Hayatta çok önemli bir yön vardı, şans. İnsan, şansı varsa mutlu, yoksa mutsuz olmaya başlardı. Henüz küçük bir çocukken mutsuzluk yapışmışsa insanın derisine, ondan kurtulması bi haliyle zor olurdu. Elif de onlardan biriydi işte. Mutlu olmaya hakkı yoktu sanki, mutsuzluk derisinin altına kadar işlemiş de artık onun yönüyle ilerliyordu. Hayat sürekli ona karşı bir oyun içerisindeydi. Çok az güldürüp fazlaca üzüyordu. Kalbi acıyordu, daha yeni iyileşmeye başlayan kalbi yine başka bir yarayla ikiye ayrılmıştı. Ağlayamıyordu. Dün akşamdan beri tek bir damla gözyaşı akmamıştı gözlerinden. Dayısı için gökyüzü fazlasıyla ağlıyordu.
Dün akşam eve geçtiği sıralarda kimseye görünmeden odasına geçmişti. Duyduklarını hazmedemiyordu çünkü. Ağlayarak uyuya kalmıştı. Kalktığında saatin akşam ona geldiğini görmüştü. Türker'in aradığını görmüş ama geri dönüş yapmak istememişti. Aşağı inip Dudu teyzesiyle biraz konuşmuş ve dayısının odasında uyuduğunu öğrenmişti. Dudu teyzesi dayısının biraz dinlenmek istediğinden bahsetmişti. Elif azıcık acıktığını söylemiş, Dudu teyzesi de bir şeyler hazırlayacağını söylemişti. Elif o hazırlayana kadar yukarıya dayısının yanına gideceğini söylemişti. Yemek hazır olduğunda haber verirse de sevineceğini... Elif yavaş adımlarla yukarıya çıkmıştı. Dayısının odasına geldiğinde onun uyuduğunu görmüştü, ya da sanmıştı. Yanına gidip sol tarafındaki boşluğa uzanıp başını da onun göğsüne koymuştu. Dayısının eline uzandığında, ilk onun elinin buz gibi olduğunu fark etmişti. Akabinde de kulağında duyulması gereken kalp atış sesini duyamamıştı. Donmuş bir halde yerinden hiç kıpırdamadan öylece başı dayısının göğsünde kaç dakika kalmıştı bilmiyordu. "Neden şimdi?" demişti sadece... Neden tam da mutluluğu yakaladığını sandığı anda?
Dudu Hanım seslendiği halde Elif'in ses etmediğini anlayınca merakla yukarıya çıkmıştı. Elif'i dayısının göğsünde boş boş baktığını görünce bir iki defa daha seslenmişti, fakat Elif cevap vermemişti. Onların yanına yaklaştığında, merakla biraz da korkuyla Elif'in sımsıkı sarıldığı ele dokumuştu. Buz gibi olduğunu görünce eliyle ağzını kapatmıştı. Hemen elinin tekini adamın burnuna yaklaştırıp nefes alıp almadığını kontrol etmişti. Ancak almıyordu. İlk işi Elif'i dayısının üzerinden kaldırmaya çalışması olmuştu, ne var ki başarılı olamamıştı. Hızla doktoru aramıştı. Doktor gelinceye dek de tekrardan Elif'i kaldırmaya çalışmıştı. O sırada da aklına Gül Oya'yı aramak gelmişti.
Zaten herkes bir anda eve doluşmaya başlamıştı. Doktorun kesin olarak belirttiği ölüm haberi herkesi fazlasıyla üzmüştü. Gül Oya Elif'le iletişime geçmeye çalışsa da o anda başarısız olduğunu anlamıştı. Mert onu kucaklayıp odasına götürmüştü. Gül Oya onunla konuşmak istese de Elif tepkisizce ona bakmıştı. Türker'i aramıştı Mert, adam haberi duyar duymaz uçarcasına gelmişti. Türker Elif'in yanına geldiğinde onu öyle görmenin acısıyla duraklamıştı. Yanına gidip ona sıkıca sarılmıştı, "Buradayım," demişti. "Yanındayım" diye eklemişti. Ne var ki Elif için o anda Türker de gidecek biriydi. Sevdiği herkes gibi onunda gideceğini düşünmüştü.
Sabaha kadar Elif yatağının içinde balkon kapısının dışında yağan yağmuru izlemişti. Tek kelime etmemişti. Bir kere bile ağlamamıştı. Herkese tepkisiz gözlerle bakıyordu. Mutlu olduğu anların artık kaybedecek olduğunun farkındalığını yaşıyordu. Gül Oya ablası, Mert abisi, Türker... Hepsi mutluluktu, ama elinden kayıp gidecek mutluluk olduğunu düşünüyordu.
Elif kendisine uzun gelen gecenin sonunda yerinden kalkıp balkon kapısına geldi. Çıplak ayaklarını önemsemeden kapıyı açarak balkona çıktı. Ayağına değen soğuğu ya da ıslaklığı aldırmadı. Demirliklere tutunup gökyüzüne baktı.
"Tüm sevdiklerimi yanına mı alacaksın?" diye mırıldandı Elif.
O sırada elinde küçük bir tepsiyle içeri giren Türker, sevgilisini öyle görünce hemen elindekini yatağa koyup Elif'in yanına koşturdu. Sevgilisinin yanına gelip onu hızla kolundan çekti. "Elif ne yapıyorsun güzelim böyle, bu halde? Hasta olacaksın," dedi Türker.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞK MEŞK SAÇMALIKLARI VESAİRE (#3)
General FictionBir masalda olmayan her şey bu hikâyede. Çünkü Aşk Meşk gerçek dünyanın ta kendisi. Duygusallığı göz yaşartan, romantikliği kalp hızlandıran, komedisi çene ağrıtan bu dünyada artık her şey vesaireden ibaret. Şimdi son defa yaslanın arkanıza. Bu...