Kayıp 85.Bölüm
Gece, saat 23:15
Profesör bir bardak su alıp yatak odasına gidiyor. Işığı kapatıp sımsıcak yatağın üzerine yayılıyor.
Oliver yorgun olduğu için bir saat önce uyudu.
Bir tek Rudolf uyanık kalmış. Salondaki eski televizyonun karşısında oturmuş bir aksiyon filmi seyrediyor. Filmi izlerken çitlediği çekirdeğin bittiğini görünce boş tabağı eline alıp mutfağa doğru yöneliyor. Bu zaman dışarıdan bir ağlama sesi duyuyor. Mezarlığa doğru bakan cama yaklaşıyor. Jaluzu çektiği zaman korkunç bir manzarayla karşılaşıyor. Beyaz elbiseli bir kız bir mezarın karşısında durmuş ağlıyor.
"Beyaz elbisemi? Hayır, olamaz! Gece vakti genç bir kızın mezarlıkta ne işi var? Utanıyormu sabah vakti ağlamaya? Ağlayan insan sabah hava aydınlık olduğunda gelip ağlar mezar başında. Bu kesin insan değil. Zamanında kendisini seven insana yüz vermeyip süründeren bir kız ruhu bu. Tabii, şimdiki kızlar kendilerini gerçekten çok sevip değer veren erkeklere o kadar çok zulüm veriyorlar ki, kendilerinden önce erkekler ölüyor. Ayy ben ne saçmalıyorum ya?! Kaç kere dedim profesöre, köyde başka evler de var. Tutturdu ille de bu evi kiralayım. Mezarlıklar dünyanın en sakin mekanlarıymış. Al sana sakinlik! Şimdi yarın bunu söylersem, profesör inanmaz. Hayal gördün diye söylenmeye başlar. En iyisi gidip yakından resmini ve ya videosunu çekmek."
Rudolf telefonunu alıp hiçkimsenin uyanmaması için sakince evden çıkıyor. Evin yanından mezarlığa bakıyor. Beyaz elbiseli kız hâlâ mezarın başında ve ağlıyor. Tam oraya doğru yaklaşacakken, telefona ani bir mesaj geliyor. Mesaj sesini duyan Rudolf telefonu cebinden çıkarıp mesaj kutusunu açıyor.
"Hah, bir mobil operatör mesajı eksikti!"
Sinirle telefonu kapatıp cebine koyuyor. Bu kez mezarlığa doğru baktığında aynı kızı orada göremiyor. Bu durum onu fazlasıyla şaşırtıyor. Dışarıda daha fazla durmayıp eve geri dönüyor. Sakince kapıyı açıp eve giriyor. Yatak odasına gidip sıcacık yatağına yatıyor.
Gecenin hoş, serin havasında tatlı bir uykuya dalmış profesör Morgan yardımcısı Steve'in horlama sesiyle uykusundan uyanıyor.
"Oha! Bu ne yaa? Böyle horlamamı olur? İnsan değil sanki kamyonet motoru." diye söylenerek yardımcısını uykusundan uyandırıyor.
"Uyan, Steve! Böcek yuvasından çıkıp kaçsa haberin olmayacak."
Seslenmesinin bir faydasının olmadığını görünce, elini onun üzerinde gezdirmeye başlıyor. Bu defa Steve uyanıp gözlerini zor da olsa açmayı başarıyor. Elleriyle gözlerini ovuyor. Bu zaman karşısında gördüğü manzarayla surat ifadesi birden bire değişiyor. Korkudan kekelemeye başlıyor:
"A..a...arka..."
"Ne oldu be, salak? Dilinimi yuttun?"
Steve eliyle karşıya doğru işaret ediyor. Prof.Morgan başını döndüğünde korkudan hemen arkaya atılıyor. Steve'in yanına yatıp çaresizce neler olacağını bekliyor.
Karşılarında kum taneciklerinin birleşmesinden oluşmuş koca bir böcek kanat çırpıyor. Bu, lanetli Drycocelius Australis böceği. Görünümüyle dehşet saçan, gücüyle yeri yerinden oynatan lanetli böcek. Korkusuzca havada kalmış onlara doğru bakıyor.
"Profesör, ne oldu size? Yoksa öldünüzmü? Ah, profesör, ahh! Sizin gibi büyük bir insan bir böcek yüzünden ölüyor. Artık senden korkmuyorum iğrenç yaratık! Profesörün intikamını alacağım senden!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KAYIP
AventuraGözlerini kapatır profesör. Derin ve ürkütücü bir karanlığın içine dalır. Karanlıkta göz gözü görmüyorken tanıdık olmayan bir ses kulağını işgal eder: "Yolundan geri dön, Hambert! Yolundan geri dön!" Bu ses bir delinin özenle süslediği hayal ü...