta kahvaltıda yemek için peynir, zeytin ve daha çok şey vardı. Bunu görünce gülümsemeye başladı. Bu zaman Rudolf odaya girdi. Natalya'nın gülümsemesini görünce o da gülümsemeye başladı. "Eğer sen gülüyorsan, mutluysan, demek ki ben görevimi başarıyla tamamlamışım."- dedi. Natalya onun gözlerinin içine bakarak "Ne görevi?"- diye sordu. "Sevmek ciddi bir işdir. Hep sevdiğin insanı mutlu etmelisin. Ben seni seviyorsam, seni mutlu etmeliyim. Ve eğer yüzün gülüyorsa, demek ki ben işimi iyi yapabilmişim."
Şimdiki zaman
Rudolf elindeki iki tane karanfili mezarın üzerine bıraktı.
"Seni hiç unutmadım güzel kadın ve bundan sonra da unutmayacağım! Başkasıyla evlensem bile."
Ve karanfillerle birlikte iki damla gözyaşını mezarın üzerine bırakıp gitti Rudolf.
Yorgun bir gün geçiren profesör herzamanki gibi saat dokuzda uyumaya başladı. Onun uyumasıyla evi büyük bir sessizlik bürüdü. Jhonny ve Lei'de yarım saat sonra uyumaya gittiler. Işıkları kapattılar.
Gece prof.Hambert su içmek için uykudan uyandı. Bardağındaki su bitmişti. Mutfağa gitmek için yerinden kalktı. Bu zaman içeriden ayak sesleri geldi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
AdventureGözlerini kapatır profesör. Derin ve ürkütücü bir karanlığın içine dalır. Karanlıkta göz gözü görmüyorken tanıdık olmayan bir ses kulağını işgal eder: "Yolundan geri dön, Hambert! Yolundan geri dön!" Bu ses bir delinin özenle süslediği hayal ü...