Bölüm 101

15 4 2
                                    

Kayıp 101.Bölüm

Yer titreşimleri şehri sallamaya devam ediyordu. İnsanlar korku içinde güvenli bir yer arıyorlardı.

Rudolf yüksek binaların olduğu yerden uzaklaşıp, daha açık bir alana geldi. Diğer insanlarla birlikte depremin bitmesini bekliyordu.

Yaklaşık on saniye sonra titreşimler durdu. Herkes sakinleşmeye başladı. Rudolf otele doğru koşmaya başladı. Otel binası darmadağın olmuştu. Ne yapacağını bilmiyordu. Otel odasından çıkmadan önce telefonunu da yanına almıştı. Telefonu çıkarıp profesörü aradı. Aramaya cevap gelmedi. İkinci kez aradı. Yine cevap gelmedi. Çaresiz bir şekilde yere oturup arama-kurtarma ekiplerini beklemeye başladı.

Bir saat geçmeden kurtarma ekipleri özel araçlarla darmadağın olmuş otel binasının yanına geldiler. Enkaz altında kalmış insanları çıkarmaya başladılar yavaş yavaş. Rudolf üzgün bir şekilde oturup onları izliyordu.

İlk önce küçük bir kız çocuğunu çıkardılar enkaz altından. Çocuğun babası dışarıda bekliyordu. Yaralı kız babasını görür-görmez kollarını açıp ona taraf koşmaya başladı. "Baba" diyerek sımsıkı sarıldı ona.

"Annem de orada, baba. O da çıksın sonra gidelim."

"Tamam, kızım."

Aramalar sürüyordu. Harabeye dönüşmüş otelin yıkık-dökük kalıntıları tek tek toplanılıyordu. Etraftan acı bağırış sesleri geliyordu. Kurtarıcılar zor da olsa görevlerine devam ediyorlardı.

Rudolf oturduğu yerden kurtarıcıları seyrederken, bir elin sırtına dokunduğunu hissetti. Başını arkaya döndürdüğünde arkasındaki kişinin prof. Hambert olduğunu gördü. Şaşkın bir halde gülümseyerek ona sarıldı.

"Profesör, sen neredeydin?! Seni bulamayınca aklıma kötü kötü şeyler geldi bir an."

"Korkma, evlat! Uyandığım zaman insanların çığlık-çığlığa kaçtıklarını gördüm. Cep telefonumu alamadan odadan çıkıp dışarıya koştum."

"Yine eski formundasın, ihtiyar!"

"Buradan çıkıp gideceğiz, Rudolf. Ama gitmeden önce tekrar gitmek istediğim bir yer var."

"Nereye gitmek istiyorsunuz, profesör?"

"Önce bir araba bulalım..."

Prof. Hambert ve Rudolf Mısır'ı terketmeden önce ikinci kez "İblisin evi"-ne geldiler. Lakin bu defa piramitin etrafında yabancı insanlar dolaşıyordu. Profesör yardımcısı ile birlikte kapıda bekleyen siyah bıyıklı adama yaklaştılar.

"Siz kimsiniz? Neler oluyor burada?"

"Ben, arkeolog Franklin Miller. Şu gördüğünüz piramiti araştırmam için Amerika'dan gönderildim. Asıl siz kimsiniz?"

"Ben, profesör Hambert Silver. Bu da yardımcım Rudolf. Bizim bu piramite girmemiz lazım."

"O, imkansız! Araştırma yaptığımız sürece piramite yabancı kişilerin girmesi yasak."

"Bakın, biz size engel olmayacağız. Sadece içeriye bakıp çıkacağız."

"Olmaz! Zorluk çıkaracak olursanız, sizi zorla buradan uzaklaştırmak zorunda kalacağım."

"Peki, öyle olsun, arkeolog bey!"

Piramite tekrar giremeyen profesör ve Rudolf üzgün bir şekilde havaalanına geldiler. Burada özel bir uçak onları bekliyordu. Özel uçakla ülkelerine geri döndüler.

Zorlu bir maceradan sonra eve dönebilmenin büyük mutluluğunu yaşıyordu profesör. Yeniden oğlu, gelini ve torunu yanıbaşındaydılar. Bütün yorgunluğunu atıyordu üzerinden.

Ertesi gün sabah gizli bir numaradan çağrı geldi. Kısa bir konuşma sonrası prof. Hambert apar-topar hazırlanıp evden çıktı. Rudolf'la birlikte şehir merkezindeki Plaza "101"-e gittiler. Çatı katında onları tanıdık bir adam bekliyordu. Bu, istihbarat ajanı Randall'dı. Onların yaklaştığını görüp ayağa kalktı.

"Merhaba, profesör!"

"Merhaba! Uzun zaman oldu görüşmeyeli. Bizi niye çağırdın buraya? Önemli bir şey olmasa çağırmassın sen."

"Evet, profesör. Sizi bir uyarı için çağırdım buraya. Mısır'a gidip binyıllardır uyuyan "İblis"-i de serbest bıraktınız. Artık düşmanlarınız daha çok. Dikkatli olun!"

"Tehlikenin hangi boyutta olduğunun farkındayım. Dünya zaten yörüngesinden çıkmıştı. Bundan sonra dünya daha da kötü bir yola girecek. Tek bizi değil, tüm dünyayı büyük sınavlar bekliyor..."

KAYIP   Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin