İstanbul'a döneli ve abisinin yanına yerleşeli tam üç hafta olmuştu. Gül Oya özellikle yanında kalması için yalvarsa da Mert uzun zamandır ilk kez mantıklı bir konuşma yapmıştı. Zaten Gül Oya'yla evleneceği için şu andaki kaldığı ev Nazlı'nın olmalıydı. O evin boşa durmasının pek bir faydası yoktu. Şeker Hanım ve Kemal Bey yeniden İzmir'e taşındıkları için onlar evlerini kiraya vermişlerdi. Şayet Nazlı dönmemiş olmasaydı Mert de o yaşadığı evi kiraya vermeyi düşünüyordu; lakin kardeşi döndüğüne göre ev artık onunda. Nazlı da abisinin bu önerisi üzerine eve yerleşmişti. Şimdilik misafir odasını işgal ediyordu. Mert evlenip yuvasına uçunda da evi istediği gibi dizayn edecekti. Tabii önce bir iş bulması lazımdı.
Ah bu konuya ne zaman gelse kalbine regl sancısından da beter bir ağrı saplanıyordu. Birkaç gündür aklında yeniden karşılaşabilirler mi sorusu dönüp duruyordu. Hem onu deli gibi görmek istiyor, hem de görmemesinin en iyisi olduğunu düşünüyordu. Daha önce böyle delice bir duyguya kapılmamıştı. Mazhar'a nasıl ve neden bağlandığını hiç sorgulamadan, tüm hücresini işgal altına almasına izin vermişti. Bunun olmaması gerekiyordu. Yanlış geliyordu. Mesela onu çok fazla tanımıyordu ki?
Ne var ki; onu ilk gördüğü anda tüm hücreleri hareketlenmiş ve Mazhar'a akmak için bekler olmuştu. Onun arabasına ilk bindiğinde, etrafı saran kokusu... İlk yemek yedikleri o gün. Ve sorasında kafasında dönüp duran ikisinin görüntüsüyle kendini ona bağlanmış bulmuştu. İlk başlarda bu duygusunu şımarık bir kızın istediği oyuncak bebek olarak görmüştü. Ancak Mazhar'ın yanında çalışmaya başlayınca, duyguları çok kısa sürede artmış ve kendisini Mazhar'a aşık bulmuştu. Çok güzel bir histi. Mazhar'ın her bakışı, kokusu, konuşması, gülmesi... Hafızasında öyle bir yer edinmişti ki; resmi kötü olduğu halde karaladığı birçok yere onun ya gözlerini yapıyordu, ya da ergen bir aşık gibi adını yazıyordu. Saçmaydı; ama sırf Q klavyesinde N ile M harfi yan yana diye o klavyeyi ayrı seviyordu. Kısaca Nazlı sağanak bir aşka yakalanmıştı ve hala da şemsiyesini açamıyordu.
İzlediği filmi durdurup kendisine içecek bir şey almak için yerinden kalkacağı sırada telefonu çalmaya başladı. Sehpadaki telefonunu eline aldığında Amerika'da tanıştığı üst komşusu Gayla'in aradığını gördü. Çatık kaşlarıyla telefonu açıp akıcı İngilizcesiyle onu selamladı. Konuşmaları tatlı bir şekilde devam ederken, Gayla İstanbul'a geleceğini ve kendisiyle görüşmek için çıldırdığının müjdesini verdi. Nazlı da bunu seve seve kabul ettikten sonra vedalaşıp telefonu kapattı. Mutfağa geçip kendisine portakal suyu aldığı gibi tekrardan salona geçip filmini izlemeye koyuldu. Filmin en heyecanlı yerinde telefonu yeniden çalmaya başlayınca, sinirle nefes alıp verdi. Gözlerini filmden ayırmayıp telefonuna uzandığı gibi açıp hemen kulağına koydu.
"Alo?"
"Hala benim Yiğit!"
Yiğit'in sesini duyunca hemen filmi durdur Nazlı. Telefonu kulağından çekip ekrana baktı. Ekrandaki numarayı tanımıyordu. Hemen telaşlandı. "Yiğit bir şey mi oldu?"
"Hayır bir şey olmadı. Şey ben aşağıda servisteyim de acaba beni gelip buradan alır mısın? Yıldız ablanın seni görmesi gerekiyormuş," diye tatlı bir dille halasını mest ederken Yiğit, Nazlı duyduğu sözlerle ayaklandı.
"İnanmıyorum sana Yiğit! dur hemen geliyorum," diyerekten telefonu kapatıp hemen sokak kapısının oraya geldi. Çarçabuk ayağına botlarını geçirip üzerine de kalın, uzun hırkasını geçirdi. Anahtarını da eline aldığı gibi hemen aşağıya inmeye başladı. Merdivenleri ikişer ikişer indikten sonra apartmandan çıktı ve tam apartmanın önünde duran servis arabasını görünce oraya ilerledi.
Arabanın camından halasının geldiğini gören Yiğit kapıyı açması için şoför amcasına söylediğinde, adam ikiletmeden kapıyı açtı ve Yiğit de hızla aşağıya inip halasına koşturdu. Servis kaldırmaya yakın olduğu için hostes Yiğit'in çıkmasına izin vermişti, yoksa bu tip konulara kesinlikle özen gösterirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
General FictionBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...