Kayıp 78.Bölüm
Oliver gece saat 11-e kadar çalışır. Diğer ameleler uyumuştur. Oliver "Son birkaç işi daha halledip öyle uyuyayım"-der. Uykulu uykulu işe devam eder. Bu zaman karşısındaki bir binanın üzerinde ışıklar yandığını ve bir cismin hızlıca binanın içerisine düştüğünü görür. İşini yarım bırakıp kapıya doğru yavaş yavaş yaklaşır. Büyük merak içindedir. Kapıya yaklaşır. Kapı biraz aralı kalmıştır. Aradan içeriye bakmaya çalışır. Bu zaman bir askerin ona seslendiğini duyar:
"Hey, sen ne yapıyorsun burada? Çabuk yatakhaneye git!"
Oliver korkudan titreye titreye cevap verir:
"Ta-ta-tamam. Hemen gidiyorum."
Oliver yatakhaneye gider. Onun için ayrılmış yatağa yatar. Aklındaki sorulara cevap bulamadan uyumaya başlar.
Profesör Hambert uyurken Rudolf'ta instagramda Marry ile mesajlaşıyor. Daha ilk günden aceleci davranıyor biraz. Biraz sabırsız biri. Marry ile yemekteyken konuşup barıştılar. Marry ablasının sözünden çıkmamak için Rudolf'a bir şans verdi. Rudolf'ta çok mutlu. Normalde bu saatte önemli bir şey olmasa uyurdu. Ama şimdi saat 11:30 ve hala ayık.
"Yaa galiba biraz aceleci davrandım ben. Kusura bakma😕"
"Yok, Rudolf. Aslında ben hiçbir erkekle böyle konuşup tanışmayı kabul etmem. Ama senin şansın var ki, ablam yanımdaydı sen masaya geldiğinde. O dedi ki, önce bir tanış adamla, ona şans ver."
"Benim adımdan ablana teşekkür et. Şuan biraz da onun sayesinde çok mutluyum. Seni de çok mutlu edeceğim, gökyüzüm.😘😘😘"
"Gökyüzümmü??"
"Evet. Başka insanları bilmem ama ben gökyüzüne baktığımda orada huzur buluyorum. Bulutlar sanki bambaşka bir dünyaya götürüyor beni. O dünyada içimin aslında sandığım gibi olmadığını görüyorum. Ben içimde yeni bir "ben" keşfediyorum."
"Ya, kusura bakma ama ben böyle sözleri sevmem. Biraz sert biriyim. Böyle romantik sözler söyleyen adamlara normal bakmıyorum.😔"
"Aa, niye?😕"
"Bilmem."
"Her kadın böyle sözleri sever. Senin diğer kadınlardan neyin eksik? Sen de o güzel anları yaşamalısın..."
Bir gece daha içine iyi, kötü anıları hapsederek geçip gidiyor. Geriye kalan sadece anılar. Kimisi mutlu geçirir gecesini, kimisi gecenin çabucak bitmesini ister. Çünki, her gece içinde mutlulukla beraber bir tutam mutsuzluğu da barındırır. Güneş yerini değiştirip bulutların arasına saklanınca insanların da umutları tükenir. Umutlar aydınlanmayınca kalpler karamsarlığa yüz tutar. Umutları tükenen insanlar için son duraktır karamsarlık. Ruhen beyaz bayrakları kaldırıp hayata teslim olurlar insanlar. "Kabul ediyorum, hayat! Sen daha güçlüsün gözünde herşeyi büyütmeyip küçük hayallerle mutlu olan insanların karşısında."-diye söyler bazı insanlar içinden bir sesle. Kimisi için mutluluk bir hazine, kimisi için sadece bir hayeldir. Geceleri süsleyen tatlı bir hayel. Rudolf tanıştığı kadınla geçireceği günleri hayel ediyor, Oliver ise düştüğü yerden kurtulacağı ve arkadaşlarına kavuşacağı günü hayel ediyor. Rudolf için kısa ama Oliver için uzun bir gece geçiyor.
Gülücük sesleri duyuyor dışarıdan gecenin bir saatinde Rudolf. Balkona çıkıyor. Otelin önünde kol-kola gezen iki genç var. Biri kız, diğeriyse erkek arkadaşı. Ne kadar da mutlular. Gözleri ışıldıyor sevginin gücüyle. Onlara bakınca yüzü gülüyor Rudolf'un da.
Oliver ise uyuyamıyor. Gözlerini kapatınca garip fısıltılar duyuyor etrafından. Hiçbir kelimeyi ayırt edemiyor. Anlam bulamıyor hiçbir sözcüğün içinde. Gözlerini açıp etrafına bakıyor. İkikatlı yatağın alt katında Oliver uyuyor. Üst katındaysa hiçkimse yok. Yanındaki ikikatlı yatağın alt katında onun gibi genç biri uyuyor. Üst katta yine hiçkimse yok. O genç uyuduğuna göre o fısıltı sesleri nereden geliyor? Gözlerini kapatıp uyumaya çalışıyor ama fısıltı sesleri onun yakasını bırakmıyor. Ayağa kalkıp cama yaklaşıyor. Camı açıp hava almak için perdeyi çekiyor önce. Karşısında yine bir duvar var. İyice deli gibi oluyor Oliver. Kapıya doğru hareket ediyor. Zorla kapıyı açıp kapının yanında nöbette bekleyen askerle- William'la karşılaşıyor.
"Ben iyi değilim. Beni dışarı çıkar çabuk!"
"Sakin ol! Hiçbir şey olmayacak sana. Yorgunluktandır. Uyumayı dene geçip gider."
"Yaa, dayanamıyorum diyorum. Anlamıyormusun? Garip bir şeyler oluyor. Beynimin içinde karıncalar geziyor sanki."
"Maalesef, seni dışarıya çıkaramam. Komutanlarım bana ceza verirler."
Oliver çıktığına pişman olup geri döner. Uyuyamayınca sabaha kadar ayık kalır.
Prof.Hambert sabah uyanıp ilk iş olarak polis merkezini arar. Oliver hakkında bilgi öğrenmeye çalışır. Polisler hiçbir haber olmadığını söylerler.
Rudolf uyanır uyanmaz hemen telefonu açıp mesajlara bakar. En son Marry "İyi geceler"-diye mesaj atmıştır. Hemen ona "Teşekkürler, tatlım"-diye mesaj atar. Sonra elini yüzünü yıkayıp salona geçer. Profesörün tedirgin halini görüp kafeteryaya inmeden önce ona sakinleştirici ilacından içirir. Sonra kahvaltı yapmak için kafeteryaya iner. Orada Marry'i görür. Bu defa tekbaşına bir masada oturmuş kahvaltı yapıyor. Elinde telefon var ve galiba mesaj yazıyor. Rudolf masaya yaklaşıyor.
"Günaydın, tatlım. Nasılsın?"
"Aa, günaydın. İyi. Sen nasılsın?"
"Seni gördüm daha da iyi oldum."
Rudolf sandalyelerden birini çekip oturuyor. Marry ona bakarak bir soru soruyor:
"Ya, sana bir şey sorabilirmiyim?"
"Buyur!"
"Sen nasıl oldu da iki günde beni bu kadar sevdin?"
"Bazı hislerin zamanı olmaz, Marry. Bazen bir insanı sadece bir kaç saniye görmen bile seni hiç beklemediğin bir yolculuğa çıkarır. Kısa zaman deyip küçümsememek lazım bazen. Çünki karşındaki insanın asıl hislerini bilmiyorsun."
"Haklısın. Bak, bana senden önce çok böyle teklifler geldi ama hiçbiri içime sinmedi. Senin şansın var ki, ablam yanımdaydı sen geldiğinde. Sen diğerlerinden daha samimisin. Sevdim bu yanını. Hep böyle kal."
"Tamam, canım."
Onlar kahvaltı yaparken Jhonny artık kahvaltısını yapmış ve çalışmaya başlamıştır. Gece uyuyamadığı için başı fena halde ağrıyor. İnşaatın bitmesi uzun sürebilir. Sadece dört kişi çalıştığı için koskoca binayı inşa etmek biraz uzun sürüyor. Jhonny hiçbir şeye aldırmadan çabuk işini bitirmek için ara vermeden çalışıyor. Duvarlardan birini yaptıktan sonra ikinci duvarı yapmaya başlıyor. Diğer amelelerden biri boya hazırlıyor duvarı boyamak için. Amelelerden biri tuğlaları yapıştırmak için hazırladığı harcı Oliver'e veriyor. Sonuncu amele ise çöpleri taşıyıp getir götür işlerini yapıyor. İşte böyle durmadan çalışıyorlar. Onlar çalışırken Oliver bölge'de bir hareketlilik olduğunu farkeder. İçeriye bir kamyon girer. Arkasında ise amele kıyafeti giyinmiş yedi kişi var. Oliver onları görünce anlamsızca gülümsemeye başlar.
"Sonunda bize yardımcılar getirdiler, beyler!"
William gelenleri komutan Robert'in odasına götürüyor. Birkaç dakika odada kaldıktan sonra ameleler inşaatta çalışmaya giderler. William ise hala odadadır.
"Şu yeni gelen fransız genci ve diğer rehinleri ne yapalım, komutanım? Artık asıl ameleler geldiği için onu ortadan kaldırmamız lazım. Sonra da diğerlerini."
"Diğerleri için acele etme, William! İlk önce fransızı ortadan kaldıralım. Son yemeğini götür ona..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
AdventureGözlerini kapatır profesör. Derin ve ürkütücü bir karanlığın içine dalır. Karanlıkta göz gözü görmüyorken tanıdık olmayan bir ses kulağını işgal eder: "Yolundan geri dön, Hambert! Yolundan geri dön!" Bu ses bir delinin özenle süslediği hayal ü...