Kayıp(21.bölüm)
Rudolf gözlerini açtı. Küçük, karanlık bir odadaydı. Kolları ve ayakları bağlıydı. Bağırmaya başladı.
Rudolf:
"Burası neresi?! Neredeyim ben?! Yardım edin!!!"
Yaklaşık kırk-kırk beş yaşlarında, beyaz saçlı bir adam girdi içeriye. İsmi DongJian'dı.
DongJian:
"Bağırma! Burada sana yardım edecek biri yok. Bir kaç gün ve ya bir kaç hafta bizim misafirimiz olacaksın."
Rudolf:
"Siz kimsiniz? Burası neresi?"
DongJian:
"Ben şu an içerisinde olduğun binada çalışanların patronuyum. Seni buraya getirmeleri için adamlarıma emri ben verdim. Burada hayvanları klonlamak için gerekli teknoloji var. Aylardır insanın klonunu yaratmak için çalışıyordum. Ve bugün burada ilk defa bir insan klonlanacak. O da sen olacaksın!"
Bunu dedikten sonra aynı filmlerdeki kötü adamlar gibi gülmeye başladı. Bunları duyan Rudolf korkmaya başladı. "Ben nereye düştüm böyle?"-diye düşünüyordu içinden.
Rudolf:
"Bu kadar özel biri olduğumu bilmiyordum. Peki, neden milyonlarca insan içinden beni seçtiniz klonlamak için?"
DongJian:
"O kadar büyük profesörün yardımcısısın. Sen daha çok yararsın işimize. Klonun senin tam tersin olacak. Kötü biri olacak. Tuzaklar kuracak ama belli etmeyecek. Sinsi olacak, bana her gün yeni haberler getirecek. İlk görevi de profesörü öldürmek olacak. Eğer görevi başarıyla tamamlarsa, senin klonlarından bir ordu yaratacağım."
Rudolf "Hayır!"-diye bağırmaya başladı. Az sonra DongJian yardımcısı Ying'i çağırdı. İçeriye çok güzel bir kadın girdi. Sarışın, mavi gözlü, uzunboylu bir kadındı. O an Rudolf'un kalbinde yeni bir aşk alevlenmeye başladı. DongJian odadan çıktı ve çıkarkende çin dilinde bir kaç söz dedi. Ying Rudolf'un başında nöbette kaldı. Ters ters bakıyordu Rudolf'a. Rudolf hiçbir şey söylemedi. Sakin sakin beklemeye başladı.
Prof.Hambert artık Rudolf'tan ümidini kesmişti. Artık onu aramayıda bırakmıştı. Çünki onu hiç bir yerde bulamıyordu. Prof.Hambert odasından çıktı. Kahvaltısını ettikten sonra kılıcını almak için kasabadakı demirciye gitti. O çıktıktan sonra Jhonny odayı temizlemeye gitdi. Kaç gündür odayı temizlemiyordu. Kapıyı açıp içeriye girdi. Oda biraz tozluydu. Önce eskimiş sehpayı temizledi. Daha sonra yatağa doğru gitti. Yatağın üzeri bozulmuştu.
Jhonny:
"Ehh profesör! Aklınız arkadaşınızda kaldı, yatağınızı bile düzeltmemişsiniz."
Bu zaman yatağın üzerindeki gümüş kolyeyi farketti. Üzerinde kocaman "K" harfi yazan kolyeyi. Çünki bu üç ay önce bir metro istasyonunda öldürülen annesinin kolyesiydi. Jhonny aslında Katerina hanımın çocuğuydu. Bunu Prof.Hambert bile bilmiyordu. Katerina hanım Hambert'ten ayrıldığı için hamile olduğunu ona söylememişti. O zamanlar daha iki aylık hamileydi. Jhonny büyüdüğünde ona babasının öldüğünü söylemişti. O yüzden Jhonny babasını hiç aramamıştı. Çok merak ederdi ama belli etmezdi. Babasını bulduğu için biraz mutlu olmuştu. Sabırsızlıkla Prof.Hambert'in geri dönmesini bekliyordu. On beş-iyirmi dakika sonra Prof.Hambert elinde özel kılıcıyla içeriye girdi.
Prof.Hambert:
"Ne yapıyorsun burada evlat?"
Jhonny "Baba"-diyerek sarıldı Hambert'e.
Prof.Hambert:
"Dur ne yapıyorsun?"
Elindeki kolyeyi göstererek:
"Bu kolye Katerina hanımın kolyesi değilmi?" -dedi.
Prof.Hambert:
"Evet. Sen nereden biliyorsun bunu?"
Jhonny:
"Katerina hanım benim annem. Üç ay önce Paris'te bir metro istasyonunda öldürüldü. Bu kolye annemin en çok sevdiği kolye. Ona da annesi vermişti."
Prof.Hambert:
"Onun çocuğu yoktu ama."
Jhonny:
"Bende babamı öldü biliyordum."
Prof.Hambert şaşkın şaşkın Jhonny'e sarıldı.
Rudolf'u klonlamanın zamanı geldi. Onu odasından çıkartıp başka bir odaya götürdüler. Odada bilgisayarlar vardı. Rudolf'u etrafında kablolar olar bir koltuğa oturttular.
DongJian:
"Haydi başlayın!" -dedi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
AdventureGözlerini kapatır profesör. Derin ve ürkütücü bir karanlığın içine dalır. Karanlıkta göz gözü görmüyorken tanıdık olmayan bir ses kulağını işgal eder: "Yolundan geri dön, Hambert! Yolundan geri dön!" Bu ses bir delinin özenle süslediği hayal ü...