Yılbaşına son iki gün kala tatilleri jet hızıyla başlamıştı. Kalabalık bir şekilde yapacakları ilk tatil olduğundan baya bi sevinçlilerdi. Cidden bu tatil hepsine iyi gelecekti. Biraz olsun şehrin gürültüsünden kurtulmak kime iyi gelmezdi ki? Kaldı ki çocuklarında böyle hunharca karın arasında eğlenmelerini istemişlerdi. Çünkü İstanbul'daki kar yağışları genelde hüsranla sonuçlanırdı. Kartopu oynayacak alan azdı. Apartmanın bahçe kısmında belki oynayabilirlerdi; fakat sağı solu kar kaplamış bir yerde oynamak çok daha başka olacaktı.
Gül Oya eşyalarını dolaba dizdikten sonra keyifle etrafına bakındı. Uzun bir aradan sonra Mert'le aynı yatağı paylaşma fikri onu kesinlikle heyecanlandırıyordu. Üstelik kaldıkları oda da tüm romantik duygularını havaya kaldırıyordu. Oda aile süitiydi ve iki katlıydı. Alt katta kocaman bir salon, mutfak ve salonun bir köşesinde bar vardı. Üstelik salonun oturma bölümde de insanın içini ısıtan bi şömine vardı. Yiğit'in kalacağı oda ve kendi odaları üst kısımdaydı. Yiğit'in odası normal bir odayken, yatak odası kocaman ve jakuziliydi.
Gayeler ve Karyalar da bu odanın aynısını tutmuşlardı. Berenler ve Niller de bu kadar fazla büyüklükte bir odaya ihtiyaçları olmadığı için kendilerine yetecek kadar bir oda seçmişlerdi. Gül Oyalar bu tatile artık manevi kızları olduklarını resmi bir dille ifade ettikleri için Elif'i de yanlarına almışlardı. Elif'le de Nazlı aynı odayı paylaşacaklardı. Ve işin sürprizi olan Türker de şapkadan çıkan tavşan misali kendisini zorla davet ettirmiş ve Elif'in dibindeki odayı kapmıştı.
Aslında bakıldığında komik bir grup olmuşlardı. Hepsi ayrı telden çalıyordu. Hepsinin bu tatil için her ne kadar farklı planları varsa da, tek ortak düşünceleri eğlenmekti.
Gül Oya odadaki yatağın üzerine kendisini atıp sırt üstü uzandığında keyifle gerildi. O sırada diğer odadaki oğluna laf anlatan Mert'in sesi koridordan duyuldu. Derken de yatak odasına girdi. Gül Oya'yı öylece yatakta sere serpe görünce Yiğit'in isteğini kabul etti. Kapıyı yavaşça kapattığı anda Yiğit'in odasından gürültülü bir müzik sesi duyuldu. Mert ciddi ciddi Yiğit'in kendisine benzemesinden korkuyordu; ancak yapacak artık bir şey yok. Oğlu rock seviyorsa gürültüsüne katlanmak zorundaydı. Ki şu an için gürültüye de ihtiyacı var gibiydi.
Gül Oya'nın yanına uzandığı anda onu sertçe kendisine çekti. "Şarkılı Kadınım beni düşünüp böyle mutluluk hormonlarını mı havalandırıyorsun acaba?" diye hızla kendisine pay çıkarmaya başladı. Tabii elleri de boş durmaksızın onun sırtında dolanmaya başladı.
Mert'in sesini duyduğu gibi gözlerini açan Gül Oya, ona doğru çekilmeyi kabul edip hemencecik dibinde bitti. "Buranın ne kadar da harika olduğunu düşünüyorum. Tabii bizi buraya sen getirdiğin için de seni düşünmüş sayılıyorum mantıken," dedi gülümserken.
Mert ona biraz daha yaklaştı. Nefesi onun nefesiyle öpüşecek kadar yakındı. "Bu düşüncede beni çıplak hayal etmeni yeğlerdim. Ama olsun benim hayalim ikimize de yeter," dedi ve onu öpmek için başını uzattığında Gül Oya kendisini geri çekti.
"Beni özledin mi gerçekten de?" dedi Gül Oya nazlı bir sesle. Mert'in sınırlarını ne kadar zorlarsa kendisini o kadar iyi hissediyordu.
Mert onu hızla altına alıp bedenini kendi bedeniyle örttü. Yuvasına giren bir kuş misali bedenini onun üzerine tamamen bırakıp sürtünürken de "Sence de özlemim şaha kalkmış bir at gibi değil mi?" diye arsızca söylendi.
Gül Oya onun çenesine vurup hissettiği şahın altında kıvranacak kıvama geldiğinde ise; "Ben bunun sözlüsünü yeğlerim canım. Bana şarkı söylesene," dedi.
"Aklıma şu anda Sevişmeden Uyumayalım şarkısından başka bir şey gelmiyor."
Gül Oya kendisine has kıkırdamasıyla Mert'in bu şapşal haline gülerken, Mert de hemen onun kıvama gelmiş vücuduna yöneldi. Onun dudaklarına nefesleri zorlayan uzun bir öpücük bırakıp çok sevdiği kokusunu koklamak üzere boynuna eğildi. Kokusunu içine çeke çeke onu baştan çıkarak bir halde öperken, dilinden de yardım almayı asla ihmal etmedi. Altındaki vücut yavaşça kendisini salmaya başlarken, Gül Oya'nın pantolonun üzerinden bacaklarını okşamaya başladı. Ki bu Mert'e yetmedi. Onun tenine dokunmak için çıldırıyordu. Öpücükleri Şarkılı Kadınının boynundan göğsüne doğru akarken, tek eliyle de onun üzerindeki gömleğin düğmelerini açıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
General FictionBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...