Bölüm 59

38 9 1
                                    

Sezon Finaline son 2 bolum!!!

Kayıp(59.bölüm)

Prof.Hambert oğlunun mahkemesi için adliyeye gitmişti. Mahkemenin başlamasına iyirmi dakika vardı. Koridorda oturup beklemeye başladı. Başını kaldırıp karşısına bakamıyordu. Baktığı an duvarlar sanki üzerine doğru geliyordu. Ağır bir yük çöküyordu üzerine. Oturduğu yerden ayağa kalkmakta zorlanıyordu. Çok zor geliyordu oğlunu kolları kelepçeli izlemek. Her zaman böyle zorluklar oldu. Ve geçti. Buda geçecek deyip hayata devam etmek gerek. Yoksa insan dertleriyle baş edemez ve çöküp kalır.

On beş dakika sonra polisler Jhonny'i getirdiler. Babasının yüzüne bakmıyordu hiç. Bu durum onu fazlasıyla utandırmıştı. Kafasını aşağıya doğru sallayıp mahkeme salonuna geçti.

Hakim duruşmayı başlattı. İlk olarak yarım saat karşısındakı dosyaları okudu ve sanığı konuşturdu. Sonra yüzünü yanındakı genç kadına tutup dedi:

"Yaz kızım! Sanık, Jhonny Silver'in suçsuzluğunu kanıtlayacak güçlü deliller olmadığı için, beş sene tutuklu kalmasına karar verilmiştir."

Prof.Hambert "Hayır! Olamaz!" diye bağırarak ayağa kalktı. Hakim onu yerine oturttu. Jhonny suskunluğunu korumakta devam ediyordu. Az sonra polisler onu getirdikleri gibi hapishaneye götürdüler.

Prof.Hambert üzgün bir şekilde adliye binasını terketti.

Elvis'i arayıp işe gelemeyeceğini söyledi. Sonra sahile gitti. Kafasında acı düşünceler, çaresizlik onu yıpratıyordu. Büyük bir batağın içine düşmesine az kalmıştı. Batağa düşmemek için tek yolu vardı:

Hep yaptığı gibi- adaletli davranmakla düştüğü zor işi çözmek.

Bu olaydan haberdar olan Rudolf Jhonny için bir sürelik profesörle arasındakı küsülülüğü unutmak kararına geldi. Onun cinayet işlemediğine inanıyordu. O yüzden bir şeyler yapmak için oturup düşünmeye başladı.

Prof.Hambert uzunca gezindi sahilde. Biraz sakinleşmeyi denedi. Ama beceremedi. Oğlu hapiste zor durumdayken, nasıl sakin olabilirdi? Tutunacak bir dalı, gidecek bir yeri yoktu. En yakın arkadaşı bile yoktu yanında. Kim yapabilirdi ki, bunu? Hangi düşmanının gözü bu kadar dönmüştü? İşlemediği bir cinayetten tutuklanmıştı. Artık profesörde adalete fazla güvenmiyordu. O kadar şey görmüştü ki dünyada. Dünyanın en kötü hastalıklarından birinin ilacını bulup hiçkimseye açıklamayan insanları bile görmüştü. Hasta insanları çaresizliğe itip para için oyun oynayan insanlar görmüştü. Büyük ülkelerin vatanlarından zorla kovulan insanlara darbe vurduklarını görmüştü. Yüzlerce, binlerce insanın sınırlarda, denizlerde can verdiğini görmüştü. Küçücük çocukların yakınlarında bombalar patlasa bile, umutlarını kaybetmeyip hayata sımsıkı sarıldıklarını görmüştü.

Yine de kendisini bazı insanlardan şanslı hissediyordu profesör. Hiç olmazsa, oğlu yaşıyordu. Oğlunun nerede olduğunu biliyordu.

Uzun-uzun düşündükten sonra havanın karardığını gördü. Artık eve dönme zamanı gelmişti. Otobüse binip geri döndü.

Evde de yalnızlık bekliyordu onu. Bu gece yalnızlığıyla baş-başa kalacaktı profesör. Önce uyuyamayacaktı bir kaç saat. Belkide oğlunu hatırlayıp ağlayacaktı. "Acaba o şimdi ne yapıyor? Rahat uyuyabiliyormu?" diye düşünücekti. Sonra düşünceler kafasını yoracak ve gözlerini kapatıp uyuyacaktı.

Öyle de oldu. Prof.Hambert büyük zorlukla uyudu. Sabah kalkıp kahvaltısını yaptıktan sonra hemen yola çıktı. Hapishaneye gitti oğlunu görmek için.

Hapishanede bir karışıklık vardı. Kırmızı alarm verilmişti. Görevliler etrafa koşuşturuyorlardı. Prof.Hambert müdür Kempfer'in odasına gitti. Kapıyı iki kere tıklatıp içeriye girdi. Kempfer telaşlı bir haldeydi. Prof.Hambert önce selam verdi. Sonra "Jhonny ile görüşmem mümkünmü?" diye sordu. Kempfer ona bakarak cevap verdi:

"Sabahtan beri bu hapishane neden kırmızı alarmda biliyormusunuz? Durun ben söyleyeyim: Oğlunuz dün gece hapishaneden kaçmış. Nerede olduğu belli değil. Hazır sizde buradayken polisler sizinde ifadenizi alırlar. Oğlunuz bulunana kadar size rahat yok!"...

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin