17. Bölüm

7.3K 517 228
                                    

Sabahın erken saatlerinde uyanan Türker, ilk işi sevgilisini arayıp ajansa geçmeden güzel bir kahvaltı yapmak istediğini söylemek olmuştu. Elif'in de teklifi hiç nazlanmadan kabul etmesi durumu tabii ki de güzele kılmıştı. Zira o nazlanan kızlardan değildi, biraz utangaçlığı vardı ama çekinmemeye özen gösteren minnoş bir sevgiliydi. Türker'se ona deli divane aşık bir adamdı.

Hazırlandığı sıralarda annesiyle kısa bir telefon konuşması yapmıştı. Tabii her anne gibi oğlunun evlenmesi hakkında konuşmuştu Dilay Hanım, nitekim üzerine çok fazla gitmemişti. O kadar da 'her anne' kategorisine girmediğini belli ederdi. Ama oğlunun sesinde hissettiği heyecanla bir şeyler olduğunu biraz olsun anlayacak kadar da oğlunu tanıyordu. Türker annesine bu hafta sonu yemeğe geleceğini söyledikten sonra, telefonu kapatıp kendisini hızla duşa atmıştı. Çok oyalanmadan hazırlanmak için tekrardan odasına döndüğünde, bugüne özel giyinmeyi aksatmamıştı. Siyah boğazlı bir kazakla, siyah keten bir pantolon giyinmişti. Kahverengi saçlarını şekillendirip eşyalarını topladıktan sonra hemen kapının oraya gelmişti. Gri ve beyaz tarzındaki uzun kabanını giyinip üzerine bir güzel parfümünü sıkmıştı. Parfümünü ne olur ne olmaz diye cebine attıktan sonra da arabasına geçmişti.

Arabası Elif'in oturduğu yere yaklaştığında, birden radyoda da çalınan Karanfil şarkısına eşlik ederken, sadece kızın söylemesinin daha doğru olacağını düşünmüştü. Arabasını oturdukları yerin kenarına park edip Elif'e geldiğini haber vermişti. Elif de hemen geliyor oluşunu söylediğinde Türker de gülümseyip biraz radyo kanallarını kurcalamaya başlamıştı. Biraz radyo turu yaptıktan sonra Elif dediği hemen gelmişti. Haki yeşili kısa bir elbise giyinmişti. Elbisenin üzerinde tatlı geyikler vardı. Bisiklet yakaydı elbisesi ve yakası düğmeliydi. Düğmenin alt kısmı birkaç santimlikle açıktı. Elbisenin altına ten rengi bir çorap giyinmiş, üzerine de toprak rengi uzun çizmelerini geçirmişti. Kahverengi kabanın önü açık olduğundan, Türker onu baştan aşığı bir güzel süzmüştü. Saçlarına düz fön çekmiş ve yanlarına bırakmıştı. Yüzünde şeftali tonlarında da makyaj vardı. Esmer tenine ayrı bir hava katmıştı.

"Günaydın," diye sevimli sesiyle konuşan ilk Elif olmuştu. İlk sevgililer gününün heyecanı vardı üzerinde. Ve Türker yine çok yakışıklı olmuştu.

O sırada radyoda çalınan şarkı da "Sesinde aşk var, bir ben duyuyorum," diyen Yalın'ın sesi sanki bu anın daha da güzelleşmesini etmişti. Türker de gülümseyip "Günaydın canım, bu ne güzellik? Özel bir gün olması lazım?" demişti.

"Benim için öyle de senin için çok da öyle değil herhalde?"

"Sen hayatıma girdiğin her günü sevgililer günü olarak kutluyorum ben n'abeeer?" derken, Elif'in burnunu sıkmış ve ona yaklaşmıştı Türker.

"Oo bugün aşırı derece romantik olacaksın anlaşılan? Sevinçten göklere doğru uçarsam ne olacak peki?" Elif'in bu neşesi öylesine güzeldi ki Türker bu kızın hep böyle kalmasını dilemişti.

Ona yaklaşıp burnunun ucundan bir öpücük çalmıştı Türker. "Bugünkü neşenin içinde boğulmak serbest mi?" demişti.

Elif daha da gülmüş ve bir eliyle onun eline sıkıca sarılmıştı. "Boğulmasak da yaşasak olmaz mı sevgilim?" demişti. Türker o an cennete bi gidip gelmişti.

"Sevgilim... Hımm... Kulağa nasıl da güzel geliyor. Özellikle bu tatlı dudakların arasından çıkan her şey böyle güzel mi acaba?"

"Mesela?"

"Öpücük mesela..."

Elif, Türker'in kurnaz hamlesine güldüğünde bugüne güzel onun kendisini öpmesini beklemeden kendisi onu öpmüştü. Zaten Türker'in tecrübe kokan nefesi kontrolü çok geçmeden üzerine almıştı. Birbirlerini saatlerce öpseler de doyamayacaklarını anladıklarında, o anlık öpüşmeyi sonlandırmayı seçmişlerdi. Zira Türker'in kendisini kaybetmek üzere olduğu çok açıktı. Elif de bunu anlayacak kadar bilinçliydi. Bu işleri yaşamamış olması bilmediği anlamına gelmezdi. Nitekim okuduğu her kitap artık sekse fazlasıyla yön veriyordu. Filmlerden ya da dizilerden bahsetmek istemiyordu bile.

AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin